4+4+4 eğitim sistemi MHP’nin de katkılarıyla yasalaştı.
İmam hatiplerin ve Kuran kurslarının önü açıldı.
Çocuklar 5 yaşında okula gidecek artık.
Kuran seçmeli ders olacak.
AKP ve MHP el ele, omuz omuza vererek 1923 Aydınlanmasının “Tevhid-i Tedrisat” (Öğretim Birliği” yasasını ayaklar altına aldı.
İktidar şimdi muhalefetle dayanışma içerisinde, harıl harıl “Bölünme Anayasasını” hazırlıyor. Sıra ona geldi çünkü.
O da yasalaşırsa sevgili yurdumuz parça parça, lime lime edilecek… Eyaletlere ayrılacak. Başbakanın deyişi ile “Büyük Ortadoğu, yani Genişletilmiş Ortadoğu projesi içerisinde Diyarbakır merkez yapılacak” ve ABD’nin BOP projesi hayata geçirilecek… Daha sonra da Türkiye’nin Nur topu gibi bir Kürdistan yavrusu olacak…
Başbakan, ABD’nin planladığı “Ilımlı İslam Cumhuriyeti yolunda” muhalefetin ve özellikle MHP’nin koltuk değnekliği sayesinde adım adım ilerleyerek hedefe yaklaşıyor…
Hani Attila İlhan’ın vurguladığı gibi:
“Sayende sayeban (gölgelik) olduk İstanbul şehri,
Sayende sebil olduk, aç kaldık, sefil olduk…”
“Sayende sayeban olduk MHP…”
Başbakan, meydan savaşı kazanmış muzaffer bir komutan edasıyla gittiği her yerde 28 Şubat’a, Cumhuriyet dönemine veryansın ediyor:
“…28 Şubat sürecinin en önemli izi, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hür iradesiyle ortadan kaldırıldı. Dün, genel kurulda, dayatma değil, faşizan baskı değil, tehdit değil, hür irade, millet iradesi, demokrasi galip geldi ve millet egemenliği bir kez daha anlam kazandı…”
Hani “faşizan baskı”yı görmesek, duymasak, yaşamasak, Millet Meclisinde 4+4+4 Eğitim sisteminin kabul edilmesini Başbakan “Millet iradesi, demokrasi” diye bize yutturacak…
Peki, millet iradesiyle seçilen CHP’li milletvekillerinin konuşturulmaması, tartaklanması, yerlerde sürüklenmesi, tekmelenmesi de bu “Millet egemenliği”ne, bu demokrasiye dâhil midir?
Ya da anayasal haklarını kullanan öğretmenlerin miting yapmalarını coplarla, biber gazlarıyla, boyalı sularla engellemek, protestoya katılan vatandaşları sopadan geçirmek bu “demokrasi”ye dâhil midir?
Eğer dâhilse bu demokrasinin, bu hür iradenin üstü sizde kalsın, tepe tepe kullanın…
Çünkü böyle bir demokrasinin yurtseverler için hiçbir anlamı ve önemi yoktur.
28 Şubat sürecine gelince, alınan kararların toplamı 18 maddeden oluşmuştu. Şimdi o maddelerin ilk 6’sını yeniden anımsayalım:
“1.Lâiklik ilkesi büyük bir titizlikle korunmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Milli Eğitim Bakanlığına devri sağlanmalıdır.
3. Genç nesillerin dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet sevgisi, Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından:
(a) 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı,
(b) Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4. Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü. Milli Eğitim kuruluşlarımız, Tevhidi Tedrisat Kanununun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
5. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı.
6. Yasa ile yasaklanmış tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli…”
Başbakan eğitim yasasının kabulünden sonra TUSKON’ UN 4. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada:
“…28 Şubat’ta 15 yaşına kadar, mahalle camisine bile çocukların gönderilmesinin yasaklandığını” vurgulamıştı.
Yukarıya sıraladığımız maddelerin hangisinde böyle bir yaptırım var? Hangisinde 15 yaşındaki bir çocuğun mahalle camisine gitmesi yasaklanıyor?
Tam tersine, 3. Maddede “Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde” eğitim görmeleri istenmektedir.
Çağdaş, laik, ileri görüşlü, bilimin yol göstericiliğine inan hangi vatandaş yukarıdaki maddeleri kabul etmez? Hangisine karşı çıkar?
28 Şubat kararlarına karşı çıkanlara İlhan Selçuk’un “ATATÜRK SUÇLU” yazısından bir alıntıyla yanıt vermek istiyorum.
“Çünkü dünya görüşünde, evrene bakış felsefesinde, ideolojik içeriğinde ‘Aydınlanma’ yı yeğlemiş Atatürk, ‘Akıl inançtan, bilim dinden bağımsızdır’ demiş. A benim canım Mustafa Kemal’im, uygarlığın ışığına neden yüzünü dönersin? İran’a bak, Suudi Arabistan’a bak!.. Bırakaydın, bağnazlığın dipsiz kuyusunun bostan dolabında dönenseydik. En büyük suçunu ‘Gerçek yol gösterici bilimdir’ diyerek işledin… “
Ey 28 Şubat kararlarına imza atanlar, sizler de en büyük suçu, “Lâiklik ilkesi büyük bir titizlikle korunmalı, genç nesillerin dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet sevgisi, Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmelidir…” dediğiniz için işlediniz…
Suçlu, “beşikteki çocuğu” bile Kuran kurslarına, imam hatiplere yollayarak, laikliği çiğneyen, yaptığı milletvekilliği yeminine ihanet edenler değil, sizlersiniz…
Nasıl bir suç işlediğinizin farkında mısınız?
Ali Eralp
Yorum Gönder