Dahası da Var - Işık Kansu

Dahası da Var
Hasat mevsiminde, tarımın durumunu sorgularsanız ne çıkar karşınıza?
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Turhan Tuncer’in yaptığı kısa özet, son 10 yılın tarımın üzerinden biçerdöver gibi geçtiğini gösteriyor:
“Tekel içki ve sigara özelleştirildi, satın alanlar fabrikaları kapattı, TİGEM arazileri özel sektöre kiralandı, şeker fabrikaları satışa çıkarıldı, Atatürk Orman Çiftliği talan edildi. Tarım arazileri ve meraların amaçları dışında kullanılmasının yolu açıldı; yabancıların edinebileceği taşınmaz miktarı artırıldı, 2B’ler ile Hazine’ye ait tarım arazilerinin satışına olanak veren yasalar yapıldı. Akarsularımız ve derelerimizin önü HES projeleriyle kesildi.
Desteklenmediği için topraktan geçimini sağlayamayan 2 milyon çiftçi üretimden koptu ve tarım istihdamı yüzde 37.6’dan yüzde 25.2’ye düştü. Üretimin yetersiz kalması nedeniyle tarımsal ithalatta patlama yaşandı. Son 10 yılın 7’sinde tarım ürünleri ithalatı, ihracatı geçti. 2011’de 1.9 milyar dolarlık hububat ithalatı; 1.7 milyar dolarlık yağlı tohum ve meyveler, sanayi bitkileri ve hayvan yemleri ithalatı, 1.6 milyar dolarlık hayvansal ve bitkisel yağlar ithalatı ve 1 milyar dolarlık canlı hayvan ithalatı yapıldı.
Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) içeren ürünlerin ithalatına izin verildi, tohumculuğumuz çokuluslu şirketlerin egemenliği altına girdi, et ithalatına kapı açıldı ve hayvancılığımız bitme noktasına getirildi.”
Daha ne olsun? Ama dahası var...
Turhan Tuncer, son günlerde sakıncalı gıdalarda yaşanan patlamayı da yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüyor:
“Güvencesiz gıda dönemi!”
Sanal Arsa Rantı
Ankarada bazıları nasıl yolunu buluyor? diye bir soru takıldıysa aklınıza, yanıtı aşağı yukarı şöyledir:
İmara açılacak bölgelerdeki araziler önceden belirlenir, daha çok tarla olarak geçen topraklar belli çevrelerce tek elde toplanır. Bu iş için Türkiyenin değişik yerlerinde, örneğin Diyarbakırda, Adıyamanda, Antalyada etkin olan cemaatlerin, şıhların ve şeyhlerin paraları imara açılacak tarlalara yatırılır.
Sonra bu tarlalardan imar geçirilir, bölgeye üniversite, lüks konut, alışveriş merkezi yapılacağı yönünde söylenti yayılır. Tarlaların (arsaların) rayiç bedelleri bir anda fırlar. Daha önce edinilmiş olan eldeki tarlalar yüksek fiyattan arsa olarak satışa çıkarılır.
50 milyon lira yatırılan bir tarla, kısa sürede arsa olarak iki katı kâr sağlar.
Ankarada şu anda imara açılan arsaların, kentin önümüzdeki 50 yıllık gereksinimi karşılayacak düzeyde olduğunu söylersek, bazılarının bulduğu yolun ne denli uzun olduğu anlaşılır herhalde...
Milli İhtiyacımızı Cevaplandırdık
Alıntı, Orhan Veli’nin çıkardığı Yaprak gazetesinin 15 Kasım 1949 tarihini taşıyan 14. sayısından:
“Geçen ayın son günü Ankara Üniversitesi merasimle yeni ders yılına başladı. Cumhurbaşkanı ile Diyanet İşleri Başkanı sürekli alkışlar arasında salona girdikten sonra rektör, Amerikan kolejlerinde görmeye alıştığımız cüppe ve püsküllü şapkası ile kürsüye çıktı. Böylece memleketimizin ‘yakında küçük bir Amerika olacağına’ bir kere daha inandık.
Rektör uzun demecinde, güzel şeyler söyledi. İlk önce üniversitelerin bir tarihçesini yaptı. ‘İlmin nakline’ hizmet eden eski üniversite ile ‘yeni ilim elde etmeye çalışan” modern üniversite arasındaki farkları belirtti. Memleketimizde bu müessesenin hangi ihtiyaçlar karşısında kurulduğunu anlattıktan sonra üniversitenin gayesi üzerinde durdu. Sayın rektöre göre ‘üniversitenin ana kanunlarından biri, yeni ilmi hakikatler peşinde koşan araştırıcı ilim adamları yetiştirmektir’. Bu sözü canı gönülden tasdik edip üniversite acaba bu ödevini nasıl başaracak diye kendi kendimize sormaya vakit kalmadan, sayın rektör bu yıl bir ilahiyat fakültesinin açıldığını müjdeledi ve dedi ki: ‘Bu fakülte üniversitenin milli ihtiyaçlarımızı cevaplandırma üzere kuruluyor.’
Bunu duyunca, başımızdan aşağı soğuk sular dökülmüş gibi, donup kaldık. Demek, bugünkü milli ihtiyaçlarımızın başında din alimleri yetiştirmek, gençlere metafizik bilgiler vermek geliyormuş. Öyle ya, müsbet bilimlerde dünyaya nam salmış bilginlerimiz bol bol var, ileri bir teknik seviyesine de eriştik. Şimdi tekniğin ‘kuru maddiyatçılığı’ndan bunalan ruhlarımızı metafizik aleminin derin sükûnetinde dinlendirmek istiyoruz.”
O günden beri milli ihtiyaçlarımızı cevaplaya cevaplaya bugünlere geldik. Bugün artık bütün okullar ilahiyat!
Oyun
İleri demokrasicilik oyununda el ele tutuşulur, döne döne hoplanırken hep bir ağızdan nakarat söylenir:
Al gülüm, ver Recep’im... Al Recep’im, ver gülüm.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget