Dershane Öğretmenleri
Dershaneler kapansın mı kapanmasın mı tartışmasında, o kurumlarda çalışan binlerce öğretmenin durumu hiç ele alınmıyor her nedense...
Özel Öğretim Kurumları Çalışanları Derneği Başkanı Timurhan Yalçın, Türk-İş dergisine yaptığı değerlendirmede, dershane öğretmenlerinin hangi koşullarda çalıştığını belgelemiş:
“Sigortasında sorun yaşayan, çifte sözleşme gerçeğini kabullenmiş, bu yüzden emekliliğini hayal durumuna düşüren, ‘gönüllü, bedava’ derse girmeyi hiçbir yasal hükmü olmayan bir kâğıda imza attığı halde yıl boyu buna biat eden, yayın yazmayı sorumluluk gören, sene sonu kayıtlar iyi olmazsa kendini suçlu hisseden, çok çalışan, az kazanan bir öğretmen kitlesi.”
Duyum
Duyduk ki, eski adıyla cemaat, yeni adıyla camiaya bağlı bir şirket, Ankara’daki kimi CHP’li belediyelerden iş alıyormuş.
İş takibini de genel merkezdeki bir üst görevlinin akrabaları yürütüyormuş.
Mevsimler
Sevimsiz bir kıştan sıyrılıyoruz. İnsanın üstüne üstüne gelen, ruha yapışıp kalan, güneşe perdelerini kapamış kış, düğüm etti boğazımızı, duygularımızı koşullandırdı.
Yarın Nisan 1.
Yalana o kadar çok kandık ki, alışkanlık yaptı. İlkbahar, “Sonunda geldim. Yüzünüz gülecek, sırtınız ısınacak. Toprak kabaracak, tohumlar baş verecek” dese inanmayacağız. Paçaları sıvayıp kar soğuğu taşıyan derelere girsek bile sersemlikten kurtulamayacağız. Havada göçmen kuşlar görsek içimiz fık fık etmeyecek. Sararmış tenlerimiz kan kırmızı üzüm rengine uzak kalacak.
Mevsimlerin şeref locası, şimdilik boyunduruk parasına iki büklüm selama duruyor.
Hangisi?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçen hafta Tandoğan Meydanı’nda, okulları medreseye döndürecek yasaya karşı yapılan mitingde “Din eğitimi getirecekseniz buna karşı olan yok. Ama nasıl bir din eğitimi? Oturup bunu yine bu işin uzmanları konuşacak. Biz de kabul edeceğiz. CHP Diyanet’i kuran, imam hatip liselerini açan bir partidir” dedi. Ertesi gün, AKP müfredata “Kuranıkerim” dersi koydu.
Kılıçdaroğlu’nun ve onun seçip milletvekili yaptığı CHP’lilerin yakın dönemde söylediklerini yan yana sıralayalım:
CHP, Dersim’de katliam yapan parti. CHP, Sabahattin Ali’yi öldüren parti. CHP, imam hatipleri açan parti.
Geçen seçimlerde CHP’ye oy veren kitle, acaba CHP’yi böyle mi tanıyor?
Tüm okurlarımızı, bilgisunarda http://www.youtube.com/watch?v=xozlIJKCVNA&feature=related adresindeki görüntüyü izlemeye çağırıyorum.
O görüntüde, Kuzey Kore’de ABD Başkanı Barack Obama’nın bir küçük parmak hareketi üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun o yöne nasıl koşturduğunu görecek ve eskilerin deyimiyle hal-i pürmelalimizi anlayacaksınız.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Neden? Çünkü TGS, cezaevindeki gazeteciler için mücadele yürüten Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun öncüsü.
TGS Başkanı Ercan İpekçi, sendikadan istifa baskılarının başladığı hafta, Recep Tayyip Erdoğan’ın “O sendika var ya o sendika, Türkiye’de çok uzun süredir, hem ülke içinde hem yurtdışında kara propaganda sürdürüyor” dediğini anımsatıp dedi ki:
“Gerek Adalet Bakanı, gerekse basından sorumlu Başbakan Yardımcısı ve diğer bakanlar, cezaevindeki gazetecileri; ‘katil’, ‘tecavüzcü’, ‘dolandırıcı’, ‘terör örgütü üyesi’ olarak niteleyip ‘TGS’nin listesi’ diye karalama yolunu tercih ettiler. Sayın Bülent Arınç, TGS yönetiminden hoşlanmadığını çok daha uzun zamandır, Anadolu Ajansı’nda 2010 yılında başlayan toplusözleşme görüşmelerinden bu yana, yaptığı açıklamalarla ve davranışlarıyla belli ediyordu zaten. Bu tehditlere aldırış etmeden, hem basın özgürlüğü kampanyası, hem de Sendikal Güç Birliği içinde aktif olarak yer almamız, TGS’nin yetkili organlarında defalarca görüşülerek belirlenmiş genel stratejinin gereğidir. Bu politikalara karar veren TGS’nin seçilmiş organlarıdır. Tehditlerle değiştirilmesi de mümkün değildir.”
Ercan İpekçi, basın özgürlüğü mücadelesini, medyanın sansürüne karşın sürdürme kararlılığında:
“Medyanın, ‘herkes için basın özgürlüğü’ kampanyasını yeterince sahiplenememesi, medya patronlarının ne kadar ağır baskı altında olduğunun kanıtı esasında. Medyanın tehdit altında özgür ve bağımsız habercilik yapamaması, meslek ilkelerine uygun hareket etmekte ısrar edenlerin işten çıkarılması; tamamen halkın bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkına açık bir müdahale. Burada kastettiğimiz, toplumun geniş kesimlerini etkileme gücüne sahip merkez medya. Bunun dışında, özgürce ve bağımsızca halka gerçekleri duyurma görevini ve basın özgürlüğü mücadelesini sahiplenen medya kuruluşları da var. Ulaşabildikleri kitle son derece sınırlı. Ama iyi ki varlar, mücadelenin genişleyebilmesi için herkes onlara ihtiyaç duyuyor.”
TGS’nin başında iyi ki Ercan İpekçi var... Arkadaşları ve meslektaşları sırt dönse de, gazeteciler için mücadele ediyor.
Obama'dan Davutoğlu'na ilginç hareket
Yorum Gönder