Beyaz Saray Protokolü! - Özgen Acar

Devletlerin uluslararası “protokol” kurallarının temelinde “karşılıklılık” ve “denklik” geçerlidir.
Türkiye’ye ABD’den yüksek düzeyde bir komutan geldiğinde Genelkurmay başkanı, milli savunma bakanı ile görüşmesi gibi olağan ziyaretlerin ardından başbakan ve hatta bazen cumhurbaşkanı bile kabul etmektedir!
Buna karşılık Vaşington’a giden Türk Genelkurmay başkanını, bırakın ABD başkanını, yardımcısı bile kabul etmez… Hatta Türk dışişleri bakanı cumhurbaşkanı ya da başbakan ile gitmemişse Beyaz Saray’a kabul edilmez. ABD’de bu uygulamanın dışına iki kez çıkıldığını anımsıyorum.
Birincisi… 10 Aralık 2002’de ABD Başkanı George V. Bush, Recep Tayyip Erdoğan’ı daha başbakan değilken “AKP Genel Başkanı” sıfatı ile kabul etmişti. ABD Başkanı’nın başka ülkelerden hangi parti başkanını kabul ettiğini doğrusu oldum olası merak etmişimdir. Ardından martta Erdoğan başbakan oldu. Bu ziyaret Erdoğan’a, ABD Başkanı Barack Husein Obama’nın açıkladığına göre bugün “beş adamından biri” olma yolunu açtı!
İkinci olay ise 4 Nisan’da yaşandı. Obama, Mesud Barzani’yi bir “devlet başkanı” gibi “Kürdistan lideri” olarak Beyaz Saray’da kabul etti. Öncesinde Başkan Yardımcısı Joe Biden, savunma ve dışişleri bakanları da Barzani ile görüştüler.
Obama, Irak’taki “Arapların” yanlış anlamamaları için olacak, bu beklenmedik kabulden bir gün önce Irak Başbakanı Nuri el Maliki’yi telefonla arayıp “Birleşik Irak’a destek verdiğini” söyledi. Obama, tavşana kaç tazıya tut der gibilerden aynı gün Kürt kökenli Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye de telefon edip “rakip partiler arasındaki farklılıkların giderilmesi amacıyla bir ulusal konferans çağrısını” desteklediğini bildirdi.
Demek ki Sam Amca “iyi adam seçmek için” gereğinde devlet protokolünün dışına çıkabiliyormuş!
Avrupada İstifa Salgını!

Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schimitt’in doktora tezinde “intihal (aşırma)” yaptığı gerekçesiyle 2 Nisan’da görevinden istifası, basınımızda yeterince yankılanmadı.
1970 yılında Ankara’da “epe” dalında “dünya şampiyonu” olup “altın madalya” kazanan Schimitt, kasımda Türkiye’yi ziyaret etmişti.
“Aşırma” olayını bir Macar gazetesi gündeme taşımıştı. Gazeteye göre Schimitt 1992’de “modern olimpiyat oyunları” hakkında bir tez yazarak “doktor” unvanını almıştı. Ancak tezin yüzde 80’i Bulgar spor profesörü Nikolay Georgiev’in aynı konudaki çalışmasından aşırılmıştı!
Cumhurbaşkanı önce “Yok böyle bir şey!” demiş, iktidardaki partisi “bulvar basınının zırvaları” açıklamasını yapmıştı. Üniversite, ocak ayında bir inceleme başlattı. Koskoca dünya şampiyonu cumhurbaşkanı gerçekten aşırmıştı!
Schimitt “Anayasaya göre cumhurbaşkanı Macar ulusunun bütünlüğünü temsil etmelidir. Ben ne yazık ki bölünmenin simgesi oldum. Görevimin konumunu terk etmek olduğunu hissediyorum” diyerek istifasını açıkladı. Cumhurbaşkanının “doktor” unvanı da düştü.
Türkiye ziyaretinde Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Schmitt’e “onursal doktor” unvanı vermişti… Bu unvan da acaba düşecek mi?
***
Ömer Dinçer İstanbul Marmara Üniversitesi’nde işletme profesörü idi. Bu görevinin yanı sıra İstanbul Belediye Başkanı iken Erdoğan’ın danışmanı oldu. 2003’te Ankara’ya Başbakanlık Başdanışmanlığı’na atandı. Oradan müsteşarlığa yükseldi. 2007’de İstanbul’dan milletvekili seçildi. 2009’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na getirildi. Son seçimde de “4+4+4 eğitim düzenlemesi” için Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtuldu.
Dinçer, üniversitede iken çeşitli yayınlar yaptı. Bu yayınlardan biri “İşletme Yönetimine Giriş” adlı kitaptı. Kitapta “intihal (aşırma)” olduğu savlandı. 2005’te YÖK Genel Kurulu, “İşletme Yönetimine Giriş” adlı kitapta aşırmanın varlığını kabul ederek Dinçer’e “üniversiteden uzaklaştırma cezası” verdi.
Dinçer’in milletvekili dokunulmazlığını kazandıktan sonra başvurduğu Ankara 1. İdari Mahkemesi, 2008’de itirazını reddetti. Üniversite öğretim üyeliğinden çıkarıldı. Ancak, “profesör” unvanını kullanabiliyordu.
Ne var ki, üniversite özerkliğini ve bilimsel dürüstlüğü gerçekleştirmekle yükümlü Yusuf Ziya Özcan başkanlığındaki YÖK, 2005 tarihli genel kurul kararını 2010’da kaldırdı. Dinçer “Bu iddiaların arkasında Ergenekoncular var” dedi.
***
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Vulff, 17 Şubat’ta “hakkında son zamanlarda çıkan haberler nedeniyle yeteri kadar güvene sahip olmadığına inandığını, görevini ne ülke içinde ne de yurtdışında başarılı bir biçimde yerine getirmesine olanak kalmadığını” söyleyerek istifasını açıkladı.
Vulff, 2 yıl önce, cumhurbaşkanlığına seçilen en genç Alman olmuştu. Basında, Vulff’un Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı döneminde, işadamlarından “konut için ucuz kredi sağlamak”, eşi ve kendisinin tatillerinde “başkalarının konuğu olmayı kabul etmek”, bunları yazan gazetecileri “tehdit etmek” ile suçlanmıştı. Sonuçta ortaya dökülen belgeler “çıkar sağlama kuşkusunu” doğrulayınca Vulff’un ayağı altına da karpuz kabuğu konuldu.
Vulff ve eşi, son olarak 17 Eylül’de Vansee Gölü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşini tekne ile gezdirmişlerdi.
***
Basınımızda zaman zaman garip haberler çıkıyor. Yok, Başbakan’ın çocuklarının Amerika’da eğitim bursunu bir işadamı karşıladı… Yok, gemi almaları sağlandı. Yok, Başbakan, Antalya Belek’te ünlü otel zincirinin konuğu olarak ailecek tatil yaptı.
Almanları dünyanın en dürüst insanları bilirdim. Koskoca Alman Cumhurbaşkanı, işadamlarının oyuncağı ile gerdeğe giriyor. Alman kökenli Macar Cumhurbaşkanı “aşırma” yapıyor. Olacak iş mi?
Lütfen artık siyasal dürüstlüğü Erdoğan ve Dinçer’den, daha doğrusu biz Türklerden öğrensinler. Bundan sonra bizimkilere asla toz kondurmayacağım...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget