Balyoz Hakimi’nden hukuk dersi: Konuşun, konuşun, bunlar size geri dönecek!

Balyoz Davası’nı izlemek için dün Silivri’deydim. Benim şansıma duruşma, başlamadan bitti!

Nasıl mı?

Anlatayım:

Mahkeme Başkanı, önce tutuklu sanıkların, sonra tutuksuz sanıkların yoklamasını yaptı.

Tutuklu sanıklar salonu doldurduğu için, tutuksuz sanıklar basına ayrılan bölüme oturtulmuştu.

Bu yüzden mübaşir beni de “tutuksuz sanık” sandı ve adımı, soyadımı söylemem için mikrofon uzattı. Mübaşirin bu nazik teklifini reddettim ve sabahın o saatinde şarkı söylemek için sesimin uygun olmadığını (!) belirttim.
***

Sonra avukat yoklamaları yapıldı. Kıdemli ceza avukatı Celal Ülgen usul hakkında söz istedi. Mahkeme Başkanı bu talebi duymazdan gelince, Celal Bey ısrarcı oldu ve “Söz talep ediyorum. Konuşturmak zorundasınız” dedi.

Mahkeme Başkanı da bunun üzerine, Ülgen’e döndü ve “Konuşturmazsam ne yapacaksın” diye çok anlamlı bir soru sordu.

Bu anlamlı soru, “Konuşurum”, “Konuşturmam” savaşına dönüştü...

Sonunda Başkan Bey, Celal Ülgen’i salondan attırmakla tehdit etti. Ülgen, “Attırın o zaman” diye direnince, Mahkeme Başkanı duruşmaya beş dakika ara verdi.

Bu arada tutuklu sanıkların oturduğu bölümden ve seyircilerden tepkiler yükselince; Mahkeme Başkanı’nın, “Konuşun, konuşun... Bunlar size geri dönecek” dediği duyuldu.

Bu tehdit, sanıkları, izleyicileri ve avukatları daha da sinirlendirdi. Mahkeme Başkanı’nın kulağı çok iyi duyuyor olmalı ki, o gürültüde sanıklardan birinin kendisine, “Şerefsiz” dediğini iddia etti ve bunu tutanaklara geçirtti.
***

Verilen arada hemen duruşma salonunun yanındaki avukat odasına koştum... Tüm avukatlar oradaydı. Mahkeme Başkanı’nın, görevlerini yapmalarına engel olduğunu söyleyerek, toplu halde oturuma katılmama kararı almayı tartıştılar.

Sonuçta avukatların bir bölümü aradan sonra duruşma salonuna hiç dönmezken, dönenler adına genç avukat Hüseyin Ersöz söz aldı ve Başkan’ın tutumunu eleştirdi. Ayrıca Celal Ülgen’in salona alınmasını da talep etti.

Başkan, az önce Celal Ülgen’le yaşadığı polemiğin aynısını bu kez Hüseyin Ersöz’le yaşadı ve onu da “zorla” dışarı attırma kararı aldı.

Bunun üzerine tüm sanık avukatları toplu halde salonu terk etti.

On beş dakika sonra da “reddi hâkim” kararı aldıklarını açıkladılar.
***

Başkan, ortalığın durulmasından sonra birkaç sanığa söz verdi.

Emekli Oramiral Özden Örnek ve Emekli Orgeneral Çetin Doğan başta olmak üzere söz alan tüm sanıklar; hâkime, “Lehimize olan bilirkişi raporlarını dosyaya neden almıyorsunuz? Savcılık iddianamesine göre bizim darbe yapmamızı engellediğini söyleyen Aytaç Yalman’ı neden aylardır tanık olarak dinlemiyorsunuz?” gibi son derece net sorular sordular.

Hatta bir başka sanık, “Sunum yapmak için kürsüye gelebilir miyim?” dedi...

Ne ilginçtir ki; daha on beş dakika önce, onca gürültüde kendisine “Şerefsiz” denildiğini duyduğunu iddia eden Mahkeme Başkanı, bu son derece net soruları duyduğunu ve anladığını belli eden bir imada bile bulunmadı. Sadece öylesine, uzun uzun bakındı, durdu.

Sonuçta da duruşmayı bugüne erteledi.
***

Aylar önce hukuk profesörlerine bir çağrıda bulunmuş ve “Tüm öğrencilerinizi Silivri’ye getirin. ‘Bir yargılama nasıl olmamalı?’ sorusunun yanıtını, uygulamalı olarak burada öğretebilirsiniz” demiştim...

Şimdi tiyatro hocalarına sesleniyorum:

Siz de tiyatro oyunculuğu eğitimi alan öğrencilerinizi Silivri’ye getirin ve duruşmaları izletin:

Dünyanın en trajikomik oyununu izleme şansını onlardan esirgemeyin!
*****

SERAP’TAN BABASINA!

Tutuklu sanıkların yakınları evleniyorlar, doğum yapıyorlar, hastalanıyorlar, askere gidiyorlar; ama tüm bunları “canlarından ayrı” yaşıyorlar.

Hepsine katlanıyorlar da... Cezaevlerindeki yakınlarının doğum günleri, onları inanılmaz bir acıya boğuyor!

Bugün de “Serap’ın babası”nın doğum günü!

“Onlar da kim?” mi diyorsunuz?

Baba; Balyoz Davası sanıklarından Koramiral Kadir Sağdıç... 60 yaşına giriyor... Serap da onun kızı!

Yayınlamamı istediği mesajı aynen şöyle:

“Seni çok seviyoruz baba... Yeni yaşında çok daha güzel günleri birlikte özgürce geçirmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Kızın, Oğulların, Eşin...”

Babalar belki yargılandıkları Balyoz’dan aklanıp kurtulacak...

Ama çocuklarının; başlarına düşen asıl balyozun etkisini ömür boyu atlatabileceklerini sanmıyorum!

Doğum gününüz kutlu olsun Kadir Bey...
*****

GÜNÜN SORUSU

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, “Biz İmralı, Kandil ve BDP olarak Kürt sorunun çözümü için müzakereye hazırız” demiş...

Sözüm Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na:

BDP’nin terör örgütüyle ilişkisini görüp, görevinizin gereğini yapmanız için, adamların ayrıca bir de dilekçe vermeleri mi gerekiyor?
*****

Kutlayalım da... Nasıl?

Bugün 27 Mart... Dünya Tiyatro Günü! Bizim ülkemizde tüm “özel günler” gibi, bunun da anlamı kalmadı!

Sanatın kötülendiği... Sanatçıların horlandığı... Devletin sanata destek yerine köstek olduğu... Devlet Tiyatrosu’ndaki ve Şehir Tiyatroları’ndaki binlerce tiyatrocunun üç otuz paraya talim ettirildiği... Sergilenecek eserlerin sanatsal kriterler yerine, “iktidarı eleştirip eleştirmediğine” göre seçildiği... Özel ve amatör toplulukların hâlâ oyun sergilemek için sahne bulamadığı... Binlerce tiyatrocunun aç ve açıkta olduğu... Bu yüzden bazılarının piyasa işi televizyon dizilerinde oyunculuklarını köreltip, yüzlerini eskittiği bir dönemde...

Dünya Tiyatro Günü’nü kutlamak, bana gerçekten anlamsız geliyor...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget