Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözcüsü Ahmet Sever’in Vatan’dan Ruşen Çakır’a yaptığı açıklamalar, Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan-Gül çarpışmasının başladığını gösteriyor.
Gül, Erdoğan’a ve AKP’ye iki mesaj veriyor: Birincisi, adaylığına karşı olduğunu belirten Erdoğancı AKP’lilere açıkça kızgın olduğunu belirtiyor. İkincisi de 2014 için Erdoğan’la karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini ilan ederek, AKP’deki destekçilerine “hazırlanın” talimatı veriyor.
2014 Türkiye’sinin Erdoğan’a da Gül’e de mecbur kalmayacağını bildiğimizden, bu konuyu geçiyoruz. Ancak Ahmet Sever’in, Gül’ün Ergenekon operasyonundaki rolünü bir kez daha ortaya koyan sözlerindeki ayrıntılara mercek tutuyoruz.
‘GÜL OLMASAYDI, OPERASYON BAŞARILAMAZDI’
Ahmet Sever, Ergenekon soruşturması sürecinin başarısını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sağlam duruşuna bağlıyor. Ruşen Çakır, Ahmet Sever’den bunu biraz açmasını istiyor.
İşte Sever’in yanıtı: “Eğer bazılarının istediği gibi Abdullah Gül’ün yerine daha düşük profilli bir kişi cumhurbaşkanı olsaydı bu süreç bu kadar başarılı olamazdı. Türkiye, bugünkü Türkiye olmazdı, olamazdı. Her şeyi kendisi çıkıp açıklayamıyor, ben de bazı şeyleri açıklamaya mezun değilim, ama şu kadarını söyleyebilirim: Eğer Abdullah Gül o sancılı sürecin sonucunda cumhurbaşkanı olmasaydı bütün bu gelişmeler, ilerlemeler o kadar kolay gerçekleşemezdi.”
GÜL’ÜN “ŞEMAYI DELİLLENDİRİN” TALİMATI
Ahmet Sever haklı; çünkü gerçekten de Abdullah Gül, ABD’nin Türk Ordusu’nu ve milli kesimleri hedef aldığı bu operasyonda, önemli bir rol almıştır. Anımsatalım:
17 Mayıs 2006 Danıştay suikastından üç saat sonra, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin TBMM’de şöyle konuştu: “Bekleyin ve hazırlıklı olun. Sürprizlere şaşıracaksınız. Gladio tipi bir yapılanma var.” Başbakan Erdoğan da “Bu iş başörtüsüyle ilişkili değil. Susurluk, Küre, Sauna bağlantıları var. Saldırı iktidarımıza yöneliktir” diyordu.
Hemen bu bağı kuracak ve Ergenekon tertibini yürütecek bir savcı arandı. İşte o ilk günlerde Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı sıfatıyla emniyet ve MİT yöneticilerini topladı. Burada Gül’ün önüne bir şema kondu. Gül inceledi ve İsmet Berkan’ın iki yıl sonra yazdığı şu “açık talimatı” verdi: “Bana anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın.” (Radikal, 4 Temmuz 2008)
İddianamelerdeki tüm dayanaksız suçlamalar, Gül’ün bu açık talimatı nedeniyledir. Zira görevliler, delillendirebilmek için uydurmuşlardır!
Bunun nasıl bir zorluk olduğunu yine İsmet Berkan’dan öğreniyoruz: “Danıştay saldırısı ile çok sonra İstanbul’da başlayacak olan Ergenekon soruşturması arasında somut bir bağlantı kurulamıyor. Emniyet ilk gün getirip Abdullah Gül’e sunduğu istihbari bağlantıları savcıya sunamıyor, delillendiremiyor.” (Radikal, 9 Nisan 2008)
SAVCI NASIL BULUNDU?
Gül’ün “açık talimatı”nı yerine getirecek savcı da öyle kolay bulunamıyor. Hatta Cemaatçi “güvenlik yetkilileri” Radikal’den Murat Yetkin’e “savcı bulunamıyor” diye yakınıyorlar.
Ama en sonunda bir “savcı” bulunuyor. Onun hikâyesini de İsmet Berkan’dan dinleyelim: “Nasıl olduysa İstanbul’da Zekeriya Öz isimli bir savcı bulundu. Bütün bunların 2003 sonu 2004 başında yaşanan darbe girişimleriyle bağını keşfetti.” (Radikal, 4 Temmuz 2008)
“Nasıl olduysa” konusunu ise Fatih Altaylı aydınlattı. Zekeriya Öz, El Kaide soruşturmasında CIA ekibiyle görüşmeler yaptıktan sonra Ergenekon savcılığına getirilmişti! (HaberTürk TV, 3 Eylül 2008)
GÜL’ÜN ABD’YE MESAJI
İşte Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Ahmet Sever’in bugün “Gül olmasaydı operasyon başarılamazdı” dediği meselenin kısa hikâyesi budur.
Peki, Ahmet Sever, Gül adına bunu neden söyleme ihtiyacı duydu? Yoksa Gül ABD’ye, “beni Erdoğan’dan daha iyi değerlendirebilirsiniz” mesajı mı veriyor?
Yorum Gönder