Yasalar sorun çözmek içindir. Sistemin; halk, toplum ve devlet yararına daha iyi ve hakça işler hale getirilmesi için düzenlenir.
Amacı, topluma daha iyi bir yaşam, daha demokratik bir ortam hazırlamak üzere ortaya konmuş yasalara toplumdaki hiçbir bireyin itirazı olamaz.
Oysa son yıllarda çıkarılan yasaların hiçbirisi sorun çözmek ve topluma daha iyi bir yaşam tarzı, daha demokratik bir ortam sunmak adına yapılmış değil.
Ya mevcut sorunlara yeni sorunlar ekliyor, ya da yasanın kendisi doğrudan sorun yaratıyor.
Özelleştirmelerle ilgili yasalar mı sorun değil?
2B arazileriyle ilgili yasalar mı sorun değil?
Hukuki düzenlemeler yapmak adına getirilen HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay yasaları mı sorun değil?
Yabancılara mülk satışı mı? Hangisi? Hangisi sorunsuz bir yasa?
Özel korumacı ve soruşturmaları siyasi otoritenin iznine bağlayan yasalar mı sorun değil?
Hatta Cumhurbaşkanı’nın görev süresini bile belirsiz kılan yasa mı sorunsuz?
Say; her konuda… Son on yılda ekonomi, hukuk, sağlık, asayiş, genel idare aklına gelen herhangi bir konuda çıkarılmış olan yasaları say. Her birisinde onlarca sorun.
Akla, mantığa, hukuka, toplum yararına halk için siyasi mülahaza düşünülmeden çıkarılmış, “her yönüyle tam uygundur” denilebilecek kaç yasa sayabilirsiniz, sözü edilen konularda?
Üzerinde yeterince tartışılmadan, oy verenlerin bile tam bilgisine sunulmadan, dayatma ve siyasi perdelemelerle çıkarılan yasaların zaten sorun üretmemesini beklemek saflıktır.
Günümüzün yasaları, geçmişin fetvalarından bile hem daha hızlı, hem daha dayatmacı.
Tek kişinin iradesiyle yürürlüğe giren yasaların belli aşamalardan geçip güya parlamenter sistemin prosedürünü tamamlamış olması, o yasaların demokratik olmasını sağlamaya yetmez!
Çok yasa çıkarıldı dayatılarak…
Pek çok yasa geçirildi parlamentodan, inatlaşarak. Rövanş olmak adına, siyasi gücü pekiştirmek adına… Yandaşa, rantçıya, talancıya çıkar sağlamak adına…
Ama hiçbirisi “4+4+4” yasası kadar bağnaz, art niyetli ve ülkenin geleceğini karartan bir yasa olmamıştı…
Çok yasalar dayatıldı; ama “4+4+4” yasası kadar aceleye getirilip, halktan ve toplumdan intikam almak üzere kurgulanıp dayatılmamıştı…
Bu yasa, istenen dindar ve kindar gençlik yetiştirmenin en önemli adımıdır…
Yetiştirilecek bu nesille yeni kurtuluş savaşları verilemez; ama cihada gidilir…
Yetiştirilecek bu nesille; farklı dinsel görüşlere sahip kişiler, huzur ve refah içinde, kardeşçe bir arada çatışmadan tutulamazlar… BOP’un asli görevi bu olmasın sakın? İyi düşünün!
Yetiştirilecek bu nesilden sevgi, saygı, çıkarsız dayanışma erdemi beklenemez.
Fakat çok iyi çıkar ve tarikatlar birliği kurulur…
Bu ülkede, demokrasinin, hukukun ve insanca yaşamanın özlemini çekenler; sözüm sizedir!
Son viraj bu yasayla dönülmek üzeredir…
* * *
Sessiz kalmak gaflettir. Sessiz ve tepkisiz kalmak bu vatana, millete ve insanlığa kötülüktür.
2023 neslinin kalırsa birkaç aydını, bugünün gaflet uykusundakilere lanetler yağdıracaktır.
Bu yasayla; 5 buçuk yaşında evlerimizden DEVŞİRİLEN ÇOCUKLARIMIZ tarikatlara birey olmaya hazırlanacaklardır…
Çocuğun üzerindeki analık-babalık hakların bile alınmakta elinden. Senin haberin bile olmadan kendi istedikleri okula –re’sen– kaydı yapılacak senin yavrunun… Ben çocuğumu 5 buçuk yaşında devşirme vermek istemiyorum deme hakkını bile tanımıyorlar sana… ANLA!
* * *
9 yaşında çocuklarımız hiçbir mesleği tanımadan MESLEK SEÇMEYE zorlanacaklardır.
İşte, dindar ve kindar gençliğe geçişin en önemli adımı da bu aşamada sağlanacaktır.
Okulları; ortaçağ karanlıklarının ARKA BAHÇESİ yapmaktır yasanın asıl arka planı.
Asıl amaç, henüz sorma-sorgulama-bağımsız düşünme gücüne ermeden, KULA KULLUK EDECEK BİREYLER yetiştirmektir. Kölelik eğitimi de ancak böyle verilir.
Cumhuriyetin temelleri; eğitim ve öğretim birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasasıyla atıldı… Bu “4+4+4” yasasıyla da cumhuriyetin temeline dinamit konulmaktadır… Asli amaç budur.
* * *
Dindar ve kindar gençlik yetiştirmenin asli hedefi, kişileri din üzerinden topluma düşman etmektir. SEVR İLE YAPILAMAYAN; eğitim üzerinden yapılmak istenmektedir.
Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki ayaklanmaların tümü din üzerinden halkın kışkırtılmasıyla gerçekleştirilmiştir…
Ortaçağ karanlığı, toplumları dinin etkisinden ve baskısından kurtarılmasıyla yok edilmiştir.
Laikliğin inkârı ve laikliğin dinsizlik olduğu yalanı ile başladı her şey.
İşte, gelinen nokta… En son; çıkardı da ağzından baklayı Başbakan…
“Tek Bayrak Tek Vatan!” söylemine; kendi ağzından “Tek dil değil, tek din!” vurgusunu da yaparak son sözünü söyledi; din üzerinden de bölücülüğün formülünü koydu ortaya.
İşte “4+4+4” yasası bu bölücülüğün uygulamaya alınmış şeklidir…
* * *
Üniversiteler, sözde bilim yuvaları, başları kumda bilim insanları; sözüm sizedir! Böylesine bir “dogmatik toplumsal mühendislik” yıkım projesine karşı çıkıp konuşmayacaksınız da ne zaman açacaksınız o bayramlık ağızlarınızı?
Yanlışı göre göre, susma karşılığında aldığınız paralarla eve giren rızık helal lokma değildir. Razı mısınız böylesine akıl-vicdan-izan-akıl ve bilim dışı bir kurgulamayla yavrularınızın-torunlarınızın devşirme nesiller olarak yetiştirilmesine?
* * *
Anayasa Mahkemesi’nin Sayın Üyeleri…
Daha dün laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna tek fireyle karar verdiğiniz partinin işte son dayatması… Haydi! Sindirin içinize… Uydurun Anayasa’ya. Ve deyin ki: “’4+4+4′ yasası laiklik ilkesini teğet bile geçmemiştir! Kitabına uygundur!”
* * *
Benim sözüm asıl halka!
Ninemin bir sözünü tekrar etmek isterim:
—Eşeksen, binene kızmayacaksın; değilsen, sırtında tutmayacaksın!
Ey halkım, derim ki: Ya anla diren! Ya kabullen!
Mehmet Halil ARIK / DENİZLİ
Yorum Gönder