Avrupa Birliği, özellikle de Avrupa Parlamentosu Türkiye’deki duruma yeni yeni ayıyor. “Liberal” etiketli çevreler uzun süre Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten’i yanılttılar. Alaturka kafaya alma taktikleri uygulandı. AB, Türkiye’ye bakışında doğru değerlendirme yapma kapasitesini yitirdi. Muhalefete kulak tıkadı.
Bugün gelinen noktada ünlü bir üniversitemizin, üstelik liberal bilinen bir özel eğitim kurumunun hukuk fakültesi dekanı bakın ne diyor: “‘Mustafa Balbay’ın Silivri Toplama Kampı-Zulümhane’ kitabını bir PKK’li terörist yazsaydı bugün en aşağı 10 Avrupa diline çevrilmiş olurdu!”
Dekanın adını yazmak isterdim, ama özel bir sohbette gündeme geldiği için kimsenin başını yakmayayım. Günümüz Türkiye’sinde kurumsal bağları olan insanlar artık yüksek sesle düşündüklerini söyleyemez haldeler.
Avrupa yakasında ise kımıldama var. Son raporunda yer alan hükümete yönelik eleştirilere göz atarsak, Avrupa Parlamentosu, Türkiye’ye bakışında kaldıraç noktasını kaybettiğini nihayet gördü. Basın özgürlüğü karnesinin kötüleşmesinden dem vurdu, uzun tutukluluk süresini eleştirdi.
Türk hükümeti telaşlanmakta haklı. Dışarıda ciddi imaj kaybetmeye başladılar. Hapiste o kadar gazeteci varken AB Bakanı Egemen Bağış ne yapsa etse bu yeni yaklaşımı tersine çeviremez.
Nitekim yabancı basın Türkiye’deki otoriter gidişatı yansıtmaya başladı.
Avrupa Birliği’ne Türkiye’de olup bitenleri doğru anlatmanın da bir bedeli var elbet. Bize dönüp “Size söylemiştik, kültürel olarak, demokrasi standartı açısından sorunlusunuz” dediklerinde verecek yanıt bulmakta zorlanacağız.
***
Fransa başkanlık seçimleri Türkiye’nin AB’deki geleceği açısından belirleyici. Sarkozy seçilmez ise Türkiye’ye direnç kalkacak. Gerçi Sarkozy’nin sosyalist rakibi Hollande da seçmene karşı Türkiye konusunda tedbirli konuşuyor, ama danışmanları onu ikna edeceklerini söylemekteler.
Merkel’in Türkiye’ye bakışı da belli, ama Almanya’da faklı dengeler var. Örneğin Merkel’in partisinden Bundestag Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz, “Her İki Tarafın Yararına: Türkiye Avrupa Birliği’nin Parçasıdır” diye kitap yazabiliyor.
Özetle Avrupa Türkiye ile ilişkisini etkileyecek bir konjonktür değişikliğine gebe.
***
Ne yazık ki tahterevalliye binmiş gibiyiz.
Orası düzelince, burası bozuluyor.
Brüksel ve Ankara’nın önümüzdeki günlerdeki şarkısı İlhan İrem’den: “Tahterevallinin bir ucunda sen, bir ucunda ben. İkimizde şikâyetçiyiz dengelerden!”
Bizimkiler tahterevalliden ilk kalkan taraf olsak diye hevesleniyorlar, ama Avrupa’nın da ağırlığı bulunmakta.
Hele bizde bu cari açık varken ve AB ülkeleri yabancı yatırımlarda birinci sıradayken, her babayiğidin harcı değil oyunu terk etmek.
AB ile tahterevalliye devam, ama haberimiz olsun, bundan böyle ani zıplatmalar can acıtacak.
Yorum Gönder