İçi de Dışı da Hepimizi Yakar - Şükran Soner

Cumhuriyet yazarı Şükran Soner,in 29 Mart 2012 köşe yazısı:

İçi de Dışı da Hepimizi Yakar


Bizim medyadan olup bitenleri anlamak çok zor. Satır aralarından ne görebilir, akıl süzgecinden ne kadarını geçirebilirsek... Başbakanımızın içinde, başrollerde olduğu Güney Kore zirvesinden ilginç ayrıntılar kameralara takılmış... ABD lideri ile Rus liderinin bizim topraklarımız üzerindeki füze kalkanı pazarlığı, siyaseten ne boyutlarda devre dışı kaldığımızın belgesi... Ama bizim medyaya bakarsak Türkiye Başbakan’ı ikili görüşmelerin en etkili lideri..
Aradan bir satır arası daha var... ABD lideri Başbakanımızın eline bir not tutuşturmuş... İddia ediliyor ki İran’a götüreceği önemli mesajlarla ilişkiliymiş. İran’dan yine medyaya sızmalar olursa, belki başka satır aralarından bize, Ortadoğu’ya ilişkin kimi gelişmeler üzerine yaşamsal kaygılarımıza merhem ya da tam tersi kaygı, korkularımızı katlayacak gündeme katkı getirir... Yine de sızabilecek haber kırıntıları, satır arası bilgileri, gerçeklerin algılanmasına katkı yapacaksa, hiçbir şeyi bilmemek, kendi yaşamımıza, geleceğimize ilişkin Fransız kalmaktan daha hayırlı sayılabilir.
Kore toplantılarının gündeminin ağırlığının Suriye krizi olduğunu ilan etmişlerdi... Resmi söylemler, gelişmelerde sağlıklı çıkarımlar yerine kafaları daha bir karıştırıyor... Yine kaçınılmaz satır arası bilgilere, değerlendirmelere bakarak ipuçlarının peşine düşüyoruz... ABD - Türkiye liderleri aynı gibi gelen yan yana açıklamalarında aslında çok farklı protokol dilini kullanmış oluyorlar... ABD lideri seçimlere giderken besbelli dünya dengeleri, Rusya-Çin duruşları, ABD’nin başka ülkelerde askeri güçle savaş, ekonomik krizler başta öznel koşulları bağlantılı Esad karşıtlarına silahlı destek vermeye niyetli görünmüyor.
Başbakan Erdoğan, Libya’da önce Kaddafi’ye sahip çıkma anlamına da gelebilecek dışarıdan müdahaleyi reddetmiş, sonra da NATO’nun müdahalesinde başrol oynamış olmanın çıkmazına düşmemeye kararlı, ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptığı Esad’a çok çabuk sırtını dönmüştü. Dün de çizgisini korumak zorunda olarak dünyaya Esad’ın bir an önce gönderilmesi çağrısını yineliyordu. Zaten ikili görüşmelerinde dünya liderlerine de aynı türden çağrılar yapmıştı. Ancak Rus lider ikili toplantının hemen arkasından dış müdahale ve desteğe karşı politikalarının değişmeyeceğini bizim medyaya bile duyuruvermiş... Suriye muhaliflerinin İstanbul toplantısından uzlaşma çıkamaması, sınır kampında bizim başımızı çok ciddi belaya sokabilecek intihar eylemcilerinin silahları ile yakalanmaları... Dert üzerine dert...
***
Yine de Başbakan Erdoğan, dışarıda dünyaya, insan hakları, demokrasi aşılamada öncü lider rolünden vazgeçmeme inadında... İçeride, karardan bihaber bakanlara, parti yönetimine, milletvekillerine “Ben dönene kadar 3 çarpı 4’ü çıkarın” talimatını vermiş... Dünyada örneği olmayan sayısız boyutu olumsuz sonuçları ile zaten kalite, içerikte yerlerde sürünen eğitimimizi, çocuklarımızın geleceğini karartan diktatoryal talimatı vermiş olmayı kendine hak görüyor... Dindar, kindar odaklara dayanarak, dindar, kindar gençler yetiştirmeyi, seçmen çoğaltmayı gelecek seçimlere, varlık güvencesi olarak görüyor...
Dün son rötuşları yapılan AB’nin Türkiye raporuna ilişkin gelen taze haberlere göre, bu olumsuz gelişmelerin yansımaları olmuş. Siyaseten AKP ile ilişkileri çıkarları gereği iyi tutma çabası olsa da, AB kriterleri AKP’nin bu son yapmak istedikleri ile öylesine ağır çelişiyor ki... Raporlarına bizdeki çığlık seslerine konu olan eğitim ilkeleri anlamında olmazsa olmazlardan kimi kriterler eklemişler... Örneğin mesleki, teknik yönlendirmenin 9-10’lu yaşlarda yapılmasının cinayet olduğu, olabildiğince en ileri, ideali zorunlu eğitimin sonrasına çıkarılması gereğine işaret etmişler...
Gelin görün ki eğitimcilerimizin son uyarı çığlıkları, giderek diktatoryal eğilimleri kabaran iktidarımızın yeni şiddet gösterilerine hedef oluyor... Medyamız eğitimin içeriğine, çocuklarımızın geleceğine ne kadar duyarsız kalsa da sokaklarda şiddet gören öğretmenlerin haberlerini yok sayamıyor. Dünyaya ileri demokrasi dersleri vermeye kalkan, İslam dünyasında rol model olmaya özenen Erdoğan iktidarı Meclis’te dayatma ile bu yasayı hızla çıkarmanın her yolunu hak-mübah saymakla kalmıyor... Yasayı eleştirmeye, sakıncalarını kamuoyuna anlatmaya çalışan öğretmen örgütlenmelerinin üyeleri eğitimciler, otobüslere binemeden polis gücü ile aşağı indiriliveriyorlar. Ankara sokaklarında yolları kesiliyor, orantısız güç kullanan polis şiddetine hedef oluyorlar.
CHP’nin ana muhalefet partisi olarak parti grubunu Tandoğan Meydanı’na taşımasına, Meclis’te hazırlıklı direnmesine çok sinirli AKP kadroları, güçlerinin yettiği noktalarda kaba gücü sonuna kadar kullanmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Besbelli iktidarda büyümenin mutlak, bir tür padişahlık gücü kazandırdığı vehminde ya da sınırsız güç kullanabilmede koşulların elverdiği inancında gözü kara sivil diktatoryal eğilimler, çıkışlarda yarışıyorlar..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget