Tablo - Yılmaz Özdil
“Sanatçı” ve “asistanı”nı vurdular, tarihinde türkü çalmayan tivi kanalları, 128 saat kesintisiz canlı yayın yaptı… “Sanatçı” ve “asistanı”nı bıçakladılar, entel görünmek için bütün gün bienal yayınlayan tivi kanalları, zahmet edip canlı yayın bile yapmadı, zırt diye geçiştiriverdi.
*
“Sanatçı”yı vurdular, polis dört tane özel ekip oluşturdu, İstanbul’dan Irak’a, Diyarbakır’dan Suriye’ye fellik fellik vuranı aradı, helikopterler, hatta dalgıçlar bile devreye sokuldu, milli istihbaratla koordineli gece baskınları yapıldı, pijamayla enselendi… “Sanatçı”yı bıçakladılar, bıçaklayanın arkadaşı gazeteye telefon edip kimliğini ihbar etti, buna rağmen baktılar ki, kimsenin aramaya maramaya niyeti yok, bıçaklayan adam gitti kendi kendine teslim oldu.
*
Vurulan “sanatçı” AKP’den mebus adayı olmak istediği için, başbakana “delikanlının hasosusun” diye cepten mesaj attığı için, vuran’ın arkasındaki güçlerin kim olduğu aranıyor, Engenekon’dan PKK’ya kadar, alayı zanlı ilan edildi… Bıçaklanan “sanatçı” CHP’li olduğu için, başbakanı eleştirdiği için, bıçaklayan’ın arkasındaki güçleri kimse merak bile etmedi.
*
Vurulan “sanatçı”nın odasına polis diktiler, hastane kordona alındı, özel timler tarafından korundu… Bıçaklanan “sanatçı” hastabakıcıların vicdanına
terkedilmiş vaziyette.
*
Vurulan “sanatçı”nın
çiğ köfte istediğini bile manşet yapan yandaş medya, bıçaklanan “sanatçı”nın bıçaklandığını bile lütfedip
tek satır haber yapmadı.
*
Vurulan “sanatçı”yla bıçaklanan “sanatçı”yı aynı hastanede ameliyat ettiler. Doktorlar, vurulan “sanatçı”yla ilgili günde üç defa basın toplantısı yapıp, bilgi verdi. Aynı doktorlar, bıçaklanan “sanatçı”yla ilgili basın toplantısı bile yapamadı;
çünkü, merak eden basın yok.
*
Vurulan “sanatçı” için Profesör Mehmet Öz’ün Amerikalı kayınbiraderi Doktor Michael Lemole’u getirmeye kalktılar, Amerikalı fizyoteparist getirdiler, Allah’tan sanatçının ailesi “Biz doktorlarımızdan memnunuz” diyerek, engelledi… Bıçaklanan “sanatçı”ya doktor moktor aranmadığı gibi, şu
anda ilgilenen doktorları kim, onu bile öğrenemedik.
*
Vurulan “sanatçı”yı Başbakan, Sağlık Bakanı, Kültür Bakanı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Kamu Düzeni Müsteşarı, İstanbul Valisi, Hadise ve Tarkan hastanede ziyaret etti; Başbakan Yardımcısı komadaki sanatçının siesta için gözlerini dinlendirdiğini zannedip, “Uyuyordu, uyandırılmamasını rica ettim” dedi… Bıçaklanan “sanatçı”ya
gelen giden yok, telefon yok.
*
Vurulan “sanatçı” Sağlık Bakanlığı’nın özel uçağıyla Almanya’ya gönderildi, ki, sırtımızda taşısak yeridir, borçluyuz bize güzellikler yaşatan her “sanatçı”ya… Bıçaklanan “sanatçı” ise, bırak ambulansı mambulansı, sokak ortasında çaresizce yardım istediği halde, yoldan geçen araçlar kapılarını kilitleyip kaçtığı için, kendi cebinden tuttuğu taksiyle gidebildi hastaneye.
*
Hülasa…
*
New York’tan Paris’e, Roma’dan Viyana’ya, Cenevre’den Münih’e
sayısız sergi açıp, Türkiye’nin çağdaş yüzünü göstermeye gayret etti ama… Memleketi en iyi anlatan tabloyu, kendi “kan”ıyla çizeceğini sanırım hiç düşünmemişti Bedri Baykam.
NOT:
“Sanatçı”yla başladık, “sanatçı”yla noktalayalım… Geçenlerde “Düşişleri”ni yazdım, Libya’dan Tunus’a, Mısır’dan Japonya’ya kadar, bizimkilerin maşallah dediği çocuk, en fazla üç gün yaşıyor, gözünüzü seveyim şu dışişlerine biraz ara verin dedim. Şerefsiz dediler, iftiracı köpek filan dediler. E ilave edeyim bari… Başbakanımızla Kültür Bakanımız, film çekimi için Pamukkale’ye gelen Oscar ödüllü aktör Nicholas Cage ile tanıştı, üç saniye hal hatır sordu. Ülkesine döner dönmez, tutukladılar adamı.
Yorum Gönder