Kısır Döngü! - Cüneyt Arcayürek

Demokrasinin ilk yıllarında toplum, hatta gazeteler CHP’li, DP’li diye ikiye ayrılmış; DP’li CHP’linin, CHP’li DP’linin mahalle kahvesine gitmez olmuştu.
Demokrasimiz gelişti. 1970’den
80’lere kadar, siyaset de, gazeteler de, toplum da sağ-sol diye ayrıldı. Kanlı eylemler, çatışmalar gırla. 12 Eylül darbesi!
Sonra... darbeyle budanan demokrasimiz filiz verdi, gelişti. 2000’lerde Müslüman demokrasi geldi!
Müslüman halkımız da, Allah’a bin kez şükürler olsun. Başımıza Müslüman bir Başbakan geldi diye… on yıldır, boşver yargı bağımsızlığını, basın, konuşma ve ifade özgürlüğünü diye diye… yüzde 50’lere varan oyla desteklediği… iç politikadaki Kasımpaşalı davranışlarını Suriye sınırına taşıyan liderin peşine takıldı...
Bu özetin aslında asıl amacı; Müslüman demokrasi geldikten sonra, medyamızın yıllarca süren bölünmüşlükten kurtulduğunu müjdelemek…
…-bir iki aykırı ses dışında- Müslüman demokrasinin liderini ve evvel Allah, partisini desteklemekte yekvücut olduğunun altını çizmek!
***
Medya böyle. Muhalefeti nasıl? Meclis’te yeterli sayı gücü yok. Kimi sorunlar var ki tek başına çözemiyor.
Müslüman lidere günü birlik laf yetiştirmekten çözümlenemeyen kimi sorunlara çözüm bulmaya vakit ayıramıyor.
Partinin hakkı partiye; örneğin ana muhalefet Meclis’te fire vermeden eylem yaparak parti içindeki bölünme iddialarını boşa çıkarıyor.
Fakat; annesini ölmeden önce görmesini sağlayacak Haberal yasa önerisinin zamanında yasalaşmasını engellediğini ileri sürdüğü iktidara, maddi ve manevi sorumluluk yüklemekte haklı derken…
…medyamızda muhalefet ve iktidar dalkavukluğundan uzak duran sayıları giderek tükenen gazetecilerden Fikret Bila dün…
….“CHP’nin Haberal yasasının genel kurulda görüşülmesi için Meclis Danışma Kurulu’na öneri getirmediğini, öneri 16 Ocak 2012’de genel kurulda görüşülme sırasına girdiğinde CHP’nin başka konuları gündeme getirdiğini ama Haberal yasasıyla ilgili öneride bulunmadığını, annesinin ağır hasta olduğunu bilmesine, Haberal’ın 94 yaşındaki annesini son kez görme isteminin reddedildiğini bilmesine karşın; CHP’nin Danışma Kurulu toplantılarına bu konuda öneride bulunmadığını…” yazıverdi!
***
Tutuklu milletvekillerinin tahliyelerine gelince; Bila, CHP’nin sorunun çözümünü önce yargıdan, sonra Meclis Başkanı Çiçek’ten, sonra da iktidardan beklediğini yazıyor ve soruyor: “Muhalefetin, yargının kararını değiştirmesini veya iktidarın yasa değiştirmesini beklemek dışında yapacağı bir şey yok mudur?”
Örneğin, vekilleri tutuklu olan CHP; MHP ve BDP; “bir araya gelip ortak bir girişimde bulunamazlar mı? Kılıçdaroğlu, Başbakan RTE’yle görüşüp bir çözüm önerisi götüremez mi?”
Elcevap: (1)- Bu üçü düşman kardeş partiler, bir araya gelemezler. (2)- Kılıçdaroğlu RTE’den randevu isteyip görüşmez; tabii heybesinde varsa tutuklu vekillerin tahliyesi için bir öneri götürmez!
***
Parti içi dengelerde nerelerde durduğu henüz kestirilemeyen Deniz Baykal bile; “Şayet Çiçek yeni anayasa için gösterdiği çabanın dörtte birini tutuklu vekiller için sarf etseydi, sorun çözülürdü” diyor. Meclis Başkanı da, daha önceki açıklamalarındaki iyi niyet söylemlerini uygulamaya geçirme konusunda yetkisi olmadığını söylüyor. Kendi ifadesiyle ordusuz bir general konumunda!
Silivri’ye giden “meslektaşları”, tutuklu vekillerin kulağına Çiçek’in dediği gibi, “umut pompalıyor”. Şubatta olacaktı, olmadı. Mart! Olmadı nisan, mayıs!.. Şarkıdaki gibi; “Mevsimler geçiyor, (takvimdeki) yapraklar düşüyor”, tecritteki umutların gerçekleşeceği günü bekliyor!
Ha, tahliyeler üzerine kimi çabalar olmuyor mu? Olmaz olur mu? Çabaların içyüzünü Meclis Başkanı şöyle açıklıyor:
“…Ufak tefek umut ışıklarını çok yükseğe çıkarmadan, olacak gibi oluyor. Bir kısım temaslar oluyor, gidiş-gelişler oluyor. Ondan sonra bakıyorsunuz böylesine bir mitralyöz ateşine tutulunca karşılıklı.
Ondan sonra da işler duruyor, ümit ışıkları sönüyor.
Yani birileri bir başka dertte, birileri başka dertte. Herkes benden yetkimi aşan işler bekliyor, olmadığı takdirde kendi vebalini Meclis Başkanı’na yüklüyor…”
***
Siyaset çözüm üretir derler.
Bizdeki siyaset kısırdöngü. Çözüm yerine çözümsüzlük üretiyor!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget