“Devlet Adamı” bir milletin Tarih-Kültür-Din-Dil-Bayrak-Vatan gibi ortak değerlerinin tümüne birden sahip çıkar. Günü değil, geleceği planlar.
Uzmanlarla ve kendisinden bilgili kişilerle çalışır. Kendisinin değil, ülkesinin zenginleşmesi ve bu zenginliğin hakça paylaşılması için gayret gösterir.
Adam kayırmaz, kendi zenginini yaratmak gibi bir ilkelliğin esiri olmaz…
“Devlet Adamlığı” bazılarına hiç ama hiç yakışmaz. Halk dilinde kuvvetli yapıştırıcı olarak bilinen Japon yapıştırıcısı ile yapıştırsanız bile
“Devlet Adamlığı” bu kişilerin üzerinde durmaz, akar gider…
Ülkesinin birliğinden, beraberliğinden, huzurundan sorumlu olan siyasetçi
eğer devlet adamıysa, vatandaşları arasında hiçbir ayırımda bulunamaz. Vatandaşlarının kökenlerine, inanışlarına, kutsallarına ve yaşam şekillerine saygı duyar, bunlarla alay etmez, hakaret etmez.
Size iki örnek vermek istiyorum;
*Başbakan Erdoğan, devlet bankalarından verilen kredilerle satın alınan damadının televizyonunda her biri “emir eri” pozisyonundaki elemanlarının karşısına çıktı ve Alevi kökenli milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için, Hacı Bektaş Türbesi- Abdal Musa Türbesi gibi kutsal kabul edilen mekanlarından olan Karacaahmet Sultan Türbesi için “Ucube” sözünü kullanıverdi.
*Eski TOKİ Başkanı, yeni TOKİ Bakanı Erdoğan Bayraktar cami açılışında;
“Dinimize daha çok kıymet verdiğimiz takdirde, başımızdaki terör belasından da kısa sürede kurtulacağız. Okuldan fazla camisi olan bir ülkede bakan olmama karşın, TOKİ Başkanlığım döneminde 500 cami yaptım.
Bizi bir tutacak olan tamamen vatan eksenli, millet eksenli, bir bayrak altında toplayacak olan dinimizdir” dedi !…
İki açıklama da Türkiye’nin birliği ve beraberliğinin, kendilerine devlet adamı diyen particilerin eliyle tahrip edilmesidir.
Türkiye’nin aydın ve Cumhuriyete her zaman sahip çıkan insanları olan
Alevi vatandaşlarımızın inançlarına saygı duymayan, üstelik televizyon canlı yayınında bu insanlara hakaret eden siyasetçiye her şey söylenebilir, hatta Başbakan bile denilebilir ama asla “Devlet Adamı” denilemez…
Terörün, “Din faktörü” kullanılarak önlenmek istenmesi denenmiş ve çok acı sonuçlar vermiş bir girişimdir. Bir zamanlar bazı devlet yetkilileri PKK terörüne karşı, “Hizbullah” denen örgütü kullanmışlar ve zaman içinde PKK kadar insanlık düşmanı bir canavar yaratmışlardı. Daha sonra devlet bu örgütle yıllarca mücadele etmek zorunda kalmıştı.
Ayrıca din faktörünün terörü önlemede ne kadar başarılı olduğu, Ortadoğu’daki Müslüman halkların birbirlerini boğazlamalarından gayet iyi anlaşılmaktadır.
Terör bu kafalarla önlenemez. AKP Hükümetinin terörle mücadele yöntemi
bu şekilde devam ederse, daha çok şehitler-gaziler vermemiz kaçınılmazdır ve bundan yararlanacak olanlar Kürtçüler- Bölücülerdir. Elbette ki bu güne kadar olanlar gibi bundan sonra da vereceğimiz kayıpların önde gelen sorumluları;
Cumhurbaşkanı Gül- Başbakan Erdoğan- Genelkurmay Başkanı Özel’dir.
Size, Sayın Zahide Uçar’ın yazısından aldığım bir bilgiyi aktarmak istiyorum;
Irak Türkmenlerinden Türkmenşanı Medya ve Araştırma Merkezi Genel Müdürü Ümit Köprülü “Kürtlerin Erdoğan’a heykeller dikmeleri lazım” başlıklı yazısında;
“O, Türkiyeli olmasına rağmen, bebek katili Abdullah Öcalan ve çapulcular Mesut Barzani ve Celal Talabani’den daha Kürtçü ve daha çok Kürt geleceğini düşünen bir liderdir. Değişimden, açılımdan ve bahardan çok söz edildi ve hala edilmektedir. Ancak hepsi Türkiye ve Türk dünyası düşmanlarının lehine olmuştur” diyor !…
Iraklı Türkmen Ümit Köprülü’nün Türkiye dışından, Başbakan Erdoğan’ı değerlendirmesi bu.
Kendi ülkesinin ve milletinin aleyhine olan politikaları uygulayan siyasetçiye değil “Devlet Adamı”, “adam” bile denmez…
Türk Milleti der mi? Şehit ve gazilerimizin yakınları der mi? Siz, der misiniz ?
Sağlık ve başarı dileklerimle
8 Ağustos 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11
Yorum Gönder