Çekirge... Yine ferman buyurmuşsun: «Darülfünun'da müskirat satışı mı olur... Talibanu serhoşdar mı kılacasuz... Zinhar men edile!..»
Madem mollalığa heveslenir, hatta çaktırmadan mollalık yapmak istersin; bir defa baş çekirge azıcık ağır olur ki molla desinler... Başçekirge bu kadar basit işlere karışmaz...
İkincisi... Hiçbir yasak mutlak olamaz; her yasak delinir. O üniversitenin öğrencileri, o eğlence de içki içmek istiyorsa, her şekilde içer. Dışarıda içer, zom olur öyle gelir...
Bir zamanlar senin ve seninkilerin bayıldığı Humeyni'nin sözde molla devriminden sonra, Ankara'da görevli bir İran'lıya sormuşlar:
«- Devrim yaptık diyorsunuz. Neyi devirdiniz de yerine ne getirdiniz? Bizim gördüğümüz, kravatı çıkarmış ya yaka bağır açık dolaşıyor devletlileriniz bile, ya yakasız ama önü ilikli mintan giyiyor. Başı açık kadınların başını örttünüz, örtmeyeni vinç ucunda asıyor veya eğer bakire iseler «murdar ölüp cehenneme gitmesin» martavalıyla Evin hapishanesinde önce ırzına geçip sonra öldürüyorsunuz. Altın alyansı atıp gümüş takmışsınız, bolca sakal koymuşsunuz. Bir taraftan can düşmanı göründüğünüz İsrail aracılığıyla can düşmanı saydığınız Amerika'dan el altından silah alıyorsunuz, dostlar alışverişte görsün kabilinden de Amerikan sefareti işgal ediyorsunuz. Ha elhak bir de görünürde içki içmiyorsunuz... Bunların neresi devrim?!..»
İran'lı bilgiç bilgiç gülümsemiş:
«- Evet ne sanıyordun Hocam. Elbette devrim yaptık. Eskiden Tahran'da mesela beş tane meyhane vardı; şimdi beş bin tane var...»
» - Nasıl yani?
» – Şimdi herkes rakısını evinde imbikleyip içiyor...»
***
Usta kalem erbabı yazdı. Adnan Menderes, inkıraz döneminde evinde oflaya puflaya otururken gelen bir dostunun,
«-Madem bu kadar sıkılıyorsun, zorlanıyorsun. Bırak siyaseti, çekil köşene...» önerisi üzerine, özetle,
«- Yapamam. Memleketi bir an önce kalkındırmak üzere kendimle ve geçmişle yarışa girdim, aynı anda her şeyin üzerine atladım. Bunu yaparken Devlet İhale Kanunu filan gibi düzenlemelere de uymadım. Şimdi siyaseti bırakırsam, bunu çok iyi bilen o sağır İsmet, kulağımdan tuttuğu gibi beni Yüce Divanın önüne çıkarır...» demiş.
Kifayetsiz muhteris olmayacaksın Çekirge. Hırsın boyundan büyük olmayacak.
Niye böyle pür telaşsın Çekirge?.. Neye, nereye yetişmeye çalışıyorsun? Ağzında 2023'ler filan... Bunun bir cevabını «1923'ü olmayanın 2023'ü hiç olmaz» diye verildi. Ama soru cevapsız hala. Nereye koşuyorsun çekirge? Dünyaya kazık mı çakacaksın? Hadi çaktın, hiç ölmeyeceksin diyelim... Dört başı mamur şeriat devleti, Türkiye İslam Cumhuriyeti kurman için 1000 yıl gerekmez ki... Maşallah bak on senede kevgire çevirdin memleketi. Yüzde elli değil yüzde yüz olunca, İzmir'i de, Çankaya'yı da, Şişli'yi, Beşiktaş'ı, Tunceli'yi de alınca, bütün mektepleri imam hatip, 75 milyonu imam hatipli yapınca başın göğe mi erecek? Bu mu derdin?
Birincisi yapamazsın. İkincisi yapamıyorsun. Olmuyor. İmam hatipliler memleket yönetemiyor. Dünyalarınız küçük. Şirket kadar, hadi aşiret kadar bir dünyanız var. Suriye'nin teröristini kışkırtıyorsunuz her türlü. Türkiye'nin teröristine dermanın yetmiyor. Esad'la Amerika'nın istediğinden de öte can ciğer kuzu sarması olman da küçük dünyanız yüzünden; şimdi Amerika'nın istediğinden de öte kırmızı görmüş gibi olmanız da...
Türkiye'yi yönetemiyorsunuz, dünyayı yönetmeye kalkışıyorsunuz. Ağzınıza, yüzünüze bulaştırıyorsunuz. Bu defa kalkıp Moskovalara, Putinlere gidip, «ya bizi Şangay Beşlisine alsanıza» diye rica minnet oluyorsunuz.
Neymiş, «bütün Müslüman ülkeleri Sünni Müslümanlar, hatta Müslüman kardeşler, Selefiler, Hamaslar yönetsin» miş... Dünyanın bütün Müslümanlarının sizi halife bellediğini sanıyorsunuz. Adamlar Bağdat'ta kuklalarınızı yakıyor. Amerika'daki efendiniz tam siz Moskova'daykan eli sopalı resimler yayınlıyor...
Sonra kalkıp neredeyse karış karış özelleştirip, gerekirse yabancılara sattığınız Türkiye'yi teker teker imam hatipli yapmaya soyunuyorsunuz.
N'olur herkes imim hatipli olmazsa? Hani siz herkes istediği gibi yaşasın, diyordunuz. Ne bu herkesi devlet sopasıyla imam hatipliliğe zorlamak? Herkesi daha bu dünyada cennetlik yapmak sizin üstünüze vazife mi? Tanrı bile cennetle cehennemi bir arada oluşturmuş; yani kullarına davranış özerkliği tanımış: şunu yaparsan cennete, şunu yaparsan cehenneme gidersin. Sen bilirsin, demiş çekilmiş kenara. Size ne oluyor? Adam cennete gitmek istemiyor... Günaha girmek istiyor... Size mi düştü tasası?... Allah size vekalet mi verdi, yok siz kendinizi Allah mı sanıyorsunuz?
Hem siz kendinizin cennete gideceğini nereden biliyorsunuz? İçki içmedim, iki namaz kıldım, başımı açmadım diye Allah'tan senet mi aldınız? Velev ki aldınız, başkalarına ne karışıyorsunuz? Kendinizi kurtardınız da başkaları mı kaldı? Siz kendinizi kurtarın, Allah'ınıza şükredin. Adamın içtiği içkinin sadece kendine zararı var. Tutmadığı oruç, kılmadığı namaz Allah'la onun arasında. Allah sorar onun hesabını. Devlet ihalelerinden cukka almamış ya... Önceden diye üç otuz paraya kapattığı tarlaları, yeşil alanı imara açtırıp trilyonları cebe indirmemiş ya... Namaz kılmayıp içki içmek mi daha günah, bunlar mı? Hangisi daha cennetlik? Ne biliyorsun beytülmal hırsızının sonsuza dek cehennemde kalıp, içki içip namaz kılanınsa bir süre adeta ziyaretçi olarak kalıp sonra cennete gitmeyeceğini? İster misin sizin beytülmal hırsızlarına, gasıplarına kızarmış burunlarıyla ayyaşlar, sallana sallana sekiz çizerek yürüyen serhoşlar şefaatçi olsun? Nereden buluyorsunuz bu Allah'lık taslama cesaretini kendinizde?
Hakikaten? Nereden? Mümkündür ki Allah'ın bunlarla karşıma çıkmayın dediği şirk ve haksız kazanç, hele beytülmal hırsızlığı günahlarınız o kadar çok ki, türbanla, namazla, oruçla, içki içmeyerek Allah'ı kandıracağınızı sanıyorsunuz.
Da başkalarına, Allah'ı kandırmak gibi bir niyetleri olmayanlara karışmayın.
Ama ille de sonsuza kadar saltanat koltuğunda oturma saplantınız nereden kaynaklanıyor. Dava ise onu çok kısa bir sürede halledersiniz. Yine, bu seferde Adnan Menderes'in korkusu sizi de sarmış olmasın?.. Ulen bi» gidersek iktidardan, yandı gülüm keten helva... Bir İsmet Paşa çıkıverirse bi» daha hapisten çıkamayız. Üstelik dünyaya kazık da çaktık, ilelebet yaşayacağız... Mı diyorsunuz?
İhtirası bırak çekirge... Bak o zaman ne öte dünyadan ne bu dünyadan korkacaksın. Nasılsa dünyalığını yaptın; gider torunlarınla eyleşirsin; «bir bilen» olur dünya aleme bilgiç bilgiç akıl verirsin... Ama galiba treni kaçırdın, telaşın, paniğin bundan. Korkuyorsun... Korkutuyorsun. Günahlarının, haramlarının cezasından korkandan korkulur.
Çünkü sen «devrim» yapmıyorsun Çekirge. Devrim, adamın evine misafir olup, sofrasına oturup güvenini kazandıktan sonra karısına, kızına, malına tasallut değildir. Mevcut rejimin bütün olanaklarını kullanarak onu yıkmaya çalışmanın adı, devrim değil «kalleşlik» tir.
Hazreti Muhammed'in yaptığı gibi çekersin kılıcını, takarsın ahaliyi peşine, savaşa savaşa bir yandan eskinin alçaklarını alaşağı ersin; öte yandan onların dayandığı salak taştan putları yıkar, yağma, sömürü düzeninin yerine «beytülmal» yani kamu düzeni, kamu maliyesi, sömürüsüz eşit paylaşım getirir, kız çocuklarını topraktan çıkarır, mirasa ortak, köleleri azat edersin.
Korkaklığından silaha milaha yanaşamayacaksın; beğenmeyip yıkmak istediğin mevcudun bütün imkanlarından bil istifade, sinsi sinsi takiyye ile baş çekirge olacaksın; ama sömürü, eşitliksizlik, yalan, rüşvet, ihtikar, hırsızlık, talan, yağma kat be kat artacak; Allah'tan korkmuyor musun sorusuna karşılık da, sadaka yerine yine beytülmalden kömür, bulgur çuvalları peydahlayıp, «canım zaten burası da zaten darül harp değil mi» diyeceksin yüzsüz yüzsüz... Ve ahalinin gözünü türban vıdı vıdısıyla, içki yasağıyla, alnı secdeye gelmemiş bir takım ibiş dalkavuklarının gözünü de ileri demokrasi yavesiyle boyayacaksın. Bunun adı devrim değil üçkağıtçılıktır.
Senin çok özendiğin «Osmanlı», Kanuni Sultan Süleyman sonrasına kadar hangi kefereye bunca yaltaklanmıştı? Osmanlının son yüzyıldaki çöküş, yıkılma, teslimiyet şeklindeki icraatını taklitle Fatih, Yavuz, Kanuni olamazsın. Osmanlı, Amerikan ittirmesiyle mi Osmanlı, Kanuni Bush, Obama tavassutu ile mi Kanuni olmuştu?
Bak bir zamanlar, herkesin önünde iki büklüm olduğu Kenan Evren yalandan da olsa yargılanıyor. Ondan önce de bakanlar, başbakanlar yargılandı. Daha geride o «bir sürü halt ettim. Şimdi siyasetten çekilirsem İsmet Paşa beni yer» diyen Adnan Menderes var. Daha geride bacaklarından asılan Mussolini, yerin kaç kat altındaki sığınağında, düşmandan çok, yediği haltların kefaretinden kurtuluş olmadığını anlayınca namluyu şakağına dayayıp tetiği çeken Hitler var.
Adnan Menderes asıldı, sağlığında ona tapan, çocuklarına onun adını veya soyadını veren o «necip millet» yattı uykusunu uyudu. Kimse, «siz benim taptığım insanı nasıl asarsınız» diye sokaklara dökülmedi.
Bak şimdi de kimse Kenan Evren için sokaklara dökülmediği gibi, onun anayasasına ve cumhurbaşkanlığına YÜZDE DOKSAN İKİSİ «hayhay» diyen necip Türk milleti (kimbilir belki sen de...), şimdi yargılandığı davada müdahil olmak için kuyruğa girdi.
Saddam, Kaddafi, Mübarek içinde aynı şey söz konusu...
Kim dedi sana hayat futboldan, ticaretten ve para kazanmaktan ibarettir diye!.. İmam hatip'teki hocaların mı?..
Mağrur olma çekirge... Güçlüyken kıçını gördükleri kral için «Kral çıplak» demeyen, ama gücünü kaybedince, yenisi için «Kral öldü... Yaşasın kral» diye haykıran, necip ahali senden büyük.
Taht için, taç için, düşmemek, düşünce zebun olmamak için, hatta uğruna kelleyi koltuğa almış görünmek için kostaklandığın davan için dahi kefereye güvenme. Muhteşem Süleyman hiç mi rüyana girmiyor? Boyunun yetmediği yerlere sıçrayıp durma... Yetişemezsin. Sadece kullanılırsın... O da seni kurtarmaz...
Ahaliyi aptal yerine koyduğunu veya onunla şu veya bu şekilde al takke ver külaha girdiğini zaten saklamıyorsun. Ama herhalde ideolojin gereği çok korkman gereken Tanrı'yı da aptal yerine koymuyorsun veya onu da kendin gibi pazarlıkçı tüccar sanmıyorsun, değil mi Çekirge? Hadi sen kefen mefen edebiyatı yapıp duruyorsun; yetmiş beş milyon da mı kefen tedarikine başlasın?!..
Yorum Gönder