Dün Şemdinli’de iki haftadır süren operasyonlar ve bu kez meselenin “eski PKK faaliyetlerinden farkı ve Kuzey Suriye’nin yeni bir Kürt bölgesi haline dönmesiyle arasındaki ilişki” konusunu yazmış, Türkiye’nin Suriye politikasında yaptığı hatanın bundaki rolünden söz etmiştim, devam ediyorum. Aynı gün PKK’nın artık yakınlarında bulunan köylerdeki aileleri “silahlanmaları ve kendilerine destek vermeleri konusunda tehdit ettikleri” haberi verildi..
Her aileden 1 kişi istiyor ve çocuğunu vermeyen aileden “zorla alacakları” tehdidinde bulunuyorlar ve ordu operasyonlarında köyleri kendilerine kalkan yapıyorlarmış. Evladını kaçırabilen kaçırıyor ama kaçıramayanlarla PKK teröristlerinin sayısının ne kadar hızla artacağı da tahmin edilebilir.. Bu arada Esad’ın yanında “ona destek veren” İran da “Suriye de ortaya çıkan şiddet ve dökülen kanın sorumlusu” olarak Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ı göstermiş. Kısacası Suriye olayının başımıza yeni ve büyük dertler açtığına hiç şüphe yok..
BARZANİ’NİN İKİYÜZLÜLÜĞÜ!
Herkes biliyor ki Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani “Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın yönetimi ele geçirmesini” kendisi örgütledi. Hakkari’de PKK’nın “son eylemlerini aynı hedefle yaptığını” da elbette en iyi bilen kişi.. Ama efendim, Pazartesi günü “Hakkari’deki saldırıları kınayarak, barış görüşmelerinin önünün açılması için 2 tarafa da ateşkes çağrısı” yaptı. Açık ve net ikiyüzlülüğü görülmeyecek gibi değil. Suriye’deki PYD de aynı şekilde “ne yaptılarsa barış için yaptıklarını, Kürt sorununun halledilmesi için çalıştıklarını” söylüyor. Aynen Türkiye’de yıllardır bir yanda Güneydoğu savaş alanına çevrilirken birilerinin anlatıp durduğu barış masalları gibi..
PKK ve Barzani için tek sorun ve tek çözümün “Türkiye dahil olmak üzere 4 ülkede Kürdistan’ı kurmak” olduğu artık laf ebeliklerinin arkasına gizlenemeyecek kadar açıktır. Şemdinli’de uzun süredir devam eden “savaştan farksız” tablo ve Çukurca saldırısının nedenleri de bu hedef ve “Esad’ın Türkiye’den intikam alma isteği”dir. Bu konuda AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in “Türkiye’nin etkinliğinden rahatsız olan odaklar” iddiası artık pek hafif kalıyor.
YATANI KİM GETİRECEK?
Hakkari’de şehit olan Jandarma Er Burak Tütüncüoğlu’nun acılı eniştesi cenaze töreninde “Burada yatanı kim geri getirecek” deyince Amasya Tugay Komutanı “Onlar orada olduğu için sen yaşıyorsun” cevabı vermiş. Peki nereye kadar şehit ailelerinin tepkileri bu şekilde susturulacak? Geçimli Karakolu’nda şehit düşen gencecik er Mehmet Çevik’in kız kardeşinin “tabuta kapanmış, bir yandan ağlayıp bir yandan öperken” çekilmiş fotoğrafı ve benzerlerine, daha kaç saldırı, kaç yıl, kaç şehite yürekler dayanacak? “Onlar toprak altında olduğu için sen yaşıyorsun” sözleriyle daha kaç şehit ailesi karşılaşacak?
KARAKOLLAR NEDEN BİTİRİLMEDİ?
Bırakın terörist sürülerinin karşısında vatan savunan ve yıllardır savaş gibi kayıp veren orduyu, yüzlerce şehit verdiğimiz karakolların henüz 60’ının yenilenmiş olmasının mazereti nedir? Bu kadar “refah içinde ve kalkınmış” olduğu tekrarlanan bir devlet, tüm imkanlarını seferber ederek en kısa sürede bu karakolların tamamını neden yenilemedi?
Koskoca Türkiye, koskoca ordusuyla Güneydoğu’da PKK ile destekçilerinin yeni bir “Kuzey Suriye, Kuzey Irak” yaratmak üzere yaptığı eylemleri kökten durdurmak için ne bekliyor? “Türkiye’nin Kuzey Irak’taki iş yatırımlarının zarar görmemesi için Barzani’nin hoş tutulduğuna” hatta bu nedenle “PKK karşısındaki askerlerin gerektiği gibi karşılık vermelerinin önlendiğine” inanan çok kişiyle karşılaşıyorum. Umarım yanılıyorlardır. Ve umarım Suriye konusunda benimsenen ve Türkiye’ye daha büyük terör kapısı açan “yanlış hesap”tan dönmenin bir yolu hala vardır!
*****
Kılıçdaroğlu ve sıfır hata!
Bildiğiniz gibi Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin hayatını kaybettiği kazadan sonra “İktidar ve muhalefet partilerinin en kısa sürede kaza yerine gidip olayla ilgilenmemeleri, hemen taziye mesajları yayınlamamaları” konusunu iki ayrı yazıda eleştirdim. Hükümet için de “bir tercih” değil, “görev” olan bu ilgi “CHP’nin kurucusu da olan Ata’ya saygı” anlamında Ana Muhalefet Partisi için de görevdi..
İkinci yazımın çıktığı gün öğle saatlerinde önce CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç arayarak “duyar duymaz Sakarya’ya gittiğini, Ülkü Adatepe’nin oğlunun cenazeyi kendisinin alacağını söylediğini, savcı izin verir vermez alarak evine doğru yola çıktıklarını, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da Ankara’da bir şehit cenazesine katıldıktan sonra hemen İstanbul’a geldiğini ve cenazede hazır bulunduğunu” anlattı. Ama aldıkları araç; yine ilk anda harekete geçen Şişli Belediyesi’ne aitmiş, CHP’nin kendisi neden araç hazırlatamamış onu bilmiyoruz.
Daha sonra akşama doğru CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aradı. “Yazılarımı ilgiyle okuduğunu, 2 kez CHP’ye sitem yazısı yazmış olmama üzüldüğünü, oysa kazayı duyar duymaz Engin Özkoç’a söylediğini ve olay yerine giden Sakarya milletvekillerinden haberleri her saat başı aldığını” söyledi. Ben de cevap olarak ona ‘yazılarıma kırılıp üzülmemeleri gerektiğini, eleştirilerimi bundan sonra da aynı şekilde yapacağımı, bunun nedeninin artık tüm partilerin ve tabii öncelikle iktidar ve ana muhalefet partilerinin hata yapma lüksünün kalmamış olması’ olduğunu anlattım. Sadece “Sakarya milletvekilleri”nin yetmeyeceğini belirterek ilk saatlerde çok sayıda milletvekili ile parti olarak orada olmaları ve taziye mesajı yayınlamaları gerektiğini söyledim..
Gerçekten de artık CHP’nin iktidardan sonra en büyük parti olarak “sıfır hata” ile yola devam etmesi ve alternatif olacak politikalar izlemesi, partinin ön saflarına geçirdiği isimleri ya da milletvekili adaylarını da ona göre seçmesi lazım.. Bakalım yakın gelecekte neler olacak, yeni bir ümit oluşturabilecekler mi?
Eleştiriler her parti için aynen devam edecektir! Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın Özkoç’a ilgi ve açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum.
Yorum Gönder