Bugün 30 Ağustos...
Türk’ün “Ateşle İmtihanı”nı büyük zafere çevirdiği, “Emperyalizm yenilmez” efsanesini yerle yeksan ettiği gün... İngiliz istihbarat raporlarında “geçilmesi mümkün değil” olarak gösterilen Afyon cephesini 2 günde aşarak, Yunan ordusunu darmadağın ettiği, Yunan Orduları Başkomutanı Trikopis’i esir aldığı, İzmir’e doğru hiç durmadan ilerlediği muhteşem zaferin 90. yıldönümü...
30 Ağustos resepsiyonu, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da son anda iptal!.. Peki gerekçe ne acaba?..
“Başkomutan”ın kulağı!..
Geçen yıl da artan terör olayları ve şehitlerimiz gerekçe gösterilmişti.. Ama bu yıl geçen senenin aynı dönemini mumla aratacak denli çok şehit verdik. Aslan gibi çocuklar, hayatlarının baharında toprağa düştü, bu vatan için canını verdi. Demek ki cumhurbaşkanının kulağı sağlam olsa, ortalığı kasıp kavuran teröre, geçen yıldan misliyle fazla şehidimize karşın resepsiyon yapılacaktı...
- Demek ki, kulak daha önemli!..
***
Ancak, iptal kararını duyunca kafam karıştı..
Ben mi yanlış hatırlıyorum diye düşündüm, arşive baktım doğru; “Başkomutan”, hastaneye yatışının ikinci gününde, doktorlarının oluruyla Köşk’te iki saatlik “terör toplantısına” katılmıştı!.. Zaten iptal haberinde de doktorlar şöyle diyordu:
- Günlük programlarına sınırlı olarak devam etmesi tavsiye edilmiştir.
Ancak her ne hikmetse, aynı doktorlar “30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerine katılmamasını” tavsiye etmişler...
- Demek ki “Büyük Zafer” günlük programlar kadar ilgiye mazhar olmamış!..
***
30 Ağustos nedir?
- Türk zaferinin tescilidir!..
Bir milletin, dört tarafı işgal altındaki bir ülkenin küllerinden yeniden doğuşudur. Bu tarihten yalnızca 9 gün sonra, İzmir geri alınacak ve emperyalistler tarih boyunca asla yemedikleri ağır bir tokat yiyeceklerdir...
Bitmedi!.. Bu zafer, mazlum milletlerin, “kölelik, sömürge olmak kader değildir” sloganına sarılmasının önünü açacak ve kurtuluş savaşları çağı açılacaktır!..
Çanakkale destanının ardından tarihe kazınan Kurtuluş Savaşı’nın ardından zafer; Lozan’da atılan imzayla tescillenecek ve zaferden bir yıl iki ay sonra, aslında 23 Nisan 1920’de fiilen kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti dünyaya ilan edilecektir.
- İşte “Başkomutan”ın kulağı böylesine büyük bir zaferin üstüne yatmıştır!..
Olsun, bu ülkenin aydınlık, yurtsever insanları; “her türlü ahval ve şeraite rağmen” bu 30 Ağustos’u da coşkuyla, övünçle, gururla kutlayacak; biliyorum, tıpkı yasaklanan 19 Mayıs bayramında olduğu gibi...
Sessiz yığına gelince... Onlar, kendilerine 90 yıl önce büyük devrimci ve arkadaşları tarafından adeta altın tepsi içinde sunulan “yurt ve yurttaşlık” armağanını çoktaaan unutmuş, olan biteni Nijerya’dan, Sudan’dan, Suudi Arabistan’dan seyreder gibi seyredecekler.
Olanları, ellerini ovuşturarak, kastanyetlerini “şıkır şıkır” çalarak zevk içinde izleyen dinci, Yeni Osmanlıcı, işbirlikçi, “yetmez ama evet”çi zevatı ve yanaşma takımını saymıyorum bile...
- Çünkü tarih babanın saati, ne olursa olsun geriye doğru çalışmaz...
Yorum Gönder