Törende Bir Bakan! - Mehmet Halil Arık

Törende Bir Bakan!
Çok şey var diyecek de; “Söylesem etkisiz // Sussam gönül razı değil!…”
Ön safta…  Bakışları dik ve emredici…
Belli ki; Küçük Dağları Yaratan’ın; törendeki tek temsilcisi…
İçtensiz gülümsemenin yerini, telaş-öfke ciddiyet karışımı bir görünüm almış!..
Halktan biri olmak adına; epey ön hazırlık da yapılmış… Belli…
Sakal kesilmemiş örneğin…Bıyıklar badem değilse bile;…kırpık….
Saç – baş da uygun mizansene… Dağınık…
Giyim kuşam da öyle.. Pulluğu koşulu bırakıp yetişmiş sanki tarladan törene!..
Gömlek mesela; arkadaki vatandaşınkiyle; görüntüyü bütünlemekte..  Tam uyumlu… Kortejdekilerle de öyle… uyumlu… Yaka düğmesi üstten açık örneğin… Kırışık…
Rengine gelince; “dönmedim” dercesine geçmişini çağrıştırmakta… Mavi.
*****
Ağıt ağır ilerliyordu tören alayı. Üzgün, bezgin ve yorgundu adımlar… Bandonun çaldığı ölüm marşı; genç yaşta yok olan hayatların acısını kortejdekilerle paylaşır gibiydi.
Ani bir telaş sardı töreni…Uygunsuz bir durum vardı besbelli!..
Bir emir yükseldi üst perdeden;
– Durdurun… Durdurun bunu!… Durdurun!…
Bir yandan komutanın gözlerinin içine bakıyor, bir yandan da çekiştiriyor.
Dört dönüyor mavi gömlekli!.. Emir tekrarlarını da yine kendisi yapıyor.
– Durdurun!… Olmaz böyle şey!..
*****
Askerlerin omuzlarında bir tabut; tabuta sarılı bayrak…; bayrağın üstünde şehidin adı olmasa; öfkeli tavırlarla çevreye; emirler yağdıranı; bir köy düğünündeki iradeyi kimseye bırakmak istemeyen değnekçi-başı sanırdınız!…
*****
Devlet; şehidine, son görevini yerine getirmekteydi… Yan-yanaydı devlet ve halk … Cenaze marşı çalıyordu bando. Devlet törenlerinde gelenekti bu.
Emirlerin sahibi de devleti temsilen o törendeydi!…
Görünürde; tören bandosuydu susması istenen…Özünde; dinsel öğelerin öne çıkarılması!… Güncel siyasal uyum dayatması!.. Aslolan; din istismarıyla devlet kurumlarının yıpratılması…
Ve sonuçta yükseklerden(!) alınacak bir aferin’e indirgenmiş emirleri uygulatma telaşı!..
Gereği yapılıyor… ve susuyor bando…
Ama; susan devlet; konuşansa siyasetti o anda!.. Skor bir kez daha geçiyor tarihi kayıtlara:
Siyaset:1; Devlet:0
*****
Uzanıyor kol dimdik ileri…; işaret parmağı önde!… Hedefte birileri…
Gecikmeden, susturma gerekçesi de geliyor öfkeli emrin:
–Tekbir söyleyecek millet!…   
Sanki bir-yerlere batmış bando tokmağı… Çığlık ondan!.. “Durdurun!”
Karşısında el pençe komutan…Şaşkın!.. Polis…şaşkın!.. Etrafını saran şakşakçılar şaşkın!
Uzanan parmakların yabancısı değil halk!.. Kopyası sanki önceki gördüklerinin..
Susunca bando; susuyor Devlet… Susuyor halk…
Sadece sessiz bir avaz yükseliyor derinden!.. Kırılan onurun; biten saygınlığın sesi!..
Bu yükselen ses de; tarihe düşen bir not aslında!..
“Ey Bakan, hedefe yönelttiğin o parmak; kurum, ya da kişi, her neyi işaret ediyorsa, geri kalan parmaklar da; seni işaret etmekte!..
Engel miydi halkın tekbir söylemine ki; susturulması elzem görüldü bandonun!..
En uzaktaki vicdan sahiplerine kadar uzandı ayıplama…
Teğet geçti yalakaları her zamanki gibi.
Emirlerle devletçiliğin, ulusalcılığın milli duyguların sonlandırıldığında teğet geçtiği gibi!…
*****
Çuval geçirme olayı ile başlayan, , sahte belge ve gizli tanık ifadeleri ile devam eden, Silivri tutsaklıkları ile sonlanan itibarsızlaştırmanın bir başka halkası örüldü bu törende!…
Susturulan bando değil; askerin sesiydi!.. Asker getirmişti bandoyu!..
Ulaştığı başarıyı, susturulan bandoya teşekkürle pekiştirdi Bakan!..
Karşılığın kat-be- kat alınacağı; biat ve sadakatin karşılıksız kalmayacağı düşüncesinin iç huzuruyla telaştan sıyrılınca Bakan; sakin adımlarla tabuta omuz vermeye yöneldi.
*********************
Şimdi doğrudan soralım Sayın Bay Bakana:
Önleyemediğiniz terörü, tekbirlerle lanetleyip, halkın duygularını yatıştırmayı, halkın gazını almayı başarı hanenizde bir artı mı sanmaktasınız!
Nasıl görmezsiniz; tekbirin  kin, nefret ve intikam andı olarak kullanılmakta olduğunu!…
Silahlar tekbirlerle ateşlenirken, boğazlar tekbirlerle kesilirken düşen uçaklar tekbirlerle alkışlanırken; bunun neresi, dindarlık!..
Kültür eğitimdir!.. Ve siz de onun Bakan’ı…
Törende bando susturmak ne yiğitliktir; ne de göreviniz!..  Yiğitseniz; görev adamı iseniz; şehitlere “üç-beş memet” nitelemesini uygun gören “büyüğünüzü(!!?) susturun..
“4+4+4 ile; bütün okulları imam hatip yapma şansını yakaladık” deyip torununu Fransız okuluna gönderen Sayın Bay Boğa’ları susturun…
Karanlıklar yasası, irtica projesi, kindar ve dindar nesil yetiştirme niyetli kölelik eğitim projesi, 4+4+4 yasasını durdurun!..Yasayı savunan tellalları susturun. Görevse işte görev!.
Binlercesinden bazıları…
Çok şey var diyecek de; “Söylesem etkisiz // Sussam gönül razı değil!…”

Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget