Sıra , kız ve erkek okullarının ayrılmasına geliyor - Saygı Öztürk

Okul sisteminin içine sokulmak istenen kesintili eğitim modelinin altında imam hatip liselerinin orta kısımlarının yeniden açılmasının yanı sıra, tüm okulları imam-hatipleştirme yatıyor. AKP’nin parti ve hükümet programlarında, seçim beyannamesinde, 5 yıllık kalkınma programlarında olmayan şimdi ortaya çıkarılan eğitimdeki yeni model, ülkede yeni bir gerilimin de kaynağı olmaya devam ediyor.

CHP Grup Toplantısı onbinlerle birlikte Tandoğan Meydanında yapıldı. Öğrenciler ya okullarında ya da dershanelerde olduğu için alanda “yok” denecek kadar azdı. Ama onların babaları, anaları, kardeşleri oradaydı.

“Karma eğitim” sonlandırılacak
Çocuklarımızın, ülkenin geleceğiyle ilgili konular artık eğitimcilerin görüşünü alma gereği bile duymadan TBMM’de görüşülüyor. Yakında, “her okula bir mescit”, “kız ve erkek okulları ayrılsın” bunun yeni adımları olacak. Kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıfta, aynı binada olmasının birilerini alabildiğine rahatsız ettiğini belirtelim. Bu konuda, hükümete yakınlığı ile bilinen öğretmen sendikasının bakanlık nezdinde yoğun bir çaba içinde olduğunu da söyleyelim.

Okulları halledildi, şimdi sıra dershanelere geldi. AKP’nin iktidara geldiği dönemde ülke genelinde bin 885 dershane bulunurken, bugün bu sayı “kaçak” olarak çalıştırılan dershanelerle birlikte 6 bine yaklaşmış durumda. AKP’nin getirdiği “bol sınavlı” modelin eğitimde yarattığı tahribatlar görülmeye başlanmış olacak ki AKP’li bir bakanın getirdiği sınav modelini, bir sonraki kaldırıyor. Seviye Belirleme Sınavları da bunun en çarpıcı örnekleri arasında yer alıyor.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, eğitim konularından ne kadar uzak olduğunu en iyi eğitimciler biliyor. Öğretmenin ne kadar tatil yaptığından, kaç saat çalıştığından bile habersiz olan, bakandan sakın “reform” beklenmesin. Hükümete yakınlığı ile bilinen yayın organları, ne yapılsa bunu “reform” diye yazmaya, anlatmaya devam edeceklerdir.

Dershaneler, cemaatin kontrolünde
Dershanelerin bugün eğitimin ayrılmaz bir parçası haline geldiği doğru. Lise öğrenimi adeta “formalite”ye dönüşmüş durumda. Nitekim, ÖSYM Başkanlığının verilerini incelediğimde, yeni mezun öğrencinin üniversiteye girme oranı yüzde 14’lerde seyrederken, dershaneye giden eski mezunların başarı oranı alabildiğine yükseliyor.

Başbakan, bir yandan üniversite sınavını kaldıracaklarını açıklarken, YÖK yetkilileri ise sınav sayısını artırma çalışmalarını yürütüyor. Yeni sınavlar demek, dershanelere “devam”la eş anlamlıdır.
Cemaatlerin dershaneler üzerinde önemli bir ağırlığı var. Normal dershanelerin cemaat kontrolündeki dershanelerle rekabet şansı da yok. Çünkü, cemaat dershanelerinde öğrencinin kalacağı yurtlardan tutunuz, yemeğine kadar her türlü ihtiyaçları karşılandığı gibi fiyatı da onların yarısı civarında.
Artık “zincir dershane” olmuş, cemaat kontrolündeki dershanelerin tüm il ve ilçelerde şubeleri bulunuyor, bu dershanelerin bütün eğitim araçları da yine cemaatler için önemli bir gelir aracı olarak karşımıza çıkıyor.

Cemaat okul ve dershanelerine destek mi?
Dershaneleri okula dönüştürmek istemenin altında da ince hesaplar yatıyor. Önce, cemaatlerin kontrolü altındaki özel okullardan “hizmet satın alma” çalışması yapıldı. Yani, öğrenciler özel okula gönderilecek, parasının bir bölümü Devlet tarafından karşılanacak.

Dershaneler için de aynı düşünce var. Madem öğrenci okuluna gitmek yerine dershaneye gidiyorsa, öğrencinin lisedeki yıllık maliyeti hesaplanıp, bunun dershaneye giden öğrenciye verilmesi ve böylece dershanenin, okula dönüştürülmesi öngörülüyor. Olur mu? Muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının önerilerini, eleştirilerini hiç dikkate almayan bir hükümet isterse tabii ki olur.

Söz Hacettepe Üniversitesi’nin
Türkiye’nin ana konularında üniversitelerin sessizliğine ne demeli? Hacettepe Üniversitesi Senatosu’ndan gelen sese kulak verelim:
- Zorunlu eğitimin 6 yaşında başlatılmasının, çocukların zihinsel, sosyal, duygusal,
bedensel ve dil gelişim özellikleri yönünden daha uygundur.
- Türkiye, sekiz yılık zorunlu eğitimle birlikte son 15 yıllık dönemde önemli kazanımlar elde etmiştir. Örneğin; okullaşma oranı yüzde 98’e, kızların okullaşma oranı ise daha yüksek bir artışla yüzde 79’dan yüzde 98’e ulaşmıştır.
- ilk 4 yıllık zorunlu eğitim sonrasında, diğer bir ifadeyle 9-10 yaşındaki çocukların mesleğe yönlendirilmesi uygun değildir.
- Eğitimle ilgili kapsamlı değişiklik çalışmalarında bilimsel çevrelerin ve kamuoyunun yeterince görüşü alınmamıştır.

Üniversitenin bu konudaki kapsamlı çalışması dileriz, sessizliğini koruyan üniversiteler tarafından örnek alınır. “Reform” diyenlerin Türkiye, 6,5 yıllık ortalama eğitim süresi ile 187 ülke içinde 123’ncü, uluslararası PISA sonuçlarına göre 34 batı ülkesi arasında 32. sırada yer aldığını da görmesi gerekiyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget