Bir önceki yazımda söylemiştim bunlar Kürt olamazlar diye. Ne kadar haklı olduğumu Gaziantep’te yaptıkları katliamda gördük. Bunlar iyice eminim ki beyinleri hasar görmüş hasta ruhlu insan kılığına bürünmüş yaratıklardır…
Bunlar, tıpkı Amerika gibi kana doymayan ancak geceleri iş başında olan vampirlerdir. Gün ışığından ve askerle yüz yüze savaşmaktan ödleri patlayan korkaklardır.
Ben şahsen bundan böyle hiçbir siyasiden barış, açılım sözleri duymak istemiyorum. Bu yaratıkların isteklerine asla boyun eğmeyeceğiz zira.
Dün geceden beri inanın sinirlerim harap durumda ve üzüntüm anlatamayacağım kadar çok. Onlarca bi günah insanın çoluk çocuk demeden böylesine bayram günü katledilmeleri canımı çok acıttı.
Şerefsiz alçaklar!
İnanın sabah evde kahvaltımı yapamadım, yakındaki pastaneye gittim biraz açılırım bir şeyler atıştırırım dedim. Köşedeki gazete bayiimden gazetelerimi aldım ve pastaneye gittim. Ismarladıklarım gelene kadar gazetelere bir göz atayım dedim ve iştahım iyice kaçtı. Boğazımdan bir lokma geçmedi. İki bardak çay içtim sigaramla ve eve döndüm gerisin geriye. İlk defa gazetelerde en küçük puntoya kadar okumadığım yer kalmadı.
Katliam yerinin resimlerini gördükçe açık söyleyeyim bastım bildiğim tüm kötü sözleri. Sonra medyayı kalaylamaya başladım.
Yahu hep şehitlerimizin cenaze törenleri, şehit olan fidanlarımızın resimleri, yazıları verilir de, neden bu alçakların gebermiş leşleri bizlerden saklanır?
Bunların gösterilmesine kim mani oluyor? Bunları kimler sansürlüyor ve neden?
Böyle olunca sanki hep bizden birileri öldürülüyormuşçasına halkta hırs ve kinlenme oluyor. Yani halk ayaklansın, ortalık karışsın diye bilinçli olarak mı yapılıyor?
Yoksa Halkın PKK dan korkması, sinmesi mi isteniyor?
Bu işler artık siyasilerin üzgün olduklarını söylemeleri, başsağlığı dilemeleri, halkın vatan sağ olsun, şehitler ölmez, vatan bölünmez gibi sözleriyle geçiştirilecek boyutu çoktan aşmıştır.
Sivrisinekleri öldürmeyi değil, bataklığı kökünden kurutmaya çalışılmalıdır. Bunu yapacak gücümüz vardır. İktidar partisinin, yani başbakanın samimi olarak PKK yi yok etmek istemesine inanmak istiyorum. Bu öyle hamasi nutuklar çekerek olmuyor. Gerçekleri görelim, bilelim, inanalım diyorum.
BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak Gaziantep'te meydana gelen saldırıyla ilgili yaptıkları yazılı basın açıklamasında utanmadan ne diyorlar bakınız:
"Çocuklarımızın ve sivil yurttaşların katledilmesine yol açan, mübarek bayramı kana bulayan bu saldırıyı açıkça kınıyor, lanetliyoruz, saldırıda yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı yaralılara acil şifalar dileriz.”
Utanmazlığın, yalancılığın, yüzsüzlüğün bu kadarı da olmaz dedirtiyorlar. Âmâ bunlarda her numara vardır zaten.
Bu insanlar değil mi halkı kışkırtan, devlete kafa tutan, Türkiye’yi kana bularız diye tehditleri atanlar?
Şimdi zil takıp oynamaları gerekmez mi? Bu ne ikiyüzlülük!
Sanki iki gün önce onlarla kucaklaşan kendileri değildi de bendim.
Kabahat onlarda değil tabi, bunları susturamayan veya susturmak istemeyen iktidardadır.
Ne uğursuz, ne gudubet günler yaşıyoruz ya!
Lanet olsun hangisine üzüleceğimizi şaşırdık üzüntü küpüne döndük arık. Öylesine dolduk ki patlamak üzereyiz.
Yine bir kötü haber aldık. Bu sefer kara haber Şırnak Uludere’den geldi.
Şırnak'ın Uludere İlçesi' ne bağlı Gülyazı köyünde askerleri taşıyan sivil minibüs virajı alamayarak şarampole yuvarlanmış ve ne yazık ki 9 askerimiz ve 1 korucumuz şehit olmuş. Yaralı askerlerimiz de köylüler tarafından hastaneye kaldırılmışlar. Artık her şeyden şüphe eder olduk. Bu minibüs acaba sabotajla mı o virajda devrildi? Frenlerine bir şey mi yapıldı? Bu kadar askerin taşınacağı önceden kimler tarafından biliniyordu?
Sanırım tüm bunları olay inceleme ekipleri aydınlatacaklardır.
Olayın kısa bir videosu düştü basına sevgili okurlarım. Yardıma koşanlar Kürt kökenli vatandaşlarımızdı. Telaşla koşturuyorlar Kürtçe konuşuyorlar ve askerimizi kurtarmaya çalışıyorlardı. İşte bizim bir arada büyüdüğümüz, beraber oyunlar oynadığımız, ekmeğimizi bölüştüğümüz Kürt vatandaşlarımız bunlardır.
Bu vatanı bölmek istenci ile katliamlar yapan, askerimize pusular kuran, silah sıkan kalleş PKK lılardan onlarda mustaripler. Doğuda, Güneydoğu’da her nerede olurlarsa olsunlar onları da bu PKK illetinden el ele kurtarmalıyız.
Gözlerime inanamadım
Devamlı izlediğim izleyemediğim zaman sesini dinlediğim Ulusal Kanalı açtım. Anılar diye bir program yayınlanıyordu. İŞÇİ PARTİSİ Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Sosyalist Partinin genel başkanı olduğu yıllarda (1991) Cizre merkezine girişi ve onu yollarda karşılayan binlerce Kürt vatandaşımız ekrandaydı. Türk Kürt kardeştir diye haykırıyorlardı.
2006 da Aslanoğlu Köyünün nasıl cumhuriyet köyü olduğunu ve çatılara bayrağımızın dikilişini gördüm.
2007 yılında Diyarbakır mitinginde yüz binlerin Perinçek’i zılgıtlarla bağırlarına bastıklarını, Perinçek’in iki halkı birbirine kenetleyen ateşli konuşmalarını izledim.
Türk ve Kürt emekçilerinin Amerikan zulmünden kurtulmak için el ele olmalarını, feodal sistemi yok ederek toprakların topraksız köylülere dağıtılması, ağalığın kaldırılması için birlikte mücadele edilmesini anlattığını duydum. Yollara dökülen Kürt Türk vatandaşların sevgiyle hep birlikte konvoyu nasıl alkışladıklarını gördüm.
Şırnak’ta, Van’da oralardaki vatandaşlarımızın Atatürk posterleri ve Türk bayrakları ile Perinçek’in karşılanışını, kardeşlik diye on binlerin haykırışlarını bizzat işittim.
Mitinglerde işçiler, köylüler, emekçiler ve ağa zulmünden ezilen çoğunluğu Kürt vatandaşlarımızın olduğu on binlerin el ele olduklarını ve de Doğu Perinçek’în şu sözlerini;
“Cehennemde bir tek Kürt kalsa, bir Türk onu almadan cennete gitmez”. Hep birlikte söylediklerine şahit oldum.
Bunlar ne güzel birleştirici sözlerdi.
BDP nin halkı kışkırtan, hükümeti tehdit eden söylemleri ve eylemleri nerde bu sözler nerde ?
O mitinglerde öyle bir birlik ve beraberlik vardı ki inanın ekranı izlerken ağladım ve DOĞU Perinçek’i Amerika’nın neden Silivri’ye kapattığını anladım.
İzlemekten not alamadım ama bu mitingleri ileride iyice araştırıp mutlaka yazacağım.
Tünay Süer
Not: Bu yazımı dün yani 21Ağustos Salı günü yazmıştım ama ne yazık ki yazdığım iki sitenin birileri tarafından saldırıya uğraması sonucu sizlere ulaştıramadım. Ne kadar özgür olduğumuzu ve nasıl bir ileri demokraside yaşadığımızı, eleştiriye tahammülü olmayanların güçlerini görüyoruz böylece…
Bizler yılmayacağız ve mücadelemize devam edeceğiz. Sevgi ve saygılarımla.
Yorum Gönder