1994’ten beri; “Darbe ile sorun çözülmez; bu yol yanlıştır; darbeciler de yargılanmalıdır.” diye yazan birisi olarak iddiam şudur: 28 Şubat; kökü Amerika’ya uzanan; İsrail lobisinin de katkısı bulunan bir senaryodur. Böylece; Refah çizgisi mağdur gösterilmiş; bu kanat kitlesel olarak büyütülmüş ve sonuçta da başka bir kanat kullanılarak iktidara getirilmiştir.
Bu süreçte Çevik Bir türü bazıları kullanılmıştır. Lakin; Çevik Bir gibilere böyle hareket etme imkanını sağlayan da Necmettin Erbakan ve çevresi olmuştur.
Refah Partisi’nin Doğru Yol Partisi ile birlikte Refah Yol iktidarını kurması öncesinde ve sonrasındaki Refahlıların tavrını bir hatırlayın lütfen. Çok açık bir kışkırtma, kamplaştırma; sanki bir içsavaşa hazırlık tavrındaydılar. Buyurun Refah Partisi’nin Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın yüzlerce kışkırtamasından birisine okuyun: “Bir insan ömrü boyu namaz kılmak, oruç tutmak hacca gitmekle kurtulacağını zannediyorsa yanılıyor. Çünkü Allah Kemalist, faizci, kafir düzene destekçi olduğu sürece onun bütün amellerini iptal edecek.” Bunu peşinden de Kuran’dan bir ayet okuyor ki bu sözün kaynağını din göstersin.
Peki Rahmetli Erbakan’ın; Refah dışındakiler için, “Onlar patates dininden!” demesini; “Bu iş olacak ama kanlı mı kansız mı olacak!” türünden kışkırtmasını ve gerektiğinde iktidara kan dökerek geleceklerini ima etmesini ne yapacağız? Refahlı Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin “Müslümanlar içinizden kini, nefreti asla eksik etmeyin!” demesi barış çağrısı mı? Ya şunlar:
“Atatürk’ün önünde sap gibi duruyorlar!”
“Avrupa Birliği Haçlı ittifakıdır.”
Yetmiyor, “Amerikan çıkarlarını her şeyden üstün tutacağıma yemin ederim!” diyerek ABD vatandaşı olan Merve Kavakçı’yı sahtecilik yoluna saparak milletvekili yapıyorlar; türban taktırıp TBMM’ye getiriyorlar. Sadece Refahlıları Müslüman sayan Merve Kavakçı’nın bu kışkırtmaları ne olacak?
Peki Sudan’ın Humeynisi sayılan Hasan El Turabi ile Refah partisi arasındaki o bağlantılar? Visale Turabi’nin İstanbul’a getirilip Refahlı kadınlara mücahitlik nutukları attırılması?
Demokratik sistemi ve anayasal düzeni değiştirmeye kalkışan bu kışkırtıcılar da Çevik Bir gibi sorgulanmayacak mı? O zaman iş; darbecileri yargılamak adı altında AKP çizgisinden olmayanları korkutmak; yok etmek olmaz mı?
GÜLEN NEDEN KARŞI ÇIKTI?
28 Şubat sürecinin mağdurlarından birisi de Fethullah Gülen idi. Ama o en başından beri 28 Şubat sürecine destek verdi. Bugün darbe işi gibi gösterilen 8 yıllık kesintisiz eğitimi destekledi. Erbakan Hoca’nın devleti yönetemediğini; işi eline yüzüne bulaştırdığını; Başbakanlığı bırakması gerektiğini söyledi.
Niye söyledi? Darbeci miydi?
Çünkü o sıralarda Sayın Gülen, rahmetli Erbakan’ın tam aksine bir yol izliyordu. “Diyalog ve hoşgörü” yolu. Biz de kendisinden etkilenmiştik ve 1997 yılının yazarı olarak Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan ödül almıştık. Bugün darbeci gibi gösterilmek istenilen Sayın Süleyman Demirel de benimle birlikte bu vakıftan devlet adamlığı ödülü alıyordu.
Unutulmasın ki Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan da 1998’den itibaren eski Refah çizgisini eleştiriyordu. AKP de 28 Şubat Refahının eleştirisi üzerine kurulmuştur.
SAHTE BELGECİLER ÇEKİLİN
Geçen akşam Haber Türk’te bu konuyu tartışıyorduk. Gazeteci Mehmet Baransu; 28 Şubatçıların, İslam dinine de Hz. Muhammet’e de hakaret ettiklerini böyle bir kitap yayımladıklarını öne sürdü. Tamamen yalan. 28 Şubat sürecinde böyle bir kitap da yayımlanmadı. Tam aksine; bu dönemde yayımlanan ve gazetecilere de ulaştırılan İslam Gerçeği isimli kitap; İslam dinini yücelten; onu çağdaş dünya ile buluşturan bir kitaptır. Ve bir ilahiyatçı kurul tarafından kaleme alınmıştır.
İşte Baransu gibiler; yalan denizi olan İnternet’ten derledikleri sahte bilgileri kitapmış gibi gösteriyorlar; bununla halkı kandırıyorlar. Yetmiyor; savcılar da onun bu sahte belgelerini gerçek yerine koyup operasyon yapıyorlar. Bu süreçte işten atılacak gazetecileri tehdit ederek köşelerinde yazıyorlar bu ayıp olmuyor ama Uğur Dündar, o dönemde televizyonda Genelkurmay kaynaklı olan ve herkesin kullandığı bir belgeyi yayımladı diye linç edilmek isteniyor.
Ayıptır; günahtır ey avcılar!
28 Şubat sürecinde mahkum edilen Sayın Tayyip Erdoğan’ın hukukunu nasıl açıkça ve kıvırtmadan savundu isem (Akşam: 23 Nisan 1998 tarihli Siyasi Ceza başlıklı yazım) bugün de darbeci gösterilerek susturulmak istenilen çağdaş insanların hukununu savunacağım.
Eskiden komünist avlıyorlardı, şimdi de darbeci mi?
Türkiye’de gazeteci McCarthy istemiyoruz...
Yorum Gönder