Denizden gelen imbat, Karşıyaka’nın ışıkları...
İnsanı terletmeyen bir İzmir akşamıydı...
Birinci Kordon’daki İzmir’in ünlü Deniz Restaurant’ı tıka basa doluydu.
Dışarıdaki masalarda yer olmadığı için kimi müşteriler içerideydi.
Turistler, siyasetçiler, İzmirli işadamları, sanayiciler ve onların yabancı konukları...
6 Haziran Çarşamba saat 23.00...
Dışarıda, yola bakan üçüncü masada iki eski dost, eşleriyle birlikte güzel bir gece geçiriyordu.
Tüm gözler o masadaydı!
Yoldan geçen İzmirliler bu tanıdık, sivil giysili iki kişiyi görünce hemen tanıdılar.
İki emekli orgeneral, iki eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt...
***
Üç gündür İzmir’deyim...
Soluklanmak için ara sıra kaçar, biraz dinlenirim.
Ege’de siyasetin nabzını tutarım...
40 yıl düşünsem, İzmir’de bir balıkçı lokantasında iki emekli paşanın, eşleriyle birlikte yemek yediklerine tanık olacağım hiç aklıma gelmezdi.
O gece, Serdar Kızık’la birlikte 2007 yılına gittik; o ünlü e-muhtırayı, gözaltına alınan teğmenleri, İlhan Selçuk’u, Mustafa Balbay’ı konuştuk.
Yıllar bir ırmak gibi akıp gidiyordu...
Sabah gazeteye geldiğimde arkadaşımız Hicran Özdamar’ın çektiği fotoğrafa baktık Serdar’la birlikte.
Özkök ve Büyükanıt kahvelerini yudumluyordu.
Yemeğin sonunda imbata karşı bir kahve elbet içilirdi...
***
Hem iki emekli paşamızın hem de hanımlarının o gece çok şık olduklarını söyleyebilirim...
Büyükanıt Paşa’ya ince, mavi çizgili, beyaz keten ceket, açık renk gömlek çok yakışmıştı.
Hilmi Paşa ise kısa kollu bir gömlek giymişti.
Halef-selef iki eski Genelkurmay başkanının o gece neler konuştuklarını bilmiyorum...
Bildiğim, Türkiye’nin çok ilginç bir ülke olduğu...
Şu anda Ergenekon’dan, Balyoz’dan, 28 Şubat’tan ötürü kaç emekli - muvazzaf general, amiral, subay var hapiste sayısını yazmama gerek yok.
Büyükanıt’ın ardından göreve gelen Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ tutuklu.
Demek istediğim, hayat sürüyor tüm olumsuzluklara karşın!
***
Büyükanıt Paşa, görevi Hilmi Özkök’ten devraldıktan bir süre sonra, esip gürledi... Zaman zaman Özkök Paşa’ya “gönderme” bile yaptı...
Askerlik böyle bir şey işte...
Küsmek, darılmak gibi kavramlar askerlikte geçerli değil.
O gece Pasaport İskelesi’nde Serdar’la dostluğun, arkadaşlığın ne demek olduğunu da konuştuk...
Ben bir ara şöyle dedim:
“Keşke Hilmi Özkök,Yaşar Büyükanıt’ın eşleriyle birlikte oturduğu masada, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve eşi de olsaydı...”
Sadece gülüştük...
O gece imbat bahar havasını getirmişti...
İki komutan belki tutuklu arkadaşlarının bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları için eşleriyle birlikte içki kadehlerini kaldırmışlardı.
***
Geç saatlerde yatmaya giderken ben iki paşamızın mutluluğunu düşündüm...
Bir de Silivri zindanında yatanları...
Bir emekli albayın savunmasındaki şu sözlerini:
“Dilsiz şeytanlar konuşun!”
Sahi kimlerdi o dilsiz şeytanlar?
Özkök ve Büyükanıt paşamız biliyordur...
Az önce değindiğim gibi Türkiye ilginç bir ülke...
Başımı göğe çevirdim... Yıldızlar oynaşıyordu İzmir’in üzerinde...
Nereden nereye!
Necati Cumalı geldi aklıma...
Pasaport İskelesi’nde sabahladığımız geceler olmuştu yıllar önce...
Yıldızlar aynı yıldız, İzmir aynı İzmir...
Yorum Gönder