Şişmiş egosu, konuştukça kendini ele veriyor. Belli ki, insanların Mustafa Kemal’e olan sevgisini, saygısını, hayranlığını kıskanıyor.
Kıskanma ne olur!
Çalış senin de olur!
Çok konuşuyor fakat sadece boş boş övünüyor. Kabara kabara horozlanıyor.
Yabancı ülkelerden ithal edilen metro vagonlarıyla, çelik raylarıyla, elektronik sistemleriyle, ithal tasarımlarla halkın gözünü boyama propagandasına hız verip, Mustafa Kemal’in çok çetin koşullarda, yokluklar, yıkımlar, yıkıntılar içinde başlattığı “uluslaşarak var olma” hedefini dava haline getirip, “ülkeyi demir ağlarla dört bir baştan örme” çabasına burun büküyor.
Burun bükme.
Burnun utanır.
Dil uzatma.
Dilin çarpılır.
Mustafa Kemal, öldüğünde arkasında bir küheylan at bıraktı. O at, Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Şimdi sen biniyorsun.
Atı şahlandıramadın.
Mustafa Kemal’i kıskanıyorsun.
Egosu şişmiş binici!
Atını kıskanıyor!
“Biliyorsunuz 10. Yıl marşında geçer, demir ağlarla ördük filan… Neyi ördün hiçbir şeyi örmüş filan değilsin… Demir ağlarla şimdi biz önüyoruz…” diyerek kabarmalar içinde şiştikçe şişiyor!
Xxx
Kullandığınız bütün vagonlar.
Bütün raylı sistem araçları.
Hepsi dışardan ithal.
Sadece ithal etmekle kalmıyorsunuz, “test için” ya Çek Cumhuriyeti’ne ya Almanya’ya ya da Fransa’ya gönderiyorsunuz. Kucak dolusu milyarlarca dövizi yurt dışındaki firmalara yediriyor, kendi halkına da “demir ağlarla yurdu asıl biz örüyoruz…” diye propaganda yapıyor, beyin yıkıyorsunuz. İstanbul’a başkan seçildiğiniz 1994 yılında; metronun temelleri atılmış, tünel galerileri bitirilmiş, ilk 8 kilometrelik; Taksim-Levent arası 5 istasyonluk bölümün “elektrifikasyon” ihalesi yapılmış, teklifler alınmış fakat “demokratik ahlak değerlerine uygun olsun” diye zarflar açılmamış, dönemin belediye genel sekreteri Tuğrul Erkin tarafından size “mühürlü kasada” teslim edilmişti. 18 yıldır (1994’den beri) İstanbul belediyesini partinizin başkanları yapıyor, 10 yıldan beri de siz Başbakansınız. Az zaman değil. Size dalkavukluk yapmak için durmadan beyaz ehramlara bürünüp Suudi Arabistan’a umreye taşınan devlet teşvikleriyle besleme işadamları, Türkiye’de hala yerli metro vagonu üretecek tek bir fabrika kuramadı ve çok acıdır Türkiye üniversitelerinden birinde bile “raylı sistem mühendisliği bölümü” hala yok.
Xxx
Neyle kabarıyorsun?
Alman teknolojisiyle!
Fransız vagonuyla!
İspanyol raylarıyla!
İtalyan tasarımıyla!
Açtığın istasyona Türkçe isim bile bulamıyor, Kabataş-Taksim arasına aktarma “Füniküler” adını koyuyorsun. Sizleri dizi dibinde büyüten merhum Necmettin Erbakan bile sizin gibi aktarmacılara “taklitçiler” adını takmıştı. Osmanlı bile Karaköy-Galata arasına ilk metroyu yaptırdığında kendi öz dilini kullanmış adına; Tahtil-arz (yer altı yolu) demişti. Mustafa Kemal, cumhuriyeti kurduğunda gümrük kanuna madde koymuş, “dışardan ithal edilen bir mala Türkçe isim bulunmadıkça yurda girişine izin” vermiyordu.
Mustafa Kemal devrimciydi.
Sizler taklitçisiniz.
Taklitçi, karşı devrimcidir.
Tarihin şaşmaz ölçüleri var.
Taklitçi, devrimcinin tırnağı olamaz.
Yorum Gönder