Operasyonlar bir duruyor, bir başlıyor. O yüzdendir ki, herkesin sabah erken yaptığı ilk iş, kapılarının çevresinde sivil plakalı minibüs ve onun etrafında dolaşan, etrafı gözleyen sivil giyimli kişilerin bulunup bulunmadığına bakılıyor. Devam eden bazı soruşturmalar, o soruşturmayı yürüten C.Savcılarının elinden alınıyor. Bu durum daha başından soruşturmalara olan güveni zedelediği gibi, yargıya olan güveni de zedeliyor.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Başkan Vekili Ahmet Hamsici, Daire Başkanları İbrahim Okur, Nesibe Özer ve diğer yetkilileri ne kadar HSYK’nın yapısı ve İşleyişini, yargıda durum analiz toplantılarının sonuçlarını, 2012-2016 stratejik planını anlatırlarsa anlatsınlar, ne kadar “yargı bağımsız” deseler de bunlar inandırıcı olmuyor. Hatta, 28 Şubat sürecinde Genelkturmay brifingine giden hakim ve savcılarla ilgili soruşturma başlatılmayacağının söylenmesine bile “acaba?” deniliyordu…
O haber geldiğinde
Hakimevinde değil, yine lüks bir otelin salonda “tanışma toplantısı” düzenlendi. Başkanvekili Ahmet Hamsici sözlerine yeni başlamıştı ki meslektaşlarımızın önemli bir bölümü salondan ayrıldı. Sakın aklınıza “HSYK yetkililerini protesto” gelmesin. Ama önemli gelişmeler vardı. Salona gelen ilk bilgiler arasında emekli Orgeneral Çevik Bir’in, medya patronu Aydın Doğan’ın, Zafer Mutlu’nun, yazar ağabeyimiz Emin Çölaşan’ın, emekli C.Savcısı Nuh Mete Yüksel’in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin evinde aramalar yapılıyordu. İsmi geçenlerle ilgili iddiaların önemli bir bölümü “şimdilik” doğru değildi.
HSYK Başkan Vekili Ahmet Hamsici’nin böyle bir operasyondan haberinin olmaması gerekir. Ancak durum öyle mi? Hamsici, soru üzerine şu anda kaç kişinin evinde arama yapıldığını ve onlar arasında kimlerin bulunduğunu da söyledi. Doğrusu kimse de şaşırmadı. Meslektaşlarımız, önemli gelişme nedeniyle salondan ayrılırken, Hamsici “Ankara Başsavcılığı’nın operasyonu toplantımızı sabote etti”, 1. Daire Başkanı İbrahim Okur da, “Biz bu toplantıyı niye düzenledik, sizi korumak için. Buradan sizi götüremezler” esprilerini yapıyordu.
Heykeli dikilen komutan
Emekli Orgeneral Çevik Bir’in şimdiye kadar gözaltına alınmaması, hükümete yakınlığı ile bilinen önemli bir gıda grubunun yönetiminde olmasına bağlanıyordu. Dün gözaltına alındı. Geçen ay emekliye ayrılan C.Savcısı Nuh Mete Yüksel, “Evimde şimdilik bir arama yapılmıyor” diyor, ancak yapılırsa da buna şaşırmayacağını ekliyordu. Emekli albay Oğuz Kalelioğlu’yla konuştum. “Evet, evimde arama yapılıyor” diyordu.
Kalelioğlu’nu belki merak etmişsinizdir. 1974 Kıbrıs Barış harekatı sırasında Mağusa Namık Kemal Lisesinde “Tarih öğretmeni Behçet Bey” olarak tanınıyordu. Harekat başladığında, o kişi üniformasını giymiş Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu bir subaydı. Zamanında birliklerimiz Mağusaya’ya gelemedi. Tam bir ay Mağusa kalesinde, mücahitlerle birlikte kenti savundu, düşmana teslim etmedi. Bugün, Gazi Mağusa’ya gidenler orada bir heykel görür. O heykeldeki üsteğmen, dün gözaltına alınan emekli albay Oğuz Kalelioğlu’ndan başkası değildi.
Psikolojik savaş konusunda Türkiye’nin uzman isimlerinden birisidir. Emekliye ayrıldıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’nda danışman olarak görev yaptığı için belli kesimlerin hedefi haline gelmişti. Ne olursa olsun, gazi Oğuz Albay, Mağusa’ya, “gazilik” verilmesinde mücadelesi unutulmayan bir isim olarak hep anılacaktır…Emekliye ayrıldıktan sonra Eskişehir’e yerleşen albay Alican Türkoğlu’nun da yine psikolojik harekat kurslarından geçmiş, kritik birimlerde çalışan bir isim olduğunu öğreniyoruz.
Türkmen TV’yi kurduran komutan
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda üst görevlerde bulunanlar değişik davaların şüphelisi olarak tutuklanıyor. Emekli Korgeneral Engin Alan, Özel Kuvvetler Komutanlığı yapmıştı. “Balyoz” davası kapsamında tutuklandı. Bu komutanlığın önemli isimlerinden emekli Albay Levent Göktaş “Ergenekon Davası”nın tutuklu sanığı oldu.
Kılıçarslan Kuzey Irak’tan sorumlu komutandı. 12 askerimizin başına çuval geçirildiğinde, Silopi’de bulunuyordu. Askerlerimizin alınması sürecinde o hep en öndeydi. Türkmenlerin örgütlenmesinde, hatta orada Türkmen televizyonunun kurulmasında Abdullah Paşa’nın rolünün büyük olduğu, onlara direniş eğitimi verdiği de anlatılır.
Evi aranırken, Kılıçarsal’ın eşiyle konuştum. Tabii ki çok üzgündü. Abdullah paşa’nın da tansiyonu normale dönmüştü. Ya ülkemizin tansiyonu… Giderek yükselmiyor mu?
Yorum Gönder