Suriye politikalarının yeniden gözden geçirilerek; Türkiye’nin “barış ve uzlaşıdan yana bir politika izlemesini
istemek” Bay RTE’ye göre, “zalim rejime destek” olmaktır.
Kılıçdaroğlu mektubunda yeni Suriye politikaları, daha etkin kararlar alacak uluslararası bir konferansa Türkiye’nin öncülüğünü önerdi.
Başbakan’ın, Kılıçdaroğlu’na gün geçirmeden gönderdiği yanıtlarını içeren dört sayfalık mektubu öfke, saldırgan üslupta. Üstelik her paragrafı “ben” diye başlıyor “ben” ile bitiyor.
Bir Başbakan Suriye politikalarında yüz seksen derece dönüşünü makul ve mazur göstermek için, “bölgedeki gelişmeleri dış güçlerin dayatması olarak görmeyi halkların iradesine saygısızlık” sayıyorsa...
…bu, her şeyden önce Başbakan’ın somut kimi gerçekleri inkâr ettiğine bir kanıttır.
***
RTE’nin baştan aşağı kişisel övgü kokan, CHP’yi Şam’daki Baas rejimini desteklemekle suçlayan mektubuna verdiği (dün Milliyet’teki) kısa yanıtında Kılıçdaroğlu’nun altını çizdiği gibi; “Esad’a gün aşırı ‘kardeşim’ diyen mesajlar gönderen, eşiyle birlikte Esad ve eşiyle Bodrum’da tatile çıkan” iki ülke Bakanlar Kurulu’nun müşterek toplantılarını düzenleyen kimdi?
Teröristlere kaynaklık ettiği iddiasıyla Suriye karşıtlığını sürekli körükleyen ABD’ye karşı Esad’ı savunan, iki ülke arasında neredeyse aşka dönüşen ilişkiler sürüp giderken -Washington’un yalanlamadığı Reuters Ajansı haberine göre- Başkan Obama, Bay RTE’ye telefon açıp, “Esad dostunuz. Kendisini ikna edin ya demokratik devrimler yapsın ya da çekilsin” demesinden sonra...
…yedi ay ABD’nin mesajlarını gönüllü olarak Şam’a ileterek Esad’ı iknaya çalışan...
…ABD adına (CHP’nin ‘taşeronluk’ diye tanımladığı) üstün çabalardan olumlu sonuç elde edemeyince Suriye’de iç savaşı tahrik eden...
…sürekli demeçlerle Suriye’deki muhalefeti tetikleyen, şimdilerde ortaya dökülmüyor ama, daha başlarda Esad’ı devirmek için karşıtı güçlere maddi manevi desteğini esirgemeyen kimdi?
Evet kimdi? Sarı Çizmeli Mehmet Ağa mı?
Yoksa Başbakan RTE ile dış olaylarda stratejik derinliği beş para etmeyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu mu?
***
Bu ikili şayet BM Güvenlik Kurulu’ndan ve ABD’den yüz bulsalardı TSK’yi Şam’a doğru sürmekte bir an tereddüt etmeyeceklerdi.
Ama iç dinamiklerin direnişi, ana muhalefetin asla savaş yanlısı olmayan katı duruşu ve tabii ABD’nin Suriye’deki bir savaşa bulaşmayı istememesi RTE’nin Esad’ı TSK ile devirme projesini gerçekleştirme düşünü suya düşürdü.
Dönelim mektuba. RTE’ye inanırsanız:
RTE’nin “ortaya koymuş olduğu yol haritası üzerinden Esad’ı ikna etmeye” girişen Arap Birliği, sorunun çözümünde aktif rol oynadı, lakin ortaya çıkan Annan Planı da başarılı olamayınca...
…uluslararası arenayı harekete geçirme görevi kime düştü? RTE’ye!
BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya ve Çin’in veto oyları ile RTE’nin Esad’ı bir an önce devirme planları yine akamete uğrayınca, Suriye Halkının Dostları İnisiyatifi’ni kim başlattı? RTE!
“Bütün uluslararası aktörlerin katılımıyla” Cenevre’de Suriye toplantısına kim önayak oldu? RTE!
Falan filan derken bir yıla yakın bir süredir muhalefete silahlı silahsız uluslararası desteğe ve RTE’nin benzeri çabalarına karşın Esad hâlâ ayakta!
Davutoğlu; şimdi Esad’ın devrilmesinin aylar sonra gerçekleşeceğini söylüyor. İyi mi?
***
Dışarıda ve içeride her çevrede kabul gören görüşe göre:
Mısırlı Nasır’dan sonra kendini Ortadoğu’nun yeni önderi gören RTE’nin, kükredi mi; Esad’ı bir iki ayda düşüreceği sanısı üzerine kurguladığı Suriye politikası iflas etti.
Başımıza onarılması yıllar alacak yeni belalar, örneğin başta PKK’nin daha da güçlenmesine olanak sağlayarak...
Yorum Gönder