Ne zaman öğretim lafı ortaya atılsa, hemen gündeme “kız öğrenciler” gelir:
“Kızlar ne olacak?”
Geçen gece bir öğretim derneğinin başkanı yandaş televizyonda anlatıyordu:
“Ben kızımı karma okula göndermem!”
* * *
Bu laflar bize 1920’lerin “zânu be zânu” tartışmasıyla, Darülfünun’un yani üniversite rektörü Naim Bey’in tepkisini hatırlattı.
Öğrenciler toplanmışlar, Edebiyat Fakültesi’ndeki Emin Erişirgil’e duyurmuşlar, Erişirgil de Naim Bey’e gitmiş, “ne oluyor?” diye...
* * *
Bundan sonrasını anılarında anlatır:
“Naim Bey umumi koltuğunda oturuyor. Masasından beş-altı adım uzakta İnâs Darülfünun’unun elli-elli beş yaşına kadar olan Zâtiye Hanım adındaki müdür muavini ayakta duruyordu... Bu hanım, müdür-i umumi Naim Bey’e, nezaretten kızlara mahsus üniversite binasının boşaltılması hakkında gelen emre göre, oradaki eşyanın ne vakit, nereye konulacağını soruyordu.
Rektör demek olan umum müdür, büyük bir gazete kâğıdını perde gibi yüzüne doğru tutmuştu. Velev ki elli- elli beş yaşında olsun, mahrem olmayan bir kadınla konuşmak kendi dinince caiz olmadığı için bu gazeteyi paravana gibi kullanıyor, onun arkasından şunları söylüyordu:
-Git işine... Ben kız ve erkek talebeyi zânu be zânu (diz dize) okutturmam. Benim dinim buna haramdır!”
* * *
Emin Erişirgil donup kalır.
Bunları söyleyen hem üniversite rektörü, hem de felsefe profesörüdür. Sonra kendisini toplar; durumu anlatır, gençlerin binayı basıp rektörü dövmek gibi bir niyetleri yoktur. Kadın-erkek dershanede bir arada oturmalarını kabul etmediği için kendisini protesto etmişlerdir, olay budur.
Ve sonra ekler:
“Siz ne yaparsanız yapın, ben zamanı gelince Edebiyat Fakültesi’ni açacağım!”
Rektör kızar:
“Zaten bu çocukları dinsiz ve şımarık yapan sizsiniz. Ben müdür-i umumi kaldıkça, kız ve erkek öğrencilerin zânu be zânu ders okumalarına muvafakat edemem. Benim dinim buna manidir. Eğer ısrar edilirse ben yapacağımı bilirim.”
Olay, Emin Erişirgil’in içinden sevindiği gibi gelişir ve Naim Bey rektörlükten istifa eder.
Ama, felsefe profesörlüğüne devam eder.
* * *
Emin Erişirgil, bir gün kendisine yarı şaka, yarı ciddi takılır:
“Beyefendi, hani kadın ve erkek talebenin zânu be zânu oturmalarına benim dinim müsait değildir, ben buna razı olamam diyordunuz. Şimdi yan yana sizin tabirinizle zânu be zânu oturan kız ve erkek talebeye mükemmelen ders verip duruyorsunuz. Herhalde alışmış olmanız gerek.”
Eski rektör gayet ciddi karşılık verir:
“Benim dinimde, kerhen olursa bir işi yapmak caizdir. Hocalıktan çekilip de çoluk-çocuğu sıkıntıda bırakamazdım ya!”
* * *
Aradan 80 küsur yıl geçmiş, Naim Bey’in “zânu be zânu” kafası bugüne intikal etmiştir.
Hem de demokrasi adına...
Allah hayırlara vesile etsin.
Yorum Gönder