Sağlıkta Dönüşüm (!) - Şükran Soner

AKP’nin iktidarda büyümesinde en etkili propaganda araçlarından biri olarak kullandığı “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin özünde “paran kadar sağlık” projesine ustaca dönüş için en büyük tuzak, pembe yalanlarla geçiş olduğunu anlatmak kolay olmadı. AKP iktidarının söz konusu projesi bağlantılı yasa metinlerinin içeriği üzerinden uzman örgütlerinin uyarılarına medyamız sırtını döndü. Halkımız hiç inanmak istemedi... Gerçeklerin tersyüz edilmesinde, kitlelerin pembe düşler kurmalarında geçişin balayı süreci, Başbakan Erdoğan ile Sağlık Bakanı başta iktidar sözcülerinin söylemleri belirleyici oldu...
Günü birlik yaşamayı çok seven, yarını görmek istemeyen halkımız, ilgili sağlık örgütlenmelerinin öncülüğünde, doktorlar, tüm sağlık çalışanlarının yaptıkları eylemleri, direnişleri, Başbakan ve bakanımızın tam da anlattıkları gibi kendi çıkarlarının bozulması olarak görmeyi yeğlediler. Sonunda halkın kamu sağlığı haklarını kaybetmekte olduğu, ancak parası olanın sağlık hizmeti alacağı uyarılarına inanmak şöyle dursun, kızdılar, direnen sağlıkçıları “münafık, yalancı, suçlu” olarak görmek istediler. Başlangıçta siyasi rüşvet içeriğinde bol bol dağıtılan yeşil kartlar, özel hastanelerde tedavi hakkı, el konulan SSK, kamu hastanelerindeki kuyrukların kalkması, ilaç almanın kolaylaşması büyüleyici gelmişti.
Sistemin özünü oluşturan, hükümete yasa ile verilen yetki sayesinde her zaman yeniden düzenlenecek özel hastaneler, muayene, ilaç katkı paylarının, kamu sağlığı kavramından yasa ile kopmanın anlamları üzerinden düşünmek zor gelmişti. Doktorlar, sağlık çalışanları nerede ise her yıl birçok kez gerçekleştirdikleri uyarı, protesto eylemlerinde kamu sağlığı hakkının katledilmesi sonuçlarını anlatmak için çırpınıp, halkı uyarmaya kalkıştıklarında başta doktorlar olmak üzere sağlık hizmeti verenlerin hepsine yönelik akıl almaz suçlamalar, karalamalar yapıldı. Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın birbirinden ağır, insan sağlığı hizmeti verenlerin tümünü suçlayan karalamaları ile hasta ve yakınları ile sağlık hizmeti verenleri birbirlerine düşman yapmalarının nasıl bir siyasal suç, haksızlık olduğu üzerine düşünen bile olmadı...
***
Şimdi biraz vicdanı olup, tıp bilgisi yerlerde her insanın hemen anlayabileceği bir olayda, insanlık dışı vahşi bir cinayetle yüz yüze gelince neden şaşırıyoruz ki?.. 80 üstü yaşta ameliyata alınmış bir kanser hastasının kaçınılmaz ölümü üzerinden torunu ameliyatı yapan genç bir cerrahı acımasızca öldürüyor... Nasıl böylesine şiddet toplumu olduğumuz sorusu, dehşeti ile yüz yüze kalıyoruz... Sağlık Bakanı, siyasal sorumlulukları üzerinden özeleştiri yapmadan çok sayıda doktor-sağlıkçının uğradıkları saldırılar karşısında alınacak polisiye sağlık önlemlerinden söz açmak zorunda kalıyor... Çok haklı olarak sağlıkçılar çaresizlik, öfke içinde, dertlerini halka anlatmaya yönelik olarak bir kez daha, biraz daha yaygın, etkin protesto, iş bırakma eylemleriyle karşımıza çıkıyorlar...
Sağlık hizmetleri bir bütün olarak, insan olmanın gereği en doğal bir kamu hizmeti iken, giderek vahşileşen emperyal kapitalist düzenin yapılanmasında, Türkiye gibi halkının çoğunluğu çok yoksul ülkede daha da acımasız ortaya çıkacak sonuçları ile, “sağlık reformu” adı altında çok ustaca bir strateji, yasal değişiklikler, hükümetin, Bakanlığın kalem kalem, adım adım icraatları ile giderek boyutlanan paralı hizmete dönüştürüldü. Bizi kandırma, balayı günlerinde,sağlıkçılar ne kadar dil dökseler de, sigortalıların üzerine sınırlı farklarla özel hizmet alabilmek çok çekiciydi. İstediğimiz doktora, hastaneye en çok da ilaca kolayca ulaşabilmenin dayanılmaz çekiciliğinde sonunu göremedik...
Yine sağlık çalışanlarının uzman örgütlerinin sayısız veriler, raporlarla, hükümetin halkı, seçmeni kolay kandırma, yandaş yapmak üzere özel sağlık kurumlarını palazlama uğruna, ilk yıllarda göze aldığı sağlık harcamalarındaki astronomik artışlara da bakmak, sonunun geleceğini görmek işimize gelmedi. Hâlâ aymış, uyanmış sayılmayız ama tek tek başına bela gelenler, ilk darbeleri, şokları çoktan yaşar oldular... Yeşil kartların taranması ile haklarını kaybedenler, genel sağlık sigortasına birden prim ödemek zorunda kalanlar, özel hastanelerde büyük katkı payları ile yüz yüze kalanlar, ilaç katkı paylarında hele de pahalı ilaçlarda çarpılanlar, kimi önemli ilaçları ise hiç alamayanlar, birebir çaresiz kıvranıp duruyorlar.
Ucuz siyaset uğruna, siyasi erk, sağlık hizmeti verenleri suçlayıp durdukça, can derdine düşmüş olanların ilk hedefi, düşmanı kaçınılmaz doktorlar, sağlık hizmeti verenler oluyor... Malum çaresiz hastası olanlar üniversitede siyasi iktidarın keyfi ile hasta bakamayacak, ameliyat yapamayacak konuma düşmüş, ancak ucuz siyasal polemik ile karalanmış, paragöz, suçlu ilan edilmiş profesöre diş biliyor. Sanki paragöz profesörü de yaratan, sağlık hizmetini kamu alanı dışına çıkaran, hasta ile doktorunu parada yüz yüze bırakan, paralı sağlık hizmeti düzeninin kendisi, “sağlık reformu” icraatları değilmiş gibi...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget