Türkiye her gün yeni bir tartışmayla meşgul edilirken, “boşa akıyor” bahanesiyle akarsular da yerli, yabancı tekellere teslim ediliyor. Eski Tapu Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya’nın tespitlerine göre “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satış tahtasına konan iki yüz elliden fazla akarsu kaynağı ilk etapta özelleştirmeye tabi tutularak halkın malı, kamu malı olmaktan çıkartıldı. Artık ülke kaynaklarının sata sata bitme aşamasına gelmesinden sonra, sıra elde kalan ve halkın hayat kaynağı olan sulara geldi. Kiralama yoluyla el değiştiren akarsular üzerine yapılacak HES’lerle ülkenin su kaynakları da pazarlamaya açılmış oldu. Kira yolu ile devredilecek HES sayısının 1700 olduğu açıklamaları yapılmaktaysa da sayı çok daha fazla; binlerle ifade ediliyor. Akarsularımız enerji santrali kurulması gerekçesiyle ve elektrik enerjisindeki dar boğaz öne sürülerek, yüzde 3’lük bir katkı uğruna elden çıkarılıyor.”
***
Ekin Akçay’ın incelemesine göre “Suyun ticarileştirilmesi süreci dünyanın pek çok bölgesinde çok ciddi direnişlerle karşılaştı. Bu direnişlerden en militanı, ilk su savaşı olarak bilinen Bolivya’nın üçüncü büyük şehri olan Cochabamba’da gerçekleşti. Yıl 2000 idi.Bolivyalılar, ’Suyu ve Doğayı Savunma Birliği’adını verdikleri bir örgütlenme ile beş ay içerisinde bir milyon kişiye ulaştılar ve birçok eyleme imza attılar. Şehir meydanında toplanıp aylardır ödemedikleri su faturalarını yaktıktan sonra özelleştirmelerin geri çekilmemesi halinde ülkede hayatı durduracaklarını ilan ettiler. Ulaşımın tamamen durdurulduğu şehirde Şubat ayında sıkıyönetim ilan edildi. Polis sokaklarda gerçek mermilerle eylemci avladı. Üç kişinin öldürüldüğü eylemlerden sonra şirket, su idaresini çalışanları ile birlikte devretti. Ancak özelleştirme yasası halen geri çekilmemişti. Hükümetin uzun süre askeri tehditler savurmak dışında kitlelerin taleplerine sessiz kalan tavrı karşısında halk 4 gün boyunca şehrin tüm yollarını kapattı. Çatışmalar bir ay içinde milyonlarca Bolivyalının Cochabamba’ya yürümesine yol açtı. Ülke genelinde bir günlük genel grev ilan edildi. Ve en nihayetinde halk, savaşı kazandı ve özelleştirme yasalarını geri çektirdi.
Yönetmenliğini Ichar Bollain’in yaptığı ’Yağmuru Bile’filmi Cochabamba halkının bu direnişini konu alıyor.”
***
Özkaya ise Türkiye’deki direniş konusunda şu bilgileri veriyor:
- Karadeniz’i besleyen su kaynaklarının üzerine yapılacak sınırsız HES’ler sebebiyle Karadeniz’in çölleşmesinden sonra bu defa, Akdeniz de kendisini besleyen akarsulardan, derelerden yoksun kalacaktır. Su kaynaklarının yerli tekellerin iştahını kabartmasının yanında yabancı anglo-Amerikan şirketlerinin, İsrail firmalarının iştahlarını da kabartmaması düşünülemez. Zaten yerliden yabancılara geçiş kolay bir rant elde etme yöntemidir
* Sularını kaybetmek istemeyen köylülerin son çığlığı da Korkuteli’nden yükseldi. Korkuteli’nin Sülekler köyünde yapılacak HES’e karşı köylülerle bir araya gelen “Antalya Isparta Burdur Dereleri Gönlünce Aksın Platformu” üyeleri ortak mücadele kararı aldı.
- Toplantıda konuşan Hediye Gündüz, Türkiye’de yaklaşık 1700 HES planlandığını ancak hangi dereye kurulursa kurulsun buna köylülerin muhalefet ettiklerini dile getirdi. HES’lerin amacının sanıldığı gibi enerji üretmek olmadığını savunan Gündüz, dünyada artık enerjinin alternatif kaynaklardan elde edilmeye başlandığını, buradaki asıl amacın suların satılması olduğunu söyledi.
- Gündüz, “Uluslararası karteller yaptırdıkları bilimsel araştırmalar sonucu Türkiye’nin su verilerine ulaştı. Şimdi sudan para kazanmak için akarsu kaynaklarını ele geçirmek istiyorlar. Türkiye ve Antalya haritasını önüne koyan hükümet de bu istekleri yerine getirmek için ne kadar dere varsa hepsini planlamış, ancak bu uygulama Türkiye’nin sonunu getirecek bir uygulamadır. Şu anda Rize’de, Muğla Yuvarlakçay’da, Erzurum Tortum’da, Gümüşhane Torul’da, Kumluca Alakır’da, Loç Vadisi’nde, yöre insanları tıpkı sizler gibi ayakta ve herkes HES’lere karşı mücadele veriyor” diye konuştu.
Yorum Gönder