Vatanın Evlatları - Şükran Soner


Vatanın Evlatları
Güneydoğu’da görev yapan bir din görevlisi ile dertleşiyoruz... Yaşamın tanıklıklarında en çok ikiyüzlülüklere kafayı takmış... Görevine, İslam dininin yüceliğine bağlılığı, ağzından çıkan her sözcükle pekişiyor. Şaşırtan yanı; dünyada, ülkemizde olup bitenlere ilgisi, değerlendirmelerinde akıl süzgecinin egemen olması... İnancın siyasette kullanılmasının ikiyüzlülüğüne tepkisi, tanıklıkları nedeniyle çok daha güçlü. Uzaktan çok dindar görünenlerin ikiyüzlü ahlakından, bir imam olarak mesleki deneyimlerini katarak öylesine çarpıcı örnekler veriyor ki...
Şaşkınlık ve daha çok hayranlıkla, kadın hakları savunuculuğunda kendimden daha bilgili daha ilkeli olabildiğine tanıklık ediyorum. Elbette en çok din-ahlak-aile-namus kavramları kullanılarak, kadının bir mal gibi alınıp-satılması, kullanılması, dayakla ezilmesi, töre cinayetlerinde öldürülmesinin, en ağır din-inanç sömürüsü olduğunun altını canlı örneklemelerle anlatıyor... Suriye’den para karşılığı genç kadınların yaygın satın alınmasını duymuştuk... Özel odalarda, fotoğrafları, fiyatları ile birlikte pazarlandığını, yaşlı zenginlerin küçücük kızları böylece kuma getirdiklerini bilmiyordum. İmam nikâhlı, dayakla hayatı kaydırılmış kadınlar için, din görevlisi olarak iki ailenin anlaşması ile ayrılmaları, kurtarılmaları yolunda, dini kurallara dayalı verdikleri tüm öğütlerin hemen hemen hiçbir işe yaramadığının da acısı içinde..
Boğazına kadar günaha bulaşmış, ama vitrinde inanmış Müslüman gibi yaşayanları asıl günahkârlar olarak görüyor. Bu ülkenin evlatları, devletin olanakları içinde sınırlı ücretle, her tür vergilerini ödeyerek yaşamaya çalışan kamu görevlilerinin özverilerine karşın, bir kenarda unutulmuşluklarına kırgın... Kafayı, ahlak ve sorumlulukları olanların sırtından her türlü kirli çıkar ilişkisi içinde devleti soyanlara takmış..
***
Balkon çiçeklerini sulamak üzere panjuru yarı yarıya aralamış, çok yakın karşı balkonlarda sabahın erken saatlerindeki özel saatlerini geçirmekte olanları rahatsız etmemeye özen gösteriyorum... Karşı balkondan gelen kahkahaları, bahçeye dört kat yukarıdan sarkıtılmış kocaman ipi, aşağıda zıplayan kedinin mırıltılarını duymamaya olanak yok. Önce gülümsemeyle bir topaç uzatmış kedi ile oynadıklarını sanıyordum ki... Kedinin topaca uzanması ile acı çığlığı, yukarıdan isterik çığlık ve kahkahaları duymamam, daha dikkatle bakmak zorunda kalmamam olanaksızdı. Dehşetle bir tür olta, balık avı oyununa tanık olduğumu anladım. Dayanamayıp hepsi otuz yaş altı genç ve güzel giyimli insanlara, öfkesiz ama soğuk tepkiyle soru yönelttim... “Çocuklar balık gibi oltayla kedi avına mı çıktınız?” Çok güzel bir genç kadın patavatsız, “Evet, bütün gece miyavladı, bizi uyutmadı. Şimdi cezasını kesiyoruz. Eğleniyoruz...” yanıtını verdi..
“Hayvan o, kesilen cezadan haberi olabilir mi ki, ders alsın. Siz insansınız. Bir canlının canını nasıl böyle yakabilirsiniz? Nasıl bir eğitimden geçmiş, nasıl değerler edinmişsiniz ki, elinize iktidar gücü geçerse siz başka insanlara, dünyadaki canlılara neler neler yapabilirsiniz?..” Öfkesiz, ama çok ağır sözlerimden etkilenmemiş görünme adına, genç kadın ne kadar uykusuz kaldığından yakınıyor, “Hayvansever olmalısınız” diyerek hayvanseverliği aşağılamaya çalışıyordu... Yine de erkekler suskun, kahkahalar kesilmiş olarak bir süre sonra balkondan içeriye girdiler... Hemen eklemeliyim bizim apatmanlarda yaşayan çok fazla sayıda gerçek hayvansever vatan evladımız da var... Ben çalışmaktan bu türden sorumluluklar hiç üstlenmedim, evimde hayvan beslemedim. Ama bizim mahallenin onlarca, yüzlerce kedisini, köpeğini maması, ilacı ile bakmak için çırpınan birden fazla komşumu saygıyla, sevgiyle izliyorum..
***
Bu vatanın evlatları çeşit çeşit kimliklerle doğuyor, çok daha önemlisi yaşam onları çok farklı değerler, değersizlikler içindeki rollere sürüklüyor... Bayramın can yakan, asker-polis üstüne sokakta bayramı yaşamaya çalışan sıradan vatandaşları, çoluk çocuğu hedef alan kanlı terörün dün Gaziantep’te toplu cenaze töreni vardı. Oradan-buradan çekiştirmelerle sağduyulu, sağlıksız değerlendirmeler, bilgilendirmeler arasında, vatan evlatlarının çoğunluğunun akıl sağlığının, sağduyusunun belirleyici, kalıcı olmasını, ders almayı umalım..
Ben aslında bir trafik kazası kurbanı 9 asker, bir korucu, çok sayıda ağır yaralı üzerinden ortaya çıkan çarpıcı gerçeğin sorgulanmasına takıldım. Gazetemiz çok haklı, halkımızın sağduyusundan biraz da onurlu dün “İşte Türkiye bu” manşeti ile çıktı. Radikal’in başlığında ise, bombardıman vurgunu Uluderelilerin kazada ölen ve yaralananların yardımına ilk koşanların olmasının sosyal medyada ilginç bir olay olarak tartışılmasına takılan Ortasu Muhtarı Haşim Encü’nün tepkisi var. Encü, “Niye ilginç gelmiş? Asker de vatan evladı biz de. Elimizi kolumuzu bağlayıp oturacak mıydık?” demiş... Demokrasinin erdemi odur ki, insan gibi insan olan vatan evlatlarının çarkların işleyişinde rol almalarının önünü açar. Sivil diktatörlükler, askeri darbeler elinde vay halimize!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget