Vatan yazarı Mustafa Mutlu, nun 1 Mart 2012 yazısı :
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Ahmet Altan’ı aramış ve 4+4+4’ü öngören yeni eğitim sistemiyle ilgili “itiraf” gibi açıklamalarda bulunmuş...
Bu projeyi Bakanlığın değil, AKP Meclis Grubu’nun hazırladığını söylemiş!
Sonra uzun uzun konuşmuş, 4+4+4 sisteminin, kendisinin Başbakan’ı ikna etmesiyle nasıl 8+4’e dönüştüğünü anlatmış...
Ortadaki trajediyi görmemiz için, bu kadarı bile yeterli...
Çünkü Bakan Bey’in, “Yasa tasarısını biz hazırlamadık, AK Parti Meclis Grubu teklif verdi” itirafı, AKP’nin “yasa çıkarma” yöntemi konusunda yeterince fikir veriyor!
***
Son günlerde Türkiye’nin gündemine oturan bu teklifin aslında nasıl hazırlandığını, daha kimse bu olayla ilgilenmezken, yani on beş gün önce bu sütunlarda yazdım:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmam Hatip Mezunları Derneği’nin (ÖNDER) yöneticileriyle bir araya gelmiş, ÖNDER Başkanı Hüseyin Korkut da Başbakan’la yaptıkları görüşmeye ilişkin ayrıntıları CNN Türk’e anlatmıştı...
Zorunlu temel eğitimin 4+4+4 şeklinde bölünmesi, onların fikriydi...
İsteyen öğrenciler dördüncü sınıftan sonra ‘açık öğretim’ olarak diğer sınıflara devam edilebilecekti...
Yani beşinci sınıftan itibaren örgün eğitim dayatması (!) olmayacaktı...
Bu düzenlemeyle kızlarının başlarını örtmek isteyen ailelere alternatif sunulacaktı...
Ayrıca hem açık öğretime, hem de Kur’an kurslarına aynı anda devam etme olanağı doğacaktı...
Ve en önemli hatırlatma:
Başbakan bu düzenlemenin yapılacağı konusunda ÖNDER yönetimine garanti vermişti...
***
Bakan Bey şimdi topu AKP Meclis Grubu’na atıyor; ama... Tartıştığımız yasa teklifinin asıl mimarı İmam Hatip Mezunları Derneği (ÖNDER)...
Bu paketi yasa teklifine dönüştüren birkaç milletvekili ise; sadece emir kulu...
Yani; yüz binlerce kişilik kadrosuyla koskoca Milli Eğitim Bakanlığı, bizzat Başbakan tarafından yok sayılıyor; bu ülkenin çocuklarının, gençlerinin kaderi, imam hatipli “din lobisi”nin ellerine teslim ediliyor...
Düşünün; direksiyonda siz oturuyorsunuz ama gaza, frene başkaları basıyor!
Ya da davul sizin omzunuzda ama tokmak başkalarında...
Ne yazık ki olay bundan ibaret!
Son 10 yılda en az sekiz kez değişen milli eğitim sisteminin, hem de bu kez kökten değiştirilmesi düşünülüyor fakat bu çalışmayı Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzmanları ve yöneticileri değil de; “din lobisi” yapıyor...
Peki; bu arkadaşlar “eğitim planlamacısı” mı?
Hayır! En küçük bir uzmanlıkları bile yok bu konuda...
Zaten “uzman” olmalarına da gerek yok; “dinci” olmaları yeterli!
***
Bu arkadaşlar dün yeni bir öneride (!) daha bulundular ve okullarda “harem-selamlık” düzen istediler... Karma eğitime karşı çıktılar. TBMM Milli Eğitim Komisyonu’na başvurarak, kız ve erkek çocukların ayrı okullarda okutulmasını önerdiler...
Sadece ÖNDER değil elbette... ENSAR Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti başta olmak üzere ülkede ne kadar dinci vakıf, dernek varsa şu günlerde Meclis’te, “ulusal eğitim politikası”nı belirleme telaşında...
Milli Eğitim Bakanlığı bürokratları ise, cezalandırmak için Kemalist öğretmen avında...
***
Herhangi bir çağdaş demokraside bir bakan, kendi partisi ve kendi hükümeti tarafından böylesine aşağılanmaz, bu kadar büyük bir “hakaret”e uğramaz...
Uğrarsa da gereğini yapar ve istifa eder!
Tabii; o bakanın adı, varlığını ve kariyerini AKP’ye borçlu olan Ömer Dinçer değilse...
*****
TECAVÜZ VE ÖDÜL!
Pozantı M Tipi Cezaevi’ndeki tutuklu çocuklara yönelik “taciz ve tecavüz iddiaları” büyük tepki toplarken; Adalet Bakanlığı, Cezaevi Müdürü’nü Ankara’ya atayarak terfi ettirmiş...
Tahliye olan 10 çocuğun cezaevinde yaşadıklarının basında yer almasının ardından CHP ve BDP harekete geçmiş... Terfi olayı da bu sayede öğrenilmiş!
Sayın Adalet Bakanı:
Eğer tecavüz iddiaları doğruysa; bu, Cezaevi Müdürü’nün “görevi ihmal suçu”nu işlediğini göstermez mi ve cezalandırılmasını gerektirmez mi?
“Ödül gibi atama” kararınızın gerekçesini bizimle paylaşır mısınız?
*****
Günün Sorusu
Balyoz davasında tanık olarak dinlenmesine karar verilen eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Haberlerin, sanki polis tarafından götürülecekmişim gibi bir havada verilmesi rahatsız edici. Bu söz konusu bile değil, zaten olamaz da” demiş... Sorum kendisine:
“Olamayacağından’ nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Ayrıcalıklı mısınız? Garantiniz ne?
*****
Kavakçı bahane, türban şahane!
Meclis, Refah Partisi’nden milletvekili seçilen ve Genel Kurul’a türbanıyla girmek istediği için yemin ettirilmeyen Merve Kavakçı’ya “iade-i itibar” çalışmalarına başlamış...
Bunun için üç formül üzerinde çalışılıyormuş:
1) Tıpkı tutuklu milletvekilleri gibi maaş ödemek. Ama vatandaşlıktan çıkarıldığı için bu mümkün değilmiş...
2) Milletvekili kimlik kartı vermek...
3) Meclis Albümü’ne almak ve milletvekillerinin ayrıcalıklarından yararlandırılmak...
***
Merve Kavakçı bahane... Asıl amaç; Kavakçı’nın “mazlumluğunu” vurgulayarak, türbanı önce Meclis’e, sonra da kamusal alana sokmak... En azından bu bahaneyle biraz daha “türban ticareti” yapmak!
Başarırlar mı?
Kafalarına koydukları neyi başaramadılar ki?
Yorum Gönder