Final! - Ümit Zileli
Her şey nasıl da hızlanıverdi, değil mi?..
PKK’nin Şemdinli’de, “vur-kal” taktiğiyle adeta savaşa girişmesi, tam 19 gün sonra sökülüp atılabilmesi adeta dün gibi değil mi?!..
“Efsane komutan” olarak bilinen Osman Pamukoğlu’nun, “Hakkâri kaybedildi mi” sorusuna Tayyip Bey’in, “Seviyesiz adam, Hakkâri kontrolümüz altında” yanıtı da Şemdinli “felaketinin” hemen üstüne gelmişti, hatırlarsanız!..
Üstüne bi de CHP milletvekili Hüseyin Aygün kaçırılmasın mı!.. Neyse ki 48 saat sonra bırakıldı da bir başka skandal tatlıya bağlanmış oldu... Zaten Hüseyin arkadaş, “kendisini misafir eden çocukların, efendi ve saygılı arkadaşlar olduğunu” söyledi de içimize su serpildi valla... Tabii aynı arkadaş, yeri gelmişken, “yeni CHP’nin ulusalcı ve kafatasçılarla yürümeyeceğinin anlaşılmış olduğunu” belirtmeyi de ihmal etmedi... Genel Başkanı da “arkasındayım” diye açıklayınca iyice huzura erdik..
- Artık onlar sağ, biz selamet!..
***
Devam edelim..
Tam CHP’den seçilip “CHP’li olmadığını” söyleyen milletvekilinin “kaçırılma” şokunu atlatmaya çalışırken, bi de baktık, Tayyip Bey’in “kontrolümüz altında” diye kükrediği Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinin Bağlar köyünde BDP’li muhteremlerle PKK’li teröristler buluşuverdi, iyi mi?!.. Bi sarmaş dolaş oldular, bi kahkahalar attılar, bi gözyaşları döktüler ki sevinçten, değme gitsin yani.. Ünlü “devrimci”, Kızıldere katliamının en bi şanslı “delikanlısı” Ertuğrul Kürkçü, Kalaşnikofu omzuna ters asmış yâreninin omzuna pat pat vurup gevrek gevrek gülüyordu örneğin... O arada kazara eli silahın kazasına çarpıp uf oldu mu göremedim tabii... BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, milletvekilleri Sabahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Hakkâri milletvekilleri Esat Canan ve Adil Kurt ve diğerleri nasıl sevinçli, nasıl coşku içindeydiler, anlatması pek zor yani... Ama yine de üzüldüm; aslında tam kadro olsalardı daha şenlikli olurdu valla.. .
- Neyse artık bi dahaki sefere…
Aynı zaman dilimi içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı sıfatını haiz muhterem, “kontrolün hükümette olduğunu” göstermek için yüzlerce korumayla Hakkâri’ye gitti... Gövde gösterisi yapmaya çalışırken tacize uğrayınca, önce bir internet kafeye saklandı... Korumalar havaya dakikalarca ateş açarak muhteremin güvenliğini anca sağlayabildiler... Oradan vilayete, sonra da il sınırları dışına çıkıverdi sayın muhterem..
Ve sonra bomba patladı... Güneydoğu’nun yıldız kenti Gaziantep’te otobüs durağının önüne park edilen araç patladı. Çocuklar dahil 9 insanımız yanarak can verdi, bir kısmı ağır 66 kişi yaralandı... PKK’li “temiz ve efendi” teröristler “biz yapmadık” dedi!.. BDP’liler “kınıyoruz” açıklaması yaptı..
Beyler, bayanlar bu yazıyı yukarıdan aşağıya bir kez daha okuyun... Bunun adı finale doğru ölürcesine koşmaktır... Yıllar önce yazılan senaryonun son satırlarıdır... Eğer hâlâ anlamıyorsanız İngilizcesi de var; nasıl olsa çocukluğunuzdan beri Amerikan filmi izliyorsunuz:
- The End.. Ne de olsa made in USA!..
Sahte Hayatlar!
Siz, yazık hayatlar da diyebilirsiniz..
Onlar, yıllar yılı savunur göründüğü ideolojisini, görüşünü, paltosunu portmantoya asıp gider gibi terk edenlerdir… İnsanlık, demokrasi, sosyalizm, Kemalizm onlar için yeri geldiğinde kullanılabilecek metalardır yalnızca..
Yalnızca kendilerini, kendi geleceklerini, kendi ikballerini savunurlar… Sözde dirayetli, özde teslimiyetçidirler... Her yerde, her iklimde, her görüşte bolca mevcutturlar.. “Dönüşüm” geçirdikleri ilk evrede aynaya baktıkça biraz olsun utanırlar ama ikinci ve sonrasındaki evrelerde artık yalnızca gevrek gevrek gülerler... Artık terk ettiği değerleri temsil edenlere kızmak, çamur atmak, satmaktır tek marifetleri… Onun için, aslında, bahse değer bile değildirler.. Nâzım’ın dediği gibi:
-Bu kavgada bir nokta bile değil/ bir küçük eğri virgül/ bir zavallı vesiledirler…
Yorum Gönder