Bilim notu sıfır - Melih Aşık

Prof. Celal Şengör cuma günkü Cumhuriyet Bilim ekinde yazıyor...
“Ülkemizde bir zaman önce son derece faydalı bir internet sitesi faaliyete geçti: “nadirkitap.com”... Bu site Türkiye’deki ekseri sahafın kitaplarını sergilediği ve satışa sunduğu bir yer. Bu site, aradığınız kitap Türkiye’deki sahaflarda var mı yok mu diye öğrenip, varsa satın alabileceğiniz bir yer. Almak istediğiniz kitap kargoyla ayağınıza kadar geliyor.
Ben de merak ettim, bu sitede büyük doğa bilimcilerinin yaşamlarıyla ilgili ne kadar kitap bulabilirim diye araştırdım. Sonuçları burada dikkatinize sunuyorum. Her ismin yanındaki rakam o isimle ilgili biyografik eser sayısıdır:
Agassiz 0, Cuvier 0, Darwin 3, Fourier 0, Alexander von Humboldt 1 (politikacı, lengüist, tarihçi ağabeyi Wilhelm von Humboldt 13), Hutton 0, Lamarck 0, Laplace 0, LinnÈ (veya Linnaeus) 0, Lyell 0, Mendel 2, Milne 0, Murchison 0, Spallanzani 0, Steno 0, Suess 0, Wallace 0.
Bu liste şu mesajı vermekte: Türkiye Cumhuriyeti halkı, etnik kökeni ne olursa olsun, doğa ile ilgili değildir, doğa bilimleriyle olan ilgisi ise sıfırdan ayırt edilemeyecek düzeydedir. Bu konuda ne kitap yazmıştır, ne de yurtdışından kitap almıştır. Benim kişisel kütüphanemde sırf Alexander von Humboldt ile ilgili, hepsi Türkiye dışından, 59 tane kitap vardır. Darwin konusundaki kitaplarımın sayısı ise 112... Yukarıda saydığım bilim adamlarının hepsi hakkında ikiden fazla kitabım var.
İşte bu nedenle her deprem, her sel, her heyelan, her fırtına, Türk toplumuna aynı derecede acı çektirir, çünkü toplum bunlarla başa çıkabilecek bilgiye sahip değildir...”

Irak Başbakanı Maliki’den serzeniş:
“Erdoğan içişlerimize karışıyor, Türkiye’yi düşman devlet haline getiriyor.”
Bizim için ABD dostluğunun komşu düşmanlığından daha önemli olduğunu hâlâ öğrenememiş anlaşılan...
Haldun Ertem


Keşifler sorularla yapılır... İlerlemeler cevaplarla...
Bernard Haisch - Amerikalı yazar


Doktor kurban...
ABD’de bir mafya lideri ameliyat masasına yatırılmıştır. Liderin adamlarından biri de ameliyata girer, cerrah operasyona başlarken tabancasını çıkarıp ameliyat masası üzerine koyar. Cerraha döner:
- Eğer hastayı kurtaramazsan kendini ölmüş bil...
Cerrah da tabancasını çıkarıp masanın üzerine koyar:
- Unutma hastanın öleceğini senden en az 10 saniye önce anlarım...
* * *
Bu işin espri faslı ama... Doktorların her zaman tehdit altında çalıştığı da vakıadır. Bunu en iyi bizim hekimler bilir. Çünkü galiba dünyada hasta yakınları tarafından en çok saldırıya uğrayanlar da bizim hekimler. Bunun sebepleri var tabii... Birincisi; hekimleri hastaneler korumuyor. İki; siyaset kurumu hekimlere saygınlık sağlamıyor... Hekimler sürekli paracı diye takdim ediliyor. Üç; ülkemizde cezalar caydırıcılığını kaybetti, insan vurmak olağan bir eylem halini aldı... Daha yığınla sebep sayılabilir.
Hekimleri sevelim, sayalım, koruyalım... Canımız onlara emanet...

GS senfonisi...
Amerika’da yaşayan bestecimiz Kamuran İnce’ye Amerikalı bir hanımdan mektup geliyor. Diyor ki mektup:
“Beni tanımazsınız, ismim Deborah Manzoni. Minnesota’da yaşıyorum. Haberiniz yok ama ben ve oğlum için müthiş bir iyilik yaptınız. Bugünkü mutluluğumuzda büyük bir payınız var... Futbol tutkunu olan oğlum Nicholas, geçen haziranda Ewing’s Sarcoma diye bilinen, her yıl dünya üzerinde sadece bin gençte rastlanan, nadir bir çocuk kanserine tutuldu. Tabii ki önce mahvolduk. Tedavisi 14 seans kemoterapiyle yapıldı ve her birinde üç ila beş gün hastanede kaldı. Ben de amatör bir müzisyenim ve bölgesel klasik müzik radyosunu sürekli dinliyorum. Cuma akşamları özel istekleri çalan bir program var. Kemoterapinin son gününde oğluma bir sürpriz yapmak istedim ve radyoyu arayıp futbolla ilgili bir eser çalmalarını rica ettim. Sizin Galatasaray adlı bestenizi çaldılar.
Eminim ki bu besteyi yaparken aklınıza kansere karşı savaşan biri gelmemiştir. Fakat uzun ve zorlayıcı bir sürecin ardından gelen mutlu bir son için mükemmel bir araç oldu. Burada olup da o ana tanık olabilmenizi çok isterdim. Hepimizin ünlü ya da ünsüz bir çok kişiyle ilişkimiz var; ama bilmelisiniz ki, sizin ve müziğinizin bu çok özel genç adamın hayatında apayrı bir yeri oldu.”
Unutulmuştur, anımsatalım... Galatasaray Senfonisi, kulübün 100. kuruluş yıldönümü münasebetiyle, ABD’de yaşayan ünlü besteci, koyu Galatasaray taraftarı Kâmuran İnce’ye hazırlatılmış ve 9 Aralık 2005’te ilk kez İstanbul’da icra edilmişti. Bu dünya tarihinde bir ilk idi. Ardından Fazıl Say Fenerbahçe senfonisini besteledi.



AB Bakanı Egemen Bağış, “AB otobüsünde ayakta giden yolcu olmayız” demiş.
O zaman arkasından koşmaya devam!
* * *
Abdullah Gül, “Tutuklu vekilleri Meclis’te görmeyi arzu ederim” demiş.
Bizler de zatıalinizin bu konuda kılınızı kıpırdatmasını arzu ederiz efendim!
Fahrettin Fidan


Time dergisi anketinde Babacan ile Davutoğlu “Yeni Osmanlı’nın temsilcileri” olarak tanıtılıyor.
İlginç! AKP’liler yurtiçinde “Diktatörleri deviriyorlar” diye, yurtdışında “Cumhuriyeti deviriyorlar” diye okşanıyorlar...
Gülhan Elmas

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget