Avrasya ideali açısından Türkiye - Yaşar Nuri Öztürk
Avrasya kavramının Türkiye için taşıdığı anlam çok önemlidir. Herkes itiraf eder ki, Türkiye, Avrasya coğrafyası açısından hayatî öneme sahiptir.
Tek kutuplu dünyada, diğer bir deyişle, küreselleşmenin sömürüsüne maruz bırakılan dünyada en ağır ve kahırlı faturalardan birini de Türkiye ödüyor. Ne ilginçtir ki, küreselleşmenin bir modern sömürü aracı halinde kullanıldığını Güney Amerika ülkeleri bile fark edebiliyor ve bakıyorsunuz 180 milyon nüfuslu Brezilya, yanına aldığı bazı Latin Amerika ülkeleriyle bu yeni sömürü aracına karşı çakmanın yolların arıyor.
Türkiye ise, her yanından budanmakta, her gün yeni bir oyunla aldatılmakta olmasına rağmen daha işin farkında bile olamamış bir‚ zavallı görüntüsü taşımayı sürdürüyor. Sebep belli: Ata-türk Türkiye’sinde Atatürk’ün çap ve mesajına kısmen olsun varis olacak devlet adamı yok. Fatih Altaylı, Başbakan’ın Atatürk’e sataşan bir demeci üzerine ne güzel yazmıştı geçen gün: “Atatürk’ten sonrakilerin tümünü toplayıp beşle çarpsanız yarım Atatürk elde edemezsiniz." İşte Türkiye’nin temel meselesi budur.
ABD ve AB Türkiye’yi içlerine alacakmış gibi görünerek Türkiye’den istediklerini alıyorlar, Türkiye’yi istedikleri yere getirip istedikleri kıvamda şekillendiriyorlar.
Türkiye Batı’nın (ABD ve AB) bu ikiyüzlü çökertme politikaları karşısında nasıl ayakta dura-caktır? Bunun yolunun Batı’ya biraz daha teslim olmaktan geçtiğini öne süren Batıcı tipler az değildir. Bunlar, Batı ile beraberlik adına Türkiye’yi 'kendisi' yapan her şeyi vermeye hazır görünüyorlar.
Saltanat dincisi, akılcılık karşıtı ekipler de, Batı’nın ağızlarına çaldığı bir parmak balla uyuş-muş olarak Batıcılarla birliktelik içine girmiş bulunmaktadır. Saltanat dincileri, Batı’nın, özellikle AB’nin kucağına uzandığımızda kendileri için bir numaralı sıkıntı kaynağı olan Atatürk aydınlığının karartılacağını ve meydanın kendilerine kalacağını düşündükleri için Batı’ya teslimiyeti bir tür cennet ideali gibi görmekteler. Atatürk’e ve onun akılcılı-ğına duydukları derin ve dinmez kin, dünya ölçeğinde olup bitenleri de Türkiye gerçe-ğini görmelerine engel oluyor.
Bu takıntılardan arınarak baktığımızda görürüz ki, Türkiye’nin Batı tahribi karşısında tek ba-şına direnmesi şu an itibariyle mümkün değildir. Türkiye’nin dayanacağı tek çare yeni denge-ler yaratmak ve yeni birliktelikler kurmaktır. Bunların en rasyoneli ve en kolay oluşturulabile-cek olanı Avrasya birlikteliğidir. Türkiye, Avrasya imkânını değerlendirerek bölge ülkeleriyle yeni birliktelik oluşturup yeni bir denge yaratamaz ise ABD ve AB Türkiye’yi birkaç parçaya bölerek mahvedebilir.
Avrasya birlikteliği için koşullar son derece elverişlidir. Rusya ve Çin başta olmak üzere İran ve Arap ülkelerinin önemli bir kısmı Batı’nın tek kutuplu dayatmasıyla dünyanın felakete sürüklenmekte olduğunu görebilmektedir. Hindistan da durumun farkındadır. Fransa ve Almanya gibi büyük AB ülkeleri de Amerikan hegemonyasının yaratacağı dehşetten ürktük-leri için, karşı birlikteliğe en azından şimdilik engel çıkarmayacak bir görünüm arz etmekte-ler. Putin’in verdiği büyük destek, yani Rusya’nın öncülüğü, Avrasya hareketini önemli bir aşamaya getirmiş bulunuyor. Çin, Hindistan ve İran Rusya’nın yanında yer almış görü-nüyorlar. Şimdilerde Türkiye’nin tavrı ne olacaktır sorusu soruluyor.
BATI’YA TESLİMİYETTEN KURTULMADIKÇA…
Ne yazık ki Türkiye, bu noktada Batı’ya teslimiyetin uyuşukluk çemberinden sıyrılarak ken-disine ufuk ve gelecek açacak bu oluşuma katılma iradesi sergileyemiyor. Batı, Türkiye’nin burnuna âdeta halka geçirmiş, nefes almasına izin vermiyor; Türk hükûmetlerinin ensesine sıkıca basmış, “Benim iznim olmadıkça kımıldayamazsın” diyen bir tavırla Türkiye’yi kontrol ediyor. Su başlarını tutmuş ve Mâûn ihlalleriyle akıl almaz servetlere sahip olmuş saltanat dincileri ise “Mustafa Kemal’i yok etme projemize destek ABD ve AB’den gelir” beklen-tisi içinde her şeyi unutmuş, yarı mefluç halde Batı’nın dikte ettiklerini sayıklamaya devam ediyorlar. Kendi tabirlerince, “Ankara’nın şerrinden Brüksel‘in şefaatine sığınıyorlar.” Bunu söylerken, bugün ‘Ankara’ demenin kendileri demek olduğunu unutuyorlar. Kin, işte böyle şaşılaştırıyor.
Durumu bir cümle ile özetlemek istediğimizde şunu söyleyeceğiz:
Türkiye üzerindeki Batı dayatmaları ya Avrasya kavram ve idealiyle etkisizleştirilecek veya Türkiye, AB ve ABD tarafından yavaş yavaş çökertilecek.
Yorum Gönder