Arap dünyası, İran ve Türkiye’nin üzerinde oynanmakta olan oyunları nasıl değerlendireceğiz?
- Uluslararası ilişkilerin “olağan oyunları” olarak mı ele alacağız?
- Olağan dışı, çizgi dışı, kural dışı öğelerin egemen olduğu; her türlü meşruluk dışı olayın meşruiyet zemini içine zorla sokulmaya çalışıldığı bir olaylar dizisi olarak mı algılayacağız?
- Petrol ve doğalgaz üzerinde egemenlik kurarak, “büyüklerin sürdürülebilir üstünlükler kuramını uygulamaya sokmalarının sonuçları” diye mi değerlendireceğiz?
Bu yaklaşımların hepsi içinde bir doğruluk payı vardır.
Ya ülkeler açısından bakıldığında?
- ABD, Çin ve Rusya “süper güç olma konumlarını kaybetmemek için” dünya gaz ve petrol rezervinin yüzde 65’ini içinde bulunduran Kuzey Afrika - Körfez - Kafkasya üçgenine egemen olmak istiyorlar. Ya da başkasının sahip olmasına karşılar.
- Arap ülkelerinin antidemokratik yönetimleri iktidarda kalabilmek için “büyüklerin dizinden kalkmama gereksiniminin kaçınılmaz olduğunu görüyorlar”. Bunu sağlamak için de ülkeleri (ve halkları) üzerinden her türlü ödünü süper güçlere veriyorlar.
- İsrail İran’ın, nükleer alandaki ilerlemelerini kendisi için yaşamsal bir tehdit olarak görüyor. İran (ve Araplara) karşı Kürdistan ve Amerika kartlarını oynamak zorunda olduğuna inanıyor ve bunu da fiilen uyguluyor.
- İran ise İslami devlet yapısını ve anti-Siyonist politikasını sürdürmek için, Çin ve Rusya’ya yaslanmış durumda. ABD ve İsrail’i kendisi için yaşamsal bir tehdit olarak görüyor.
ABD’nin İslam kartı var mı?
ABD soğuk savaş sonrasında Ortadoğu politikalarını yürütmek için “ılımlı İslam” kartını öne çıkarmış görülüyor. İsrail de bu politikaya destek vermeye başladı. AB büyüklerinin bu konuda ikna edildiğini görüyoruz.
Arap ülkelerinde Müslüman Kardeşler’in üslendiği bu misyon ABD’nin Ortadoğu politikalarına ne kadar hizmet edebilir?
Olasılıklar nelerdir?
- Ilımlı İslam şeriatçı yapılanmaya doğru ilerleyebilir ve ılımlıdan radikale dönüşür. Bu da Batı (ABD) karşıtı politikalara ortam hazırlayabilir.
- Diğer bir olasılık “ılımlı İslam”ın daha yerleşik yapıya dönüşmesi olabilir.
- Öte yandan “Batı demokrasisindeki değerler sistemi ile İslamcı değerler arasındaki farkların yarattığı olumsuzluklar” yaygınlaşabilir.
Batı demokrasisinin kuralları yavaş da olsa işlemeye başlayabilir. O zaman Müslüman Kardeşler’in şeriatçı yapısı (felsefesi) ile çelişkiler artar. Bugün ABD tarafından önerilmekte (dayatılmakta) olan “ılımlı İslami toplumsal yapı modeli” geçerliğini kaybedebilir.
Türkiye halen bunun tipik çelişkilerini yaşamaktadır. Ilımlı İslamın (ve İslamın) Batı tipi demokrasilerden farkı sonucu ile hukuk, iktisat, siyaset, kültür ve sanatta ikilemlerle günlük yaşamımızda karşı karşıya geliyoruz.
“ABD’nin Ortadoğu’da İslamla dansı” bir ortaoyununa mı dönüşecek? Yoksa Paris ya da Atatürk tarzı bir tango mu ortaya çıkacak?
Sevgili Emre’nin herhalde kulakları çınlamıştır…
Yorum Gönder