Başbakan askeri neden sevmez? - Tünay Süer

Başbakan askeri neden sevmez? - Tünay Süer
Kaç gündür daralmış vaziyetteyim. İçimden ne yazmak geliyor ne de konuşmak. Aklım fikrim Hakkâri’de, orada, burada, düşmanla savaşan askerlerimizde, ne yapsam aklımdan silemiyorum. Hangi televizyon kanalını açsam sıra sıra musalla taşına dizilmiş, al bayrağımıza sarılı fidanlarımız, gözyaşlarını içlerine akıtan analar babalar ve cenaze namazları.
****
Gündüz ki sıcak akşam saatlerinde yerini deli bir rüzgâra bıraktı. Evde bütün pencereler kapılar açık, yine akşamı iple çekiyorum.
Ulusal Kanal’da Ümit Zilelinin sunduğu Sesli Gazete programını bekliyorum. Bu haftaki konuğu Emekli Tüm General HAK ve Eşitlik Partisinin Genel Başkanı Sn. Osman Pamukoğlu.(24.8.2012)
Pamukoğlu Haber Türk’te Fatih Altaylının programında çok önemli şeyler söylemişti. Söylemleri karşısında başbakan Erdoğan zor durumda kaldığının sıkıntısı ile paşanın çapını mapını ölçmeye kalkan saçma sapan, bir başbakana yakışmayacak sözler etmişti. Oysaki paşanın söyledikleri çok doğruydu. Şemdinli’de günlerdir PKK püskürtülememişti ve Hakkâri’de güpegündüz bile eşkıya yol kesiyordu.
Neden Ordumuz başarılı olamıyordu ve neden bunca gün bu savaş sürüyordu. Bunu herkes gibi bende çok merak ediyordum, yüzbinlerce kişi gibi o gece Haber Türk’e kitlenmiştim
Ben bu olaya artık terör olayı gözü ile bakmıyordum. Zira karşımızdaki güç profesyonel, gerek teçhizat gerekse aldıkları harp stratejisi ile tamamıyla dışarıdan desteklenen çok donanımlı bir örgüttü. Askerlerimizin çoğu üç aylık, beş aylık acemi gençlerden oluşuyor bazen. Bunu şehit ailelerinden çoğu kez işitmiştik.

Her gün şehit haberleri ile sarsılan bizler artık Türkiye’nin nereye doğru gittiğini ciddi bir şekilde düşünmeliyiz. Hükümet mi başarısız yoksa komutanları tutsak, başıboş kalan Türk Silahlı Kuvvetleri mi?
Neden bu kadar şehit vermeye başladık diye düşününce bunlar geliyor aklımıza tabi. Türkiye’nin bu duruma gelmesindeki sebep Tayyib Erdoğan hükümetinin yaptığı hatalar ve maalesef savaşan ordumuzun başında Osman Pamukoğlu gibi deneyimli bir komutanın olmayışıdır.
Bir ay içerisinde kaç şehidimiz oldu hem de kahpece döşenen mayınlar yüzünden çoğu.
Yazık değil mi evlatlarımıza?
Oralardaki dağlar Allah’ın bir gazabı gibi tuzaklara, saklanmalara müsait bir bela sanki. Oysaki düşman dağlarda yetişmiş ve Amerikan, İsrail ajanları tarafından eğitilmiş ve de onların planları dâhilinde hareket eden askerler olmuşlar artık. Yani üç beş çapulcu değiller.
İşte bu düşüncelerimde ne kadar haklı olduğumu Osman Paşanın söylemleriyle daha çok anlamıştım.
Birkaç gün sonra Osman Pamukoğlu CNN Türk’te bir programa çıkacaktı her ne olduysa program iptal edilmişti. Tabi kim veya kimler bunu yaptırdılar düşünmeye gerek yok.
Bundan dolayı bu geceki Ulusal Kanaldaki programa çok önem veriyorum herkes gibi.
Bir buçuk saatlik programda Osman Paşa harbin nasıl yapılacağını, nasıl başarılı olacağımızı teker teker anlattı.
Ben başbakanın yerinde olsam, ömrünün bir bölümünü dağlarda savaşarak geçirmiş, oraları avucunun içi gibi bilen, PKK ya diz çöktürmüş değerli bir askerden, onun düşüncelerinden faydalanmaya çalışır ve onu ULUSAL danışman olarak askerin başına gönderirdim. Tabi başbakan için önemli olan vatan olsaydı.
*****
Şimdi değil, çoktandır düşünüyorum. Başbakan neden asker sevmez?
Yok, ben gittim ayağa kalkmadı, efendim selam vermedi, hesabını sorarım diyerek Silivri’ye göndermedi mi birkaç komutanı?
Oysaki kendisi askerliğini İstanbul’da doğmasına rağmen torpilli olarak Tuzla’da kantin görevlisi olarak yapmış ve yan gelip yatmış. Tüm askerleri, komutanları da öyle sanıyor zahir.
Başbakan Erdoğan Silivri’de, Hasdal’da tutsak olan komutanlarımızın, aydınlarımızın suçsuz olduklarını bilmiyor mu? Bal gibi de biliyor bence ama Amerika’dan icazet almadan elini kaldıramıyor.
Amerika’sı batsın ya! Amerika Saddam’ı da kullandı, kullandı deliğe süpürüverdi sonra.
Hem de boynunda yağlı ilmekle. .
****

Gaziantep’te olan katliam yürekleri paraladı. Hiç bir şey gizli kalmıyor. Bu da çıktı meydana.
Tüm olanları Uğur Dündar’ın Sözcü deki köşesinde Uyan Halkım Uyan başlıklı yazısında, Aydınlık Gazetesinin manşetine taşıdığı Senaryo değil eylem Planı haberlerindeki gibi senaryo olduğunu başbakan bilmiyorsa artık öğrenmiştir.
Pentagon, CIA ve dışişleri bakanlığında eskiden görev yapmış Amerikalı uzmanlardan oluşmuş, bir ayakları Türkiye’de olan kan emicilerin tüyler ürpertici senaryoları bunlar işte.
Adamlar Ortadoğu’yu ellerine geçirmek için yaptıkları beyin fırtınasında Ağustos 2012 ile 2013 arasında bölgemizde olacak olayları tartışmışlar. Sırf Türkiye’yi Suriye ile harbe sokmak için büyük kentlerimizde kışkırtma amaçlı bombalar patlatılacağını konuşmuşlar, yazıp çizmişler ve bunu Gaziantep’te acımadan vahşice uygulamışlar.
Allah belalarını versin inşallah. Bazen diyorum ki çok büyük bir deprem olsa, sel olsa, gök taşı düşse de şu Amerika yeryüzünden silinse dünya özgür kalsa.
*****
Gece yarısına az bir zaman kalmıştı.
Rüzgârla birlikte uzaklardan kulağa hoş gelen davul ve zurna sesleri penceremden girmeye başladı. Galiba bir yerde mahalle düğüne var diye düşündüm.
Derken havai fişekler bomba gibi patlamaya başlayınca camdan dışarıyı seyre başladım.
İçim kapkara, gökyüzü kapkara… Bir tek yıldız yok. Bu zifir denilecek karanlıkta fişekler rengârenk çeşitli motiflerle gökyüzünü aydınlatıyordu.
Kafamda bir sürü düşünce onları seyre daldım…
İçeri odaya geçmiştim ki bir sürü korna sesi ve bu seslere karışan EN BÜYÜK ASKER BİZİM ASKER sesleri ortalığı inletmeye başladı.
Durur muyum? Hemen salona koştum. Belki 25 araç selektörlerini açmışlar, arabalarda, ellerde Türk bayrakları, gençlerin bazıları camlardan sarkmışlar seslerinin çıktığı kadar bağırıyorlardı.
En büyük asker bizim asker.
İnanın göğsümde bir şeyler parçalandı sanki. Camdan onlara el salladım, gördüler veya görmediler. Onlar aşağıda ben ise 6. Kattayım.
Gözyaşlarım sel oldu gözlerimden süzülerek yüreğime aktılar.
Hem ağlıyor, hem de güle güle git, güle güle gel inşallah yavrum diye kendimden geçmişçesine bağırıyordum aşağıya
Biz işte böylesine vatan aşığı bir büyük milletiz. Bu sokaktan çok askere giden oldu. İçlerinde Kürt kökenli fidanlarımızda vardı. Hem Kürtçe hem Türkçe şarkılarla uğurlandılar onlarda. Bir yandan şehit haberleri, bir yandan belki şehit olamaya giden çocuklarımız. Hem de kınalar yakılarak, davullar zurnalar çalınarak.
İçlerinden geri dönenleri oluyor mu acaba?
Dualarım onlar için.
İnşallah gittikleri gibi sapasağlam dönerler… Ocaklar sönmez, yürekler dağlanmaz…

Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget