İşte, İlker Başbuğ'un iddialara cevabı
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, “internet andıcı” soruşturması kapsamındoaki yargılaması bugün devam edecek. İddianamede yer alan her suçlamaya karşılık İlker Başbuğ’un cevapları Avukatı İlkay Sezer tarafından mahkeme başkanlığına sunuldu. SÖZCÜ, Başbuğ’un iddianamedeki suçlamalara verdiği cevaplara ulaştı.
İddia konularına belgelerle ayrıntılı cevap verilirken, mahkemeden tahliye talebinde bulunuldu, yargılama yerinin de Yüce Divan olduğu belirtildi. İşte iddia konuları ve buna Başbuğ’un avukatı aracılığıyla verdiği cevaplar:
- Ankara Ticaret Odası’ndaki (ATO) toplantıya niçin katıldınız?
3 Mart 2004 günü Ankara’da “Hilafetin Kaldırılması ve Tevhidi Tedrisat Kanunu” konulu bir toplantıya katılması suç unsuru olarak görülmüştür. Kamuya açık, o tarihte basın yayın organlarında yer alan bu toplantıya, yurt dışında bulunan Genelkurmay Başkanı ile Ankara dışında bulunan Hava Kuvvetleri Komutanı hariç, Ankara’daki bütün orgeneraller ve oramiraller katılmıştır. İddianamedeki bu anlatıma göre, şimdi toplantıya katılan bütün orgeneral ve oramiralleri de örgüt üyesi olarak mı kabul etmek gerekiyor? Bu toplantıya katılım, nasıl suçun delili olabilir ?
- Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay niçin görüştünüz?
Genelkurmay 2nci Başkanı iken, Genelkurmay Başkanlığına ilişkin bir haberin gazetede yer alması üzerine, basına sızmanın kaynağını tespit etmek üzere ilgili medya mensubu ile yapmış olduğu bir görüşmenin, örgütsel irtibat olduğunun ileri sürülmesi mantık ve hukuk kuralları ile izah edilemez.
Özkök Paşa’nın da adı geçiyor
- Üçüncü Kişiler arasında geçen telefon görüşmelerinde adınız niçin geçti?
Fatma Cengiz ve İbrahim Şahin arasında geçen telefon görüşmelerinde müvekkilimizin adının geçmiş olması da, iddianamede delil olarak gösterilmiştir. Oysa anılan telefon görüşmelerinde Hilmi Özkök, Çevik Bir, Yaşar Büyükanıt gibi üst rütbeli kişilerin de adı geçmektedir. İddianamede, bu konuşmaların ciddiye alınarak, örgütsel bağın delili olarak nitelendirilmesi inandırıcılıktan ve hukuki dayanaktan yoksundur. Dosyada mevcut üçüncü kişiler tarafından yazılmış iki yazıda, yalnızca adının geçmesi, örgütsel bağlantı olarak değerlendirilemez.
Kayıt altındaki dilekçe
- Avukat Serdar Öztürk’ün Genelkurmay’a yazdığı dilekçeler
Genelkurmay Başkanlığı’nın, Mahkemenize yazdığı 20 Temmuz 2011 tarihli yazısında; ‘Serdar Öztürk ile Avukatı Demet Reçber tarafından Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdikleri dilekçeler olduğu ve bu dilekçelerin de değişik adli makamlara hitaben yazılmış eklerinin bulunduğu’ bildirilmektedir. Genelkurmay Başkanlığı’na istek ve şikayet içeren pek çok mektup her zaman gönderilmekte ve bunlar kayıt altına alınmaktadır. Kayda alındığı anlaşılan mektuplar üzerinden örgütsel bağlantı, iddianamenin inandırıcılıktan yoksun olduğunu ortaya koymaktadır.
Zorlama delil yaratma örneği
- Yüksek Askeri Şura (YAŞ) konusundaki bilgi notu
İddia edilen belgede; Genelkurmay 2nci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın hedef olduğu ve önünün kesilmek istendiği, bu amaçla 1nci Ordu Komutanlığı’na atanmasının engellenmek istendiği yazılıdır. İddia edilen belgede geçen “engelleme”den Orgeneral Hasan IĞSIZ’ın, daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığına atandırılması kastediliyor ise, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yasalarına göre; Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmak için bırakın 1nci Ordu Komutanlığı’na, Ordu Komutanlığı’na atanmak bile zorunlu değildir. Hukuksal hiçbir geçerliliği bulunmayan bu tür soyut iddiaların, iddianamede delil olarak gösterilmesi zorlama delil yaratmanın diğer bir örneğidir.
- Bilgi notundaki Hükümeti devirme iddiası
Aynı bilgi notundan hareketle, müvekkilimizin Kara Kuvvetleri Komutanı iken Hükümeti yasadışı yollarla devirmeyi planladığı ileri sürülmektedir. Oysa ki, iddianame ve ekleri incelendiğinde ileri sürülen “eylem planı”nın varlığına ilişkin hiçbir somut delilin bulunmadığı açıkça görülmektedir. Bu da, iddianamenin yasal açıdan geçerli bir delile dayanmaksızın, yalnızca soyut iddia ileri sürülerek, yasaya aykırı biçimde hazırlanmış olduğunun bir diğer göstergesidir.
İnandırıcılıktan yoksun iddia
- 51 Nolu DVD’de olduğu ileri sürülen Bilgi Notu.
İddia edilen 51 Nolu DVD’de yer alan Bilgi Notu’nun medyada yer alması üzerine; bu iddialar bilgi notunda ismi geçen Doç.Dr. Nuran Yıldız, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu ve müvekkilimiz tarafından yalanlanmış. Ayrıca; iddianamede 51 Nolu DVD’nin 7 Ocak 2009 tarihinde yapılan arama sırasında bir ofiste bulunduğu ileri sürülmüş ise de, bu iddia, bizzat ilgili kişi tarafından reddedilmiştir. 51 Nolu DVD, polis raporlarına göre; açılamayacak derecede özel olarak kesilmiş, üzerindeki parmak izleri de tümüyle silinmiştir. DVD’nin hukuken hiçbir geçerliliği yoktur. Dosyada mevcut bu somut verilerin mevcudiyetine rağmen, iddianamede halen daha müvekkilimize soyut suç isnadında bulunulması son derece haksız ve inandırıcılıktan yoksundur.
Göreve başlamadan bir yıl önce
AK Parti Kapatma Davası’na ilişkin iddia.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Mahkemenize göndermiş olduğu 17 Ocak 2012 tarihli yazısından da görüleceği üzere, kapatma davasında sadece bir haber, Genelkurmay Başkanlığınca işletilmiş olan bir siteden alınmıştır. Bu haber de Cumhuriyet gazetesinden alınan “apronda namaz şov” isimli bir haberdir. Haberin yayın ve siteye eklendiği tarih, müvekkilimizin Genelkurmay Başkanlığı görevine başlamasından bir yıl kadar öncedir. Bu gerçeğe rağmen, söz konusu iddiaya dayalı olarak, müvekkilimize nasıl suç isnat edilmektedir?
Kaygı verici gelişme
Soruşturma emri verilmesinin örgüt bağlantı iddiası
Varlığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planının, basında yer alması üzerine, o sırada yurtdışında bulunan müvekkilimizin, Orgeneral Hasan Iğsız tarafından aranması ve konu hakkında bilgi verilip, düşüncesinin alınması iddianamede örgütsel bağın delili olarak gösterilmiştir. Bunun, iddianamede örgütsel bağ olarak gösterilmeye çalışılması hukuk güvenliği açısından son derece kaygı verici bir durumdur. Kaldı ki; Orgeneral Hasan Iğsız, bu konuyu o tarihteki Genelkurmay Başkan Vekili Orgeneral Işık Koşaner ile de derhal paylaşmış ve resmi onayı da, yine Genelkurmay Başkan Vekili’nden almıştır.
Ayrıca Orgeneral Hasan Iğsız’ın teklifi üzerine, müvekkilimiz de bu konuda derhal soruşturma açılmasının uygun olacağını bildirmesi de, iddianamenin ne derece trajikomik olduğunun bir diğer göstergesidir. Görüldüğü üzere, iddianamede müvekkilimiz ile iddia edilen terör örgütü arasında suni irtibat yaratmaya yönelik ile bu tür zorlama yorumlara yer verilmesi, hukuk adına gelinen üzücü noktayı ortaya koymaktadır.
- İnternet Andıcı
30 Ağustos 2008 tarihinden önce çeşitli tarihlerde açılmış olan 42 adet internet sitesi 4 Şubat 2009 tarihinde kapatılmıştır. Tanıtım ve kamuoyunu bilgilendirme amaçlı 4 alandaki siteler aktif hale getirilmeden, hiçbir yayın faaliyetinde bulunmadan 19 Haziran 2009 tarihinde kapatılmıştır.
Ayrıca, hiçbir tarihte yayın faaliyetine geçmeyen bu 4 alandaki site ile daha önceden kapatılmış olan 42 adet site arasında da herhangi bir bağlantı ya da ilişki de yoktur.
Mesnetsiz bir iddianame
İddia olunan İrtica İle Mücadele Eylem Planı :
Genelkurmay Başkanlığının, iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı gibi bir plan hazırlamasına ilişkin herhangi bir görevi yoktur. İddia edilen bu plan, 12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede yer alınca sorufşturma başlatılmıştır. İddianamede, müvekkilimizin 26 Haziran 2009 tarihinde yaptığı basın toplantısında, o gün yalnızca fotokopisi elde olan İddia Edilen Eylem Planına; sadece kağıt parçası tabirini kullanmasından dolayı, varsayım üzerinden gidilerek elde hiçbir somut delil olmaksızın, iddia edilen planın bilgisi dahilinde hazırlandığı ileri sürülmektedir.
Üzülerek söylemek gerekirse; böylesine mesnetsiz bir iddianın, demokratik bir hukuk devletinde düşünülmesi ve ileri sürülmesi kabul edilemez bir tutumdur. Kaldı ki; iddia edilen planın basında yer alması üzerine Genelkurmay Başkanlığınca tereddütsüz soruşturma açılması da dikkate alındığında, bu iddianın ne derece mesnetsiz ve yersiz olduğu ortadadır.
Yargılamayı etkileme ve itibarsızlaştırma
Basın Açıklamaları niçin yapıldı
Basında yer alan asılsız iddialara karşı, kamuoyunu bilgilendirmek ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin moralini muhafaza etmek amacıyla yapmış olduğu tamamıyla hukuka uygun 4 adet basın toplantısı ile 1 adet röportaja dayalı olarak soru yöneltilmiştir. Ancak, iddianameye baktığımızda, müvekkilimize bu kez 3 basın toplantısı ve 2 röportajdaki kelimeler adeta cımbızla seçilerek yargılamayı etkilemeye ve itibarsızlaştırmaya çalıştığının ileri sürüldüğü görülmüştür. Bu son derece haksız ve mesnetsiz isnatlardır .
Tarihe not düşecek dava
Tarihe not düşecek bir davada, CMK m.4’e göre davaya bakan mahkeme kovuşturmanın her devresinde görevli olup olmadığına resen karar verebileceğine dair amir hükmü gereğince, Mahkemenizin bu yanlıştan biran önce dönmesini ve hukuken hükümsüz nitelik arz eden ve CMK’nundaki şartları ihtiva etmeyen tutuklama kararının kaldırılarak müvekkilimizn bihakkın tahliyesine karar verilmesini ve dosyanın Yüce Divana gönderilmesini talep ediyoruz.”
Yorum Gönder