12 Eylül 1980 darbesinin hayattaki liderleri yargılanıyor.
Darbeci konseyin başkanı, dönemin Genelkurmay Başkanı ve 12 Eylül’ün Cumhurbaşkanı E. Org. Kenan Evren’le aynı konseyin Hava Kuvvetleri Komutanı E. Org. Tahsin Şahinkaya sorumlu oldukları “faşizm”in hesabını verecekler...
Peki, ya sorarlarsa?
“Bizim yasalarımızı 30 yıldır uygulayanların hiç mi suçu yok?”
Ne yanıt verileceğini göreceğiz… Ancak öylesine açık “suç ortaklıkları” var ki; bunların başında hâlâ süregelen “imar düzenbazlıkları” geliyor.
Nasıl mı?
Turizm talanı
12 Eylül’ün parlamentoyu yok etmesiyle birlikte 5 generalin devreye soktuğu “ilk” imar operasyonu 12 Mart 1982 tarihli “Turizmi Teşvik Yasası”ydı…
Aynı yılın 6 Kasımı’nda halkoyuna sunulan anayasa bile beklenmeden onaylanan yasayla ormanlarda, kıyılarda ve kentlerde hükümet kararıyla “imar ulufeleri” başlatıldı.
Dönemin “sivil kurmay”larınca düzenlenen ve bugün de işlevini sürdüren yasa sayesinde, “burası turizm merkezidir” denilerek şehircilik kurallarına aykırı özel imar talepleri hâlâ bakanlık tarafından karşılanıyor! Böylece 1982’den bu yana çevreyi ve kenti hiçe sayarak verilmiş tüm ayrıcalıklı imar izinlerinin siyasi sorumluları ve bundan yararlananlar, 12 Eylül’ün suç ortakları listesinde yer alıyor…
Sürekli imar affı
Eskiden sadece TBMM onayıyla gerçekleşebilen imar afları, 80’lerden bu yana yine beş generalin onayladığı düzenlemeyle “sürekli” ve “kesintisiz” hale geldi.
İmar affı, adı üzerinde bir cezanın kaldırılması demek. İmar yasasını çiğneyen kaçak yapıların kurtarılması da ancak özel kanunlarla mümkün. 12 Eylül’ün “ıslah(!) planları” yasası ise plana değil, “harita”ya bağlanan kaçak yapılara “4 kat” imar izni vererek ve haritaları da “ıslah planı” sayarak, tüm yasadışı binaları kendiliğinden “yasallaştırma” sürecini başlattı.
Bu düzenlemeyi de 12 Eylül’ün “sivil kurmaylar”ı hazırlamışlardı… O kadar ki “boş” araziler bile “gecekondu tehlikesi var” gerekçesiyle şehirciliğe aykırı ıslah planlarıyla yapılaşmaya açıldı.
Böylece tüm gecekondular durduk yerde “apartman arsası”na dönüşürken bugünkü birçok AVM, rezidans vb. ayrıcalıklı yapılar bile aynı yöntemle imar hukukuna aykırı inşaat haklarına kavuşmaktalar...
80’lerden bu yana ıslah planlarıyla şehircilik kurallarını çiğneyerek yükselen yapıların siyasi sorumluları ile bundan nemalananlar da 12 Eylül darbesinin suç ortağıdırlar...
Özelleştirme
12 Eylül faşizminin kalıcı darbelerinden biri de özelleştirme adı altında kamu arazilerinin pazarlanmasıdır.
Özelleştirmenin “eski anlam”ı, devletin çalıştıramadığı kamu tesislerinin özel sektör eliyle üretken hale getirilmelerini sağlamaktı. 12 Eylül düzenlemelerinde ise üretkenlik hiç önemsenmeden sadece “satış” yoluyla “emlak kazancı” hedefledi.
Şimdi artık özelleştirme denilince hep gayrimenkul rantı anlaşılıyor; devletin malı, mülkü emlak pazarı uğruna elden çıkartılıyor. Bu sürecin de sorumluları ve kâr ortakları 12 Eylül suçlusu sayılmayacaklar mı?
Bütün bu gerçekleri sorgulamayan bir 12 Eylül yargılamasının ne işe yarayacağını bakalım kim açıklayabilecek?..
Yorum Gönder