Bizim lise yıllarımızda gösteri yürüyüşleri ve protesto eylemleri ünlüydü. Lise çıkışında topluca yürüyüş yapılıp marşlar söylenmesi, sloganlar atılması, bazen iki karşıt görüşlü okulun karşılaşıp kıyamet kopması alışılmış şeylerdendi.
Demirel’in ünlü sözü, “Yollar yürümekle aşınmaz” bu döneme aitti.
Ardından 12 Eylül darbesi geldi. Protestoyu, gösteri yürüyüşünü bırakın, üç kişiden fazla insanın sokakta bir araya gelmesi bile suç sayılmaya başlandı .
Aradan 30 yıl geçti, “yollar yürümekle aşınmaz”dan, “yollar yürümekle aşınır” demokrasisine geldik.
Artık yürüyüş yalnızca sağlıklı yaşam için ve tek başına yapılınca kabul görüyor.
Herhangi bir protesto, herhangi bir konuda talep dile getirmek için yapılan gösteri, herhangi bir konuda ses duyurmak için yapılan bir yürüyüş demokratik bir tepki değil bir suç olarak görülüyor.
***
Emniyet güçleri, biber gazından tazyikli suya tam teçhizatlı olarak göstericilere saldırmaya hazır bekliyor.
Oysa demokratik toplumlarda emniyet güçleri, gösterinin olaysız geçmesi için tedbir almakla, göstericilerin başkalarına zarar vermesini olduğu kadar kendilerinin de zarar görmesini önlemekle görevlidir.
Göstericilerin yanına artık milletvekilleri gidiyor ama o da fayda etmiyor.
Belli bir noktada yolu kapattığı gerekçesiyle dağıtılan göstericileri ara sokaklarda kovalamaya devam etmek durumun yalnızca gösteriye izin vermemekten öte bir şey olduğunu gösteriyor.
Korkarım yakında Meclis’te fazla gösteri yaptı diye bazı milletvekillerinin başına da iş açılabilir.
***
Demokrasinin en önemli özelliklerinden biri, duymaktan hoşlanmayacağımız görüşlerin de dile getirilmesini kabullenmekse bizim böyle bir durumumuz olmadığı ortada.
Katılımcı demokrasi sözü zaten tarih oldu. Kimsenin bir şeye katılması söz konusu değil. Eğer politikayla uğraşacaksan “İşini gücünü bırak seçimlere gir, yoksa karışma” düsturu ağır basıyor günümüzde.
Politika, bütün toplumu ilgilendiren kararların alındığı, çocuklarınızın geleceğini etkileyen reformların yapıldığı bir alan değil de sanki profesyonel bir iş gibi algılanmaya başlandı galiba...
Eğitim reformu yapılırken, öğretmenlerin, velilerin ve tabii öğrencilerin görüşlerinin sorulmaması, onların sorulmadan dile getirmesine de izin verilmemesi, “reform” kavramının zaten içini boşaltmış olmuyor mu?
Yorum Gönder