Banu Avar Mülakatı (1. Bölüm) - Ömer Yıldız
“Kaçın Demokrasi Geliyor” adlı son kitabı ve aynı adla ülke genelinde sürdürdüğü söyleşilerle yaşananları tüm açıklığıyla bizlere yansıtan bir isim Banu Avar…
Söyleşileri, seyahatleri, yazıları sebebiyle yoğun programının arasında mülakatımızı gerçekleştirebildik. Uzun oldu ama gerçeklerin ayrıntıda gizli olduğunu mülakatı okudukça anlayacaksınız. Sorulara içtenlikle ve detaylı bir şekilde yanıt verdiği için bir kez daha kendisine teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyoruz.
2 bölüm halinde yayınlanacak olan mülakatın ilk bölümü:
“KAÇIN DEMOKRASİ GELİYOR”
Ömer Yıldız: Öncelikle onca yoğunluğunuz arasında, mülakat talebimizi olumlu karşıladınız. Nezaketiniz ve tevazuunuzdan ötürü çok teşekkür ediyorum. İnsanlarımızın sizi daha iyi tanıması açısından kendinizden bahsedebilir misiniz?
Banu Avar: Ben taraflı bir gazeteciyim. Tarafım Türkiye’nin tarafı. Bu vatana, bu millete aşığım. Bugün “tarafsızım” diyen basın yayın mensuplarının hiç de tarafsız olmadıkları gayet ortada… Yaptığım “Sınırlar Arasında” programı ile bir zamanlar TRT’de idim… ABD ve İsrail büyükelçiliklerinin müdahalesiyle işimi kaybettim. Ama çalışmaya devam ediyorum. Anadolu’da konuşmalar yapıyor yazı ve kitaplar yazıyorum. Bu memlekete olan borcumu ödemeye çalışıyorum. Hepsi bu…
“19 MAYIS’TA SAMSUNDAYIZ”
Ömer Yıldız: 19 Mayıs yaklaşıyor… Kurtuluş Mücadelesi’nin başladığı tarihte, mücadelenin başladığı yerde olacaksınız. Yani Samsun’da… Bununla ilgili bilgi verir misiniz?
Banu Avar: 19 Mayıs Milli Mücadele'nin başladığı gün olarak kabul edilir. Atatürk o günü, doğum günü olarak kabul etmiştir. O gün ben Samsun'dayım. Atatürk Kültür Merkezi'nde saat 16.00’da bir konuşma yapacağım. Tüm vatanseverleri beklerim...
Ömer Yıldız: “İsrailliler üzülebilir” diyerek TRT de ki işinize son verildi. Hâlbuki programlarınızda Batının, Amerikan emperyalizminin, AB ülkelerinin gerçek yüzünü tüm yalınlığıyla dile getirdiniz. TRT ve hükümet nasıl bir yaklaşım sergiledi? Dış güçler sizi susturma konusunda ne gibi çabalar harcadı? Kısaca içte ve dışta nasıl bir süreç izlendi bahsetmek ister misiniz?
Banu Avar: TRT’de “Sınırlar Arasında” ile 4 yılda 80’den fazla ülkeden gözlemlerimizi izleyicilerimizle paylaştık. ‘Demokrasi, özgürlükler’ safsatalarıyla göz boyamaya çalışanları, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin ana hatlarını deşifre eden programlar yaptık. “Sınırlar Arasında” taraflı bir programdı; Türkiye’nin tarafındaydı. Özellikle ‘Hangi AB’ bölümleriyle TRT’yi işgal altında tutan bir kesimden büyük tepki aldık. Ve 2008 Mayıs’ında program yayından kaldırıldı. Yeni genel müdürün yöneticilerinden biri, programın yayından kaldırılmasında “bazı büyükelçilerin” şikâyetlerinin etkili olduğunu açıkça söyledi. ‘Türkiye’de, Türkçe bakışlı bir program’ onları rahatsız etmişti…
Ömer Yıldız: Bugüne kadar da pek çok ülke gezdiniz. Programlarınız içinde sizi en çok etkileyen hangisidir? Aktarmak istediğiniz bir anınız var mı?
Banu Avar: Az öncede belirttiğim gibi 80 küsur ülkede bulundum. Tabii olarak anne ve babamın kökleri nedeniyle Batı Trakya, Makedonya ve Dağıstan beni çok etkiledi. Kitaplarımda, mesela “Avrasyalı Olmak”ta bu bölümleri okuyanlar heyecanımı hissedeceklerdir. Ayrıca Venezuela ve Küba beni çok etkiledi. Caracas’ta beni gezdiren genç siyasetçi, 8 yıl gibi kısa bir zamanda Venezuela’nın gönenmesinin sebebi olarak ‘Biz Atatürk modeli uyguluyoruz!’ demiş beni ağlatmıştı…
Ömer Yıldız: Yıllarca yurt dışında bulundunuz, eğitim aldınız. Normal şartlarda yurt dışında yetişen aydın diye adlandırılan insanlarımız batıdan daha batıcı olurken siz neden bu geleneğe uymadınız? Batının ve gezdiğiniz ülkelerdeki insanların ülkemize ve ülkemiz insanına bakış açısı nasıl?
Banu Avar: TRT’de, işten çıkarılmadan önce Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden raporlar hazırladım. Mısır, Lübnan, İran, Irak, Ürdün, Suriye, Sudan gibi… Bunları BÖL ve YUT adıyla kitaplaştırdım. Batının bize bakışı malum… Denetim altında tutulan ‘Ortadoğu’da Batı bekçisi’!
Komşularımız özellikle Orta Doğu ülkeleri ya işgal altında ve kan ağlıyor, ya da küresel çetenin denetlediği hükümetlerce yönetilerek inliyor. Suriye ve İran dışında… Ortadoğu’da herhangi bir ülkede “Ben Türk’üm” dediğiniz zaman halkın büyük sevgisi ile karşılaşırsınız. Çünkü o ülkelerin nüfuslarının belli yüzdesi Türk’tür, tarihimiz ortaktır, emperyalizmden çektiklerimiz benzerdir. Bu Cezayir’de de Mısır’da da böyledir. Ve bir Atatürk’leri olmadığı için hepsi Türkiye’den çok daha geridedir. Gıptayla bize bakarlar, büyük sevgileri var. Öte yandan neden Amerikalıymış gibi kararlar aldığımızı da anlayamazlar. Mesela Cezayir’de yüz binlerce insan Fransızlar tarafından soykırıma uğradığında, Türkiye, Fransızların yanında yer aldı ve Cezayirli bunu bir türlü anlayamadı!
Lübnan’ın karasularına Amerikan savaş gemileri girdiğinde Türkiye Amerika’dan taraf çıktığında Lübnanlı şaştı kaldı…
Sudan’ın başkentinin adı bile Türkçe Hortum! Bu iyi bir örnek aslında… Adını verdiğimiz Hortum’a bugün aydınlarımız Amerikan aksanıyla Khartom! diyor. Olay budur. Onlar bu uzaklığa bu değişmişliğimize milli olamamamıza şaşırıyorlar… Atatürk Türkiye’si bir zamanlar hepsine emperyalizme direnme gücü vermişti oysa!
Ömer Yıldız: Şehir şehir, ülke ülke gezerek üniversitelerde gençlerle buluşarak çaba gösteriyorsunuz. Peki, bir şeylerin değiştiğine, insanların bakış açısını değiştirebildiğinize inancınız hangi noktada?
Banu Avar: Karıncayı hatırlayın… Yangına su taşıyan karıncayı… “Karıncanın taşıdığı sudan ne olacak” mı diyeceğiz. Yoksa hepimiz bir damla da olsa yangının üzerine su ile mi gideceğiz? Bana gelen mektuplardan, karşılaştığım insanlarla olan konuşmalardan anlıyorum ki ben ve bu ülkenin cefakâr aydınları yavaş da olsa, birçok kırımlar arasında da olsa üzerlerine düşeni yapmaktadırlar… Ve bunun meyveleri alınmaktadır… Bakın bu millet bunca propagandaya rağmen Suriye ile savaşa ikna edilememiş, Irak’a müdahaleye “hayır” demiş, ABD’yi yüzde 90 oranında kınamış ve AB palavrasına kanmamıştır.
“GENÇLİK GELECEKTİR”
Ömer Yıldız: Üzerimde çok emeğiniz var, hem lise sonrası dönemimde eserleriniz, belgeselleriniz ile hem de yazma konusunda ki yönlendirmeleriniz ve fikirlerinizle… Birçok kişiye örnek oluyorsunuz bu bağlamda. Dikkat ettiğim nokta ise gençlerin size olan hayranlığı... Sizi takip ediyorlar, eserlerinizi okuyorlar, söyleşilerinizde salonları dolduruyorlar. Gençlerin bu tutumunu neye bağlıyorsunuz?
Banu Avar: Gençlik gelecektir… Ve son yıllarda karşılaştığım lise ve üniversite gençliği bana güç veriyor. Özellikle Anadolu gençliği… Gençliği aşağılayan, küçümseyen söylemlerin şiddetle karşısındayım. Bu söylemlerin sahipleri, küçük çevrelerinden ibaret hayatlarıyla, dışarısını bilmeyenler… Gençlerin ilgisine gelince: ‘Gerçek’i yansıtmaya çalışıyorum yıllardır… Kendi ülkemin tarafında gazetecilik yapıyorum. Gösterdiklerimize, kitaplarımıza 10 yıl önce ‘komplo teorisi’ diyenler, bugün onların gerçekleştiğini gördüler. Çünkü aklın yolu bir…
Ömer Yıldız: Kendi hayatınızdan örneklerle gençlerimize ne öneriyorsunuz?
Banu Avar: Ben genç bir kızken 70’li yıllarda kendimizi kaptırınca okulu bitiremedik. Ben otuz yaşında okulu bitirebildim bu nedenle ve dersleriyle fazlasıyla uğraşıp yanımdan gelip geçenler oldu. Üzüldüm yani son derece geri kaldım bir süre. Onun için ben bütün arkadaşlarıma bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olacakları için derslerine yoğunlaşıp, okullarını bitirmelerini söylüyorum. Aynı anda yürütmek lazım her şeyi… Ülke sorunlarına eğilirken, okul başarısını göz ardı etmemek gerekiyor. Öğrenciler etraflarında belli bir örgütlenmeye gidip, etraflarında ki tamamen bilinçsiz, tamamen televizyonun etkisinde veya belli bir operasyonların etkisinde olan insanları aydınlatmakla yükümlüdürler diye düşünüyorum. Bunun içinde kendilerini mümkün olduğunca geliştirip mutlaka ve mutlaka konuşabilir pozisyonda olmaları lazım.
Ömer Yıldız: Gençlere değinmişken kültür erozyonundan bahsedelim isterseniz. Kültürün bu denli yozlaştırılmasının nedenleri nelerdir? Algı yöneticileri ve emperyalist güçler nasıl bir Türk toplumu hayal ve inşa ediyorlar?
Banu Avar: Küresel güçler sadece Türk toplumunu değil tüm dünya toplumlarını insanlıktan çıkarıyorlar. Önceleri toplumlar kendilerini suçladılar. Kültürlerine sahip çıkamadıklarını düşündüler. Oysa durum farklı... Buldozer gibi kültürel değerleri ezip geçen küresel şirketlerle emperyalizmle karşı karşıyayız… Batı robot insanlar, paralı ordular, boş beyinler istiyor. Batıya köle olmuş, onun dilini konuşan, onun gibi giyinen, onun türküsünü söyleyen, onun dansını yapan ve sonunda onun bayrağını taşıyan toplumlar hedefliyor.
Emperyalizm ‘düşmanı yok etmenin en kolay yolu onun kendi kendini yok etmesini sağlamaktır!’ der… Beyni yıkanmış bireyler hem kendileriyle hem toplumla kavga etmeye hazırdır. Kavgayı besleyen en önemli etken yoksulluk ve işsizlik, hedef ülkelerde özelleştirmelerle sağlanmıştır… Parasızlıktan eve hapsedilmiş bireyler televizyon makinesinin esiridirler ve istendiği gibi yönlendirilirler...
Ömer Yıldız: Bu dezenformasyonda Türk basın-yayınının konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Banu Avar: Türk medyası Türk değil ki… Tüm TV kanallarının başında Amerikalılar var. Siyonist dönekler tüm basın yayın organlarında… Şu anda TV’de ve basında boy gösterenlerin büyük çoğunluğu batıya beyninden ve cüzdanından bağlı… Tüm kanallarda yalan başköşede...
Küresel çete hedefine varmak için medyayı kullanır. O nedenle birincil görevimiz izlediğimiz her şeyi sorgulamaktır. Önümüze konan haberin altına bakmaktır. Gizli mesajların aslını aramaktır. Televizyon ve gazetelerdeki tüm haberleri, belgeselleri, tarih konuşmalarını, tartışma programlarını, dizi filmleri, çocuk, gençlik ve kadın programlarını, yarışmaları, dikkatle süzgeçten geçirmeliyiz.
Nasıl bir tecavüzle karşı karşıya olduğumuzu anlamak ve anlatmak, gerçekleri örten perdeyi yırtmak ilk görevimiz olmalı... Bu perde medyanın üzerimize örttüğü perdedir. Ve internet medyasına büyük ilgi halkın bu zehrin farkına vardığının da göstergesidir! Tarih hiçbir zaman geriye gitmez hep ileri akar! Unutmayın, son kertede kaybedecek olan, tarihin en büyük krizini yaşayan, bu nedenle kuyruklarını can havliyle oraya buraya çarpan ‘küresel dinazorlar’dır!
“DEMOKRASİNİN TEK ŞARTI MALİ BAĞIMSIZLIK”
Ömer Yıldız: Demokratikleşme yolunda en büyük yolun bu dönemde kat edildiğinin söylendiği bir ortamda gazeteci ve yazarlara ve özelliklede size yapılan bu sansürler demokrasinin neresinde tam olarak? Yalnızlığa düştüğünüzü hissediyor musunuz?
Banu Avar: Ben çok kalabalık bir insanım yani yalnızlığı bir yana bırakın sürekli Anadolu’da dolaştığım için ben bir defa çok şanslı bir insanım. İnanılmaz bir sevgi halesiyle kuşatılmış durumdayım. Bana gelen mailler, bunun bir göstergesi... Halk inanılmaz derece benim tarafımda yani Türk halkı tarafında olduğumu biliyor ve destekliyor. Dolayısıyla hiç yalnız hissetmiyorum. Tabi ki yaygın medya bizden bahsetmiyor. Ama orada da helal süt emmiş birçok insan da yazıp çiziyor.
Atatürk ‘demokrasi’nin tek bir şartta mümkün olacağını söyler: “Mali Bağımsızlık.” Ekonomik olarak bağımsız olmayan bir ülkede demokrasi olmaz… Karnı guruldayan insanlar demokrat olamaz… Çalar, çırpar, dilenci olur, iane alır… Yani özgür iradesini kullanamaz. Bu bağlamda Türkiye ‘demokrasi’ ile yönetilmemektedir. Otoriter rejimlerde de doğruları söyleyenler susturulur.
Ömer Yıldız: Aydın insanlara yönelik gerçekleştirilen linç kampanyasının amaçları nelerdir? Görüştükleriniz var mı?
Banu Avar: Onları sık sık ziyaret ediyorum. Yakında büyük bir operasyon daha olacakmış. Sanırım o zaman beni de alırlar. Ancak şunu söylemek istiyorum. Çare; aydınların işçi, çiftçi gibi halkın en alt tabakasındakilerle beraber olmasıdır. Türkiye işgal altında… Türkiye’yi savunanlar da işgale uygun tavırlara muhatap kalıyor.
Ömer Yıldız: Tabii birde orduya yapılan açık ve örtülü operasyonlar var. Bu operasyonların nedeni ve bunda Batı’nın rolü nedir?
Banu Avar: Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşadığımız darbelerin tümü ABD-NATO-Gladyo desteğiyle gerçekleştirilmiştir. Türkiye NATO çerçevesine alınır alınmaz, Türk ordusuna dış istihbarat sızmış ve kendi adamlarını konuşlandırmıştır. Sonra bu da yetmemiş, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne psikolojik ve doğrudan operasyonlar gerçekleştirilmiştir. Washington, bunlarda dahli olduğunu açıkça söylemektedir.
Şimdi Yugoslavya’ya dönelim isterseniz. Yugoslavya’da önce ordu kalkacak demişlerdi. Yugoslavya’yı bölme planının ilk aşamasında özelleştirmeler yapıldı, herkes sokağa döküldü işsizlikten. Arkasından etnik olarak kaşıma başladı arkasından da “bu ordu size fazla, orduya gerek yok, biz sizi koruruz” dediler ve ordu halledildikten sonra da işgal ettiler. Türkiye için de aynı! Metotlar çok yaratıcı değil birbirine benziyor. Türkiye’de de aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.
“BECEREMEDİLER… ARAP BAHARI TERS DÖNDÜ”
Ömer Yıldız: Biraz “Sözde Demokratikleşme” çabalarından bahsedelim isterseniz. Turuncu devrim, Kadife devrim, Arap baharı… Sırada ne var?
Banu Avar: ‘Bu bir devrim dalgası!’ diyen arkadaşlara seslenmek gerekiyor: Nerede, bu devrimlerin liderleri? Nerede, örgütlenmiş işçi, köylü kitleler? Nerede, ‘tam bağımsızlık’ sloganı? Nerede, ufkun ötesini görenler? Nerede, kanlı diktatörlerin iplerini tutan ABD ve İngiliz emperyalizmine lanet okuyanlar?
Mısır zonkladı, kanadı, günlerce Tahrir Meydanı’nda yattı Mısırlı… Şimdi evinde… Yine aç, yine 30 dolar maaşı var tabii alabilirse... İktidar koltuğunda Mübarek yok artık. Kaddafi’nin saray/çadırı da geçmişte kaldı. Tunus’ta Zeynel Bin Abidin’in koltuğu ABD damgalı generallerin altında!
Bunları dile getirdiğimizde bazı ‘çokbilmişler’ kıyameti kopardı! Mısır’da halk bilinçlenmiş sokaklara çıkmış. Ve biz, ‘ABD’yi yüceltenler’(!) halk devrimini yok sayıyormuşuz. O günden bugüne ‘halk devrimi’ diye nitelenen olaylar iç savaşa kadar uzandı.
Batı projeleri bir bir batıyor. Beceremediler… Arap ‘baharı’ ters döndü. Bakın Kissinger, Batının en büyük akıl hocası ne diyor: “Beceremedik... Ne Mısır, ne Libya, ne Suriye, ne Irak, ne Afganistan tam denetimimize girmedi. Kaynaklarını rahatça sömüreceğimiz bir düzen sağlanamadı.” Şimdi geri durup yeniden saldırma zamanını bekleyecekler. O arada Avrasya kendine çeki düzen vermeli…
Ömer Yıldız: Batının; Arapların bu demokratikleşme çabalarına desteğinin, demokrasi havarisi edalarının altında yatan nedir?
Banu Avar: Şifreli bir dil var ortada… Ve şifreli bir örgütlenme… Küresel ‘şifrecilerin’ en gözde şifresi ‘İnsan Hakları’, ‘Özgürlük’ ve ‘Demokrasi’dir.
‘İnsan Hakları’ tüm işgallerin, kanlı operasyonların, darbe ve müdahalelerin bahanesi!
Ekranlarda parlak gazetecilerimiz, ‘Demokrasi geliyor! Diktatörlüğe son!’ diye çığırıyor. Kendilerinden ne kadar da eminler! Libya da olanları “olağan” karşılayanlar, bir gün herhangi bir ülkede ‘diktatör’ suçlamasına uğrayan, herhangi bir liderin aynı sonla yok edilebileceğini unutmasınlar… Diktatör ne demek bir de onu okuyup anlasınlar!
Bush, Obama ve diğer pek çok lider gelmiş geçmiş en kallavi diktatörlük örneklerine imza attılar.
Uluslar arası hukuk taş devri kurallarına dönerse, onlar da aynı hukuk çerçevesinde ‘yargılanırlar’! Onlara yardakçılık edenlerde aynı sondan kaçamazlar… Tarih bilimi böyle diyor!
Ömer Yıldız: Basın-yayında Esad’ın insanları katlettiğinden, insan haklarını çiğnediğinden, bir an önce oraya müdahale edilmesi gerektiğinden bahsediliyor. Oraları görüp, yakından inceleme fırsatını yakalayan biri olarak neler yaşanıyor Suriye’de? Bu yaygaranın asıl amacı nedir?
Banu Avar: Asıl amaç, bu coğrafyanın zenginliklerine el koymaktır. Asıl amaç, Türkiye ve İran ardından Rusya ve Çin’i çökertmektir. Asıl amaç, petrol coğrafyasına 2. İsrail yani Kürdistan’ı kurdurmaktır. Bunun için 4 ülkeden parça koparılması gerekir. İran, Irak, Suriye ve Türkiye…
Demek ki esas mesele ‘Tek Dünya Devleti’ne giden yolda Suriye’nin oyunbozanlık etmesi, dünya bankerlerinin arzusu hilafına hareket etmesi… Tüm bu gelişmelerin Suriye’ye ve bölgeye ‘demokrasi’ getireceğini sanacak kadar iyi niyetliyseniz ve bunun sonrasında Türkiye’yi, bir paylaşım savaşında ‘paylaşılacak bir cephe ülkesi’ olarak kan gölüne sürükleyeceğini göremiyorsanız, siz ‘bekleyip görecek’ olanlardansınız!
“ERDOĞAN: KOMŞULARIMIZIN İÇ İŞLERİNE KARIŞMAYIZ”
Ömer Yıldız: Seçenekler arasında Suriye’ye müdahale en öncelikli madde gibi görünüyor? Böyle bir müdahalede Rusya ve İran’ın tutumu ne olur sizce?
Banu Avar: Böyle bir müdahale olamayacağını 15 Nisan 2011’den beri söylüyoruz. Ve şimdi Batılılar da söylüyor. Hatta Arap Birliği de… Ve dahası 23 Nisan günü Tayyip Bey’de söyledi… Uzun zamandır ‘müdahale’ diye bağırıyordu... Ama 23 Nisan’da aniden ‘komşularımızın iç işlerine karışmayız!’ dedi. Demek ki şartlar değişti. Dik duran Suriye emperyal saldırıyı püskürttü şimdilik... Rusya ve Çin bu süreçte, Suriye’ye bir müdahale durumunda ‘müdahil’ olacaklarını söylediler, söylemekle kalmadılar, savaş gemilerini bölgeye gönderdiler onla da yetinmediler ortak tatbikat yaptılar…
Ömer Yıldız: Suriye’ye çekilmek istenen bir Türkiye’nin kaybı ve ya kazancı ne olur?
Banu Avar: Türkiye böyle bir işe kalkışamaz… Yönetim böyle bir işe kalkışırsa karşısında Türk Milleti’ni, Türk ordusunu bulur… Suriye bizim akrabamızdır, yarı nüfusu Türkçe konuşur.
ABD Kuveyt'e de Irak'ı sokmuş sonra Saddam'ın kellesini almıştı. Sonucunda 2 milyon Iraklı ölecek 2 milyonu göç edecekti! Suriye topun ucunda ve pis işleri bize yaptırmak hedefindeler. Halk, Suriye düşmanlığına hazırlanıyor. Her yerde özellikle medyada 'müdahale!' çığlıkları atılıyor... Herkes Suriye'ye müdahaleye karşı çıkmak için elinden geleni yapsın… Bu psikolojik harbe karşı koyalım. Suriye 'düşerse' Türkiye düşer! Tüm bölge yangınlara düşer…
“KOMŞULARIMIZLA SIFIR BARIŞ”
Ömer Yıldız: Komsularımızla sıfır sorun politikası diye yola çıkılmışken, gelinen noktada komşularımızla ilişkilerimizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Banu Avar: Komşularımızla “sıfır barış” pozisyonundayız! Demek ki bizi bu noktaya sürükleyenler ne yaptıklarını bilmiyorlar. Türkiye’nin Suriye topraklarının bir kısmına girmesi durumunda, Türkiye, Suriye’ye karşı savaş açmış sayılacaktır… Suriye-Türkiye savaşının içinde yer alacağız. Ondan sonra Türk vatandaşları ve Türkiye yönetimi, Suriye vatandaşları ve yönetimi için tehdit ve düşman olacaktır…
Batı basını şu anda Suriye içindeki muhalifleri ‘teröre karışanlar’ ve ‘barışçıl olanlar’ diye ikiye ayırdı. Bunların ‘barışçıl’ olanları da Türkiye düşmanı olarak konuşlanacaktır. Geriye Türkiye ‘dostu’ olarak El Kaide, Taliban, İhvan-i Müslimin yani CIA tetikçileri kalacaktır…
İkincisi, Türkiye’nin karşısına Suriye’nin stratejik müttefiki İran dikilecektir…
Üçüncüsü Türkiye’nin karşısına Maliki yönetiminde Irak dikilecektir…
Tüm güney ve güneydoğumuz savaş alanına dönecektir.
Bir de doğu ve kuzey var… Türkiye karşısında Rusya Federasyonu’nu da bulacaktır!
Bu durum komşularla “sıfır barış” pozisyonu demektir!
İçerdeki “barış” gülleri işte tam da bu çevrelenmiş coğrafyada açmaktadır. BDP'li Selahattin Demirtaş, ‘Iğdır’dan Hatay’a Türkiye’nin güney sınırları resmen Kürdistan olacak!’ demiştir.
Ömer Yıldız: ‘Hadi Türkiye! Aslan kaplansın! Bizim bölgedeki jandarmamızsın! Yüzlerce yıllık akrabalarına savaş aç… Öl öldür! Sen toprağın üstündekileri temizlerken ben toprağın altındaki servete konayım!’ diyor emperyalistler demiştiniz? Sizce bu oyuna gelir mi Türkiye?
Banu Avar: Gelmeyecek... Beceremeyecekler! Bunu yüz yıl önce de planlamışlar, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle TÜRK Milleti’nin kurduğu koca bir setle karşılaşmışlardı.
Emperyalist hedefleri gören ve her türlü imkânsızlığa açlık ve yoksulluğa rağmen önlem alan bir millet heveslerini kursaklarında bırakmıştı. O gün bugün uğraşıyorlar. 4 ülkeden koparılacak toprakla 2. İsrail Devleti’ni kurmak için yırtınıyorlar.
Güçlü ordusuyla Türkiye, bölgede emperyalist güçlere direnen ülkelerle savaşırsa, hem kendisi hem İran hem de Suriye kan gölüne dönecek. Emperyal sırtlanlar için kaos mükemmel fırsat haline gelecek. Ve son “altın vuruş” Türkiye’yi bitirecek. Planları bu…
“İNANCIM TAM”
Ömer Yıldız: “Tek çıkış yolu bölge ülkeleriyle birlikte hareket etmek bu azgın emperyalist saldırıya DUR demektir. Eğer bunu yönetimdekiler yapmazsa, yapamazsa Türk milleti yapacaktır. Ya da Türkiye tarihinin en sancılı dönemine adım atacaktır.” diyorsunuz peki sancılı dönemden kastınız nedir? Bu sancılı süreçten sonra Türk Devleti dünya sahnesinde güçlü bir devlet olarak yerini alabilecek midir?
Banu Avar: Türkiye fiilen şu anda bir müdahale üssü olarak şekillenmiştir. Türkiye’yi yönetenler, geri dönülmez bir yolda ilerlemektedir. Türkiye, Kuzey Irak dışında tüm bölge ülkelerinin düşmanı ve hedefi konumuna gelmektedir.
Bu milletin genetik hafızası TV dizileri ve evlilik programlarıyla ezilip püre yapılmaya çalışılıyor. Olan biteni göremez hale gelsin diye... İşsizlik ve yokluktan yılgın eve kapanmış ve televizyona bağlanmış bir millet yaratmak istediler. Şimdi yeni yasayla kafası saman doldurulmuş bir gençlik hedefliyorlar.
Sancılı dönemler kanlı savaşlara gebe dönemlerdir. Karanlık dönemlerdir. Ama her karanlığın bir sabahı vardır. Gecenin en koyu karanlığı aydınlığa en yakın andır… Türk milletinin binlerce yıllık sağduyusuyla devletine sahip çıkacağına inancım tamdır.
Ömer Yıldız: Peki, dünyanın gidişatı ne yönde, Avrupa ve ABD’nin umursamaz ve başına buyruk işgalleri, Birleşmiş Milletler ve Nato’nun acziyeti İsrail’in şımarık tutumu, Rusya’nın yaşananları sessizce izlemesi, Doğu komşumuz İran’ın tehditleri… 3. Dünya savaşının eşiğindeyiz diyebilir miyiz?
Banu Avar: Dünya savaşı 2001’de başladı. Bu bildiğimiz meydan muharebesi değil ama asimetrik bir çeteler savaşı… Dünyadaki sermayenin yüzde 65’ini elinde tutan küresel şirketlerin birbiriyle savaşı… Hedef bölgelere el koymak için gırtlaklaşıyorlar. Batı ile Avrasya güçleri arasında da ayrı bir savaştan söz etmek mümkün…
Ömer Yıldız: Afganistan’dan gelen şehitlerimiz… Butik devlet tartışmaları… Afganistan’da Türk askerinin ne işi var? tepkileri… Sizin fikirleriniz nedir bu konuda?
Banu Avar: Obama göreve gelir gelmez “Hedefimiz Afganistan’da başarı elde etmektir!” demişti. Amerika’nın dünya hâkimiyeti için Orta Asya ve Doğu Akdeniz’de hâkim olması gereğinin altını çizmişti. 2009′da NATO o bölgelere doğru genişlemeyi hedefleyecekti.
Bir zamanlar Afganistan ile Sadabad paktı içindeydik. Cumhuriyetimiz kurulduğunda, Atatürk’ü ziyaret eden ilk devlet başkanı Afgan kralı Emanullah Han’dı. Afganistan ile etle tırnak gibiydik. Şimdi? ABD tarafında Afganistan’a gönderiliyoruz. Düşman ordulara yardım amacıyla Afganistan’da bulunmamız utanç vericidir.
Ömer YILDIZ
Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46
Sayfa: http://www.facebook.com/omeryildizyazilari
Söyleşileri, seyahatleri, yazıları sebebiyle yoğun programının arasında mülakatımızı gerçekleştirebildik. Uzun oldu ama gerçeklerin ayrıntıda gizli olduğunu mülakatı okudukça anlayacaksınız. Sorulara içtenlikle ve detaylı bir şekilde yanıt verdiği için bir kez daha kendisine teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyoruz.
2 bölüm halinde yayınlanacak olan mülakatın ilk bölümü:
“KAÇIN DEMOKRASİ GELİYOR”
Ömer Yıldız: Öncelikle onca yoğunluğunuz arasında, mülakat talebimizi olumlu karşıladınız. Nezaketiniz ve tevazuunuzdan ötürü çok teşekkür ediyorum. İnsanlarımızın sizi daha iyi tanıması açısından kendinizden bahsedebilir misiniz?
Banu Avar: Ben taraflı bir gazeteciyim. Tarafım Türkiye’nin tarafı. Bu vatana, bu millete aşığım. Bugün “tarafsızım” diyen basın yayın mensuplarının hiç de tarafsız olmadıkları gayet ortada… Yaptığım “Sınırlar Arasında” programı ile bir zamanlar TRT’de idim… ABD ve İsrail büyükelçiliklerinin müdahalesiyle işimi kaybettim. Ama çalışmaya devam ediyorum. Anadolu’da konuşmalar yapıyor yazı ve kitaplar yazıyorum. Bu memlekete olan borcumu ödemeye çalışıyorum. Hepsi bu…
“19 MAYIS’TA SAMSUNDAYIZ”
Ömer Yıldız: 19 Mayıs yaklaşıyor… Kurtuluş Mücadelesi’nin başladığı tarihte, mücadelenin başladığı yerde olacaksınız. Yani Samsun’da… Bununla ilgili bilgi verir misiniz?
Banu Avar: 19 Mayıs Milli Mücadele'nin başladığı gün olarak kabul edilir. Atatürk o günü, doğum günü olarak kabul etmiştir. O gün ben Samsun'dayım. Atatürk Kültür Merkezi'nde saat 16.00’da bir konuşma yapacağım. Tüm vatanseverleri beklerim...
Ömer Yıldız: “İsrailliler üzülebilir” diyerek TRT de ki işinize son verildi. Hâlbuki programlarınızda Batının, Amerikan emperyalizminin, AB ülkelerinin gerçek yüzünü tüm yalınlığıyla dile getirdiniz. TRT ve hükümet nasıl bir yaklaşım sergiledi? Dış güçler sizi susturma konusunda ne gibi çabalar harcadı? Kısaca içte ve dışta nasıl bir süreç izlendi bahsetmek ister misiniz?
Banu Avar: TRT’de “Sınırlar Arasında” ile 4 yılda 80’den fazla ülkeden gözlemlerimizi izleyicilerimizle paylaştık. ‘Demokrasi, özgürlükler’ safsatalarıyla göz boyamaya çalışanları, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin ana hatlarını deşifre eden programlar yaptık. “Sınırlar Arasında” taraflı bir programdı; Türkiye’nin tarafındaydı. Özellikle ‘Hangi AB’ bölümleriyle TRT’yi işgal altında tutan bir kesimden büyük tepki aldık. Ve 2008 Mayıs’ında program yayından kaldırıldı. Yeni genel müdürün yöneticilerinden biri, programın yayından kaldırılmasında “bazı büyükelçilerin” şikâyetlerinin etkili olduğunu açıkça söyledi. ‘Türkiye’de, Türkçe bakışlı bir program’ onları rahatsız etmişti…
Ömer Yıldız: Bugüne kadar da pek çok ülke gezdiniz. Programlarınız içinde sizi en çok etkileyen hangisidir? Aktarmak istediğiniz bir anınız var mı?
Banu Avar: Az öncede belirttiğim gibi 80 küsur ülkede bulundum. Tabii olarak anne ve babamın kökleri nedeniyle Batı Trakya, Makedonya ve Dağıstan beni çok etkiledi. Kitaplarımda, mesela “Avrasyalı Olmak”ta bu bölümleri okuyanlar heyecanımı hissedeceklerdir. Ayrıca Venezuela ve Küba beni çok etkiledi. Caracas’ta beni gezdiren genç siyasetçi, 8 yıl gibi kısa bir zamanda Venezuela’nın gönenmesinin sebebi olarak ‘Biz Atatürk modeli uyguluyoruz!’ demiş beni ağlatmıştı…
Ömer Yıldız: Yıllarca yurt dışında bulundunuz, eğitim aldınız. Normal şartlarda yurt dışında yetişen aydın diye adlandırılan insanlarımız batıdan daha batıcı olurken siz neden bu geleneğe uymadınız? Batının ve gezdiğiniz ülkelerdeki insanların ülkemize ve ülkemiz insanına bakış açısı nasıl?
Banu Avar: TRT’de, işten çıkarılmadan önce Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden raporlar hazırladım. Mısır, Lübnan, İran, Irak, Ürdün, Suriye, Sudan gibi… Bunları BÖL ve YUT adıyla kitaplaştırdım. Batının bize bakışı malum… Denetim altında tutulan ‘Ortadoğu’da Batı bekçisi’!
Komşularımız özellikle Orta Doğu ülkeleri ya işgal altında ve kan ağlıyor, ya da küresel çetenin denetlediği hükümetlerce yönetilerek inliyor. Suriye ve İran dışında… Ortadoğu’da herhangi bir ülkede “Ben Türk’üm” dediğiniz zaman halkın büyük sevgisi ile karşılaşırsınız. Çünkü o ülkelerin nüfuslarının belli yüzdesi Türk’tür, tarihimiz ortaktır, emperyalizmden çektiklerimiz benzerdir. Bu Cezayir’de de Mısır’da da böyledir. Ve bir Atatürk’leri olmadığı için hepsi Türkiye’den çok daha geridedir. Gıptayla bize bakarlar, büyük sevgileri var. Öte yandan neden Amerikalıymış gibi kararlar aldığımızı da anlayamazlar. Mesela Cezayir’de yüz binlerce insan Fransızlar tarafından soykırıma uğradığında, Türkiye, Fransızların yanında yer aldı ve Cezayirli bunu bir türlü anlayamadı!
Lübnan’ın karasularına Amerikan savaş gemileri girdiğinde Türkiye Amerika’dan taraf çıktığında Lübnanlı şaştı kaldı…
Sudan’ın başkentinin adı bile Türkçe Hortum! Bu iyi bir örnek aslında… Adını verdiğimiz Hortum’a bugün aydınlarımız Amerikan aksanıyla Khartom! diyor. Olay budur. Onlar bu uzaklığa bu değişmişliğimize milli olamamamıza şaşırıyorlar… Atatürk Türkiye’si bir zamanlar hepsine emperyalizme direnme gücü vermişti oysa!
Ömer Yıldız: Şehir şehir, ülke ülke gezerek üniversitelerde gençlerle buluşarak çaba gösteriyorsunuz. Peki, bir şeylerin değiştiğine, insanların bakış açısını değiştirebildiğinize inancınız hangi noktada?
Banu Avar: Karıncayı hatırlayın… Yangına su taşıyan karıncayı… “Karıncanın taşıdığı sudan ne olacak” mı diyeceğiz. Yoksa hepimiz bir damla da olsa yangının üzerine su ile mi gideceğiz? Bana gelen mektuplardan, karşılaştığım insanlarla olan konuşmalardan anlıyorum ki ben ve bu ülkenin cefakâr aydınları yavaş da olsa, birçok kırımlar arasında da olsa üzerlerine düşeni yapmaktadırlar… Ve bunun meyveleri alınmaktadır… Bakın bu millet bunca propagandaya rağmen Suriye ile savaşa ikna edilememiş, Irak’a müdahaleye “hayır” demiş, ABD’yi yüzde 90 oranında kınamış ve AB palavrasına kanmamıştır.
“GENÇLİK GELECEKTİR”
Ömer Yıldız: Üzerimde çok emeğiniz var, hem lise sonrası dönemimde eserleriniz, belgeselleriniz ile hem de yazma konusunda ki yönlendirmeleriniz ve fikirlerinizle… Birçok kişiye örnek oluyorsunuz bu bağlamda. Dikkat ettiğim nokta ise gençlerin size olan hayranlığı... Sizi takip ediyorlar, eserlerinizi okuyorlar, söyleşilerinizde salonları dolduruyorlar. Gençlerin bu tutumunu neye bağlıyorsunuz?
Banu Avar: Gençlik gelecektir… Ve son yıllarda karşılaştığım lise ve üniversite gençliği bana güç veriyor. Özellikle Anadolu gençliği… Gençliği aşağılayan, küçümseyen söylemlerin şiddetle karşısındayım. Bu söylemlerin sahipleri, küçük çevrelerinden ibaret hayatlarıyla, dışarısını bilmeyenler… Gençlerin ilgisine gelince: ‘Gerçek’i yansıtmaya çalışıyorum yıllardır… Kendi ülkemin tarafında gazetecilik yapıyorum. Gösterdiklerimize, kitaplarımıza 10 yıl önce ‘komplo teorisi’ diyenler, bugün onların gerçekleştiğini gördüler. Çünkü aklın yolu bir…
Ömer Yıldız: Kendi hayatınızdan örneklerle gençlerimize ne öneriyorsunuz?
Banu Avar: Ben genç bir kızken 70’li yıllarda kendimizi kaptırınca okulu bitiremedik. Ben otuz yaşında okulu bitirebildim bu nedenle ve dersleriyle fazlasıyla uğraşıp yanımdan gelip geçenler oldu. Üzüldüm yani son derece geri kaldım bir süre. Onun için ben bütün arkadaşlarıma bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olacakları için derslerine yoğunlaşıp, okullarını bitirmelerini söylüyorum. Aynı anda yürütmek lazım her şeyi… Ülke sorunlarına eğilirken, okul başarısını göz ardı etmemek gerekiyor. Öğrenciler etraflarında belli bir örgütlenmeye gidip, etraflarında ki tamamen bilinçsiz, tamamen televizyonun etkisinde veya belli bir operasyonların etkisinde olan insanları aydınlatmakla yükümlüdürler diye düşünüyorum. Bunun içinde kendilerini mümkün olduğunca geliştirip mutlaka ve mutlaka konuşabilir pozisyonda olmaları lazım.
Ömer Yıldız: Gençlere değinmişken kültür erozyonundan bahsedelim isterseniz. Kültürün bu denli yozlaştırılmasının nedenleri nelerdir? Algı yöneticileri ve emperyalist güçler nasıl bir Türk toplumu hayal ve inşa ediyorlar?
Banu Avar: Küresel güçler sadece Türk toplumunu değil tüm dünya toplumlarını insanlıktan çıkarıyorlar. Önceleri toplumlar kendilerini suçladılar. Kültürlerine sahip çıkamadıklarını düşündüler. Oysa durum farklı... Buldozer gibi kültürel değerleri ezip geçen küresel şirketlerle emperyalizmle karşı karşıyayız… Batı robot insanlar, paralı ordular, boş beyinler istiyor. Batıya köle olmuş, onun dilini konuşan, onun gibi giyinen, onun türküsünü söyleyen, onun dansını yapan ve sonunda onun bayrağını taşıyan toplumlar hedefliyor.
Emperyalizm ‘düşmanı yok etmenin en kolay yolu onun kendi kendini yok etmesini sağlamaktır!’ der… Beyni yıkanmış bireyler hem kendileriyle hem toplumla kavga etmeye hazırdır. Kavgayı besleyen en önemli etken yoksulluk ve işsizlik, hedef ülkelerde özelleştirmelerle sağlanmıştır… Parasızlıktan eve hapsedilmiş bireyler televizyon makinesinin esiridirler ve istendiği gibi yönlendirilirler...
Ömer Yıldız: Bu dezenformasyonda Türk basın-yayınının konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Banu Avar: Türk medyası Türk değil ki… Tüm TV kanallarının başında Amerikalılar var. Siyonist dönekler tüm basın yayın organlarında… Şu anda TV’de ve basında boy gösterenlerin büyük çoğunluğu batıya beyninden ve cüzdanından bağlı… Tüm kanallarda yalan başköşede...
Küresel çete hedefine varmak için medyayı kullanır. O nedenle birincil görevimiz izlediğimiz her şeyi sorgulamaktır. Önümüze konan haberin altına bakmaktır. Gizli mesajların aslını aramaktır. Televizyon ve gazetelerdeki tüm haberleri, belgeselleri, tarih konuşmalarını, tartışma programlarını, dizi filmleri, çocuk, gençlik ve kadın programlarını, yarışmaları, dikkatle süzgeçten geçirmeliyiz.
Nasıl bir tecavüzle karşı karşıya olduğumuzu anlamak ve anlatmak, gerçekleri örten perdeyi yırtmak ilk görevimiz olmalı... Bu perde medyanın üzerimize örttüğü perdedir. Ve internet medyasına büyük ilgi halkın bu zehrin farkına vardığının da göstergesidir! Tarih hiçbir zaman geriye gitmez hep ileri akar! Unutmayın, son kertede kaybedecek olan, tarihin en büyük krizini yaşayan, bu nedenle kuyruklarını can havliyle oraya buraya çarpan ‘küresel dinazorlar’dır!
“DEMOKRASİNİN TEK ŞARTI MALİ BAĞIMSIZLIK”
Ömer Yıldız: Demokratikleşme yolunda en büyük yolun bu dönemde kat edildiğinin söylendiği bir ortamda gazeteci ve yazarlara ve özelliklede size yapılan bu sansürler demokrasinin neresinde tam olarak? Yalnızlığa düştüğünüzü hissediyor musunuz?
Banu Avar: Ben çok kalabalık bir insanım yani yalnızlığı bir yana bırakın sürekli Anadolu’da dolaştığım için ben bir defa çok şanslı bir insanım. İnanılmaz bir sevgi halesiyle kuşatılmış durumdayım. Bana gelen mailler, bunun bir göstergesi... Halk inanılmaz derece benim tarafımda yani Türk halkı tarafında olduğumu biliyor ve destekliyor. Dolayısıyla hiç yalnız hissetmiyorum. Tabi ki yaygın medya bizden bahsetmiyor. Ama orada da helal süt emmiş birçok insan da yazıp çiziyor.
Atatürk ‘demokrasi’nin tek bir şartta mümkün olacağını söyler: “Mali Bağımsızlık.” Ekonomik olarak bağımsız olmayan bir ülkede demokrasi olmaz… Karnı guruldayan insanlar demokrat olamaz… Çalar, çırpar, dilenci olur, iane alır… Yani özgür iradesini kullanamaz. Bu bağlamda Türkiye ‘demokrasi’ ile yönetilmemektedir. Otoriter rejimlerde de doğruları söyleyenler susturulur.
Ömer Yıldız: Aydın insanlara yönelik gerçekleştirilen linç kampanyasının amaçları nelerdir? Görüştükleriniz var mı?
Banu Avar: Onları sık sık ziyaret ediyorum. Yakında büyük bir operasyon daha olacakmış. Sanırım o zaman beni de alırlar. Ancak şunu söylemek istiyorum. Çare; aydınların işçi, çiftçi gibi halkın en alt tabakasındakilerle beraber olmasıdır. Türkiye işgal altında… Türkiye’yi savunanlar da işgale uygun tavırlara muhatap kalıyor.
Ömer Yıldız: Tabii birde orduya yapılan açık ve örtülü operasyonlar var. Bu operasyonların nedeni ve bunda Batı’nın rolü nedir?
Banu Avar: Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşadığımız darbelerin tümü ABD-NATO-Gladyo desteğiyle gerçekleştirilmiştir. Türkiye NATO çerçevesine alınır alınmaz, Türk ordusuna dış istihbarat sızmış ve kendi adamlarını konuşlandırmıştır. Sonra bu da yetmemiş, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne psikolojik ve doğrudan operasyonlar gerçekleştirilmiştir. Washington, bunlarda dahli olduğunu açıkça söylemektedir.
Şimdi Yugoslavya’ya dönelim isterseniz. Yugoslavya’da önce ordu kalkacak demişlerdi. Yugoslavya’yı bölme planının ilk aşamasında özelleştirmeler yapıldı, herkes sokağa döküldü işsizlikten. Arkasından etnik olarak kaşıma başladı arkasından da “bu ordu size fazla, orduya gerek yok, biz sizi koruruz” dediler ve ordu halledildikten sonra da işgal ettiler. Türkiye için de aynı! Metotlar çok yaratıcı değil birbirine benziyor. Türkiye’de de aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.
“BECEREMEDİLER… ARAP BAHARI TERS DÖNDÜ”
Ömer Yıldız: Biraz “Sözde Demokratikleşme” çabalarından bahsedelim isterseniz. Turuncu devrim, Kadife devrim, Arap baharı… Sırada ne var?
Banu Avar: ‘Bu bir devrim dalgası!’ diyen arkadaşlara seslenmek gerekiyor: Nerede, bu devrimlerin liderleri? Nerede, örgütlenmiş işçi, köylü kitleler? Nerede, ‘tam bağımsızlık’ sloganı? Nerede, ufkun ötesini görenler? Nerede, kanlı diktatörlerin iplerini tutan ABD ve İngiliz emperyalizmine lanet okuyanlar?
Mısır zonkladı, kanadı, günlerce Tahrir Meydanı’nda yattı Mısırlı… Şimdi evinde… Yine aç, yine 30 dolar maaşı var tabii alabilirse... İktidar koltuğunda Mübarek yok artık. Kaddafi’nin saray/çadırı da geçmişte kaldı. Tunus’ta Zeynel Bin Abidin’in koltuğu ABD damgalı generallerin altında!
Bunları dile getirdiğimizde bazı ‘çokbilmişler’ kıyameti kopardı! Mısır’da halk bilinçlenmiş sokaklara çıkmış. Ve biz, ‘ABD’yi yüceltenler’(!) halk devrimini yok sayıyormuşuz. O günden bugüne ‘halk devrimi’ diye nitelenen olaylar iç savaşa kadar uzandı.
Batı projeleri bir bir batıyor. Beceremediler… Arap ‘baharı’ ters döndü. Bakın Kissinger, Batının en büyük akıl hocası ne diyor: “Beceremedik... Ne Mısır, ne Libya, ne Suriye, ne Irak, ne Afganistan tam denetimimize girmedi. Kaynaklarını rahatça sömüreceğimiz bir düzen sağlanamadı.” Şimdi geri durup yeniden saldırma zamanını bekleyecekler. O arada Avrasya kendine çeki düzen vermeli…
Ömer Yıldız: Batının; Arapların bu demokratikleşme çabalarına desteğinin, demokrasi havarisi edalarının altında yatan nedir?
Banu Avar: Şifreli bir dil var ortada… Ve şifreli bir örgütlenme… Küresel ‘şifrecilerin’ en gözde şifresi ‘İnsan Hakları’, ‘Özgürlük’ ve ‘Demokrasi’dir.
‘İnsan Hakları’ tüm işgallerin, kanlı operasyonların, darbe ve müdahalelerin bahanesi!
Ekranlarda parlak gazetecilerimiz, ‘Demokrasi geliyor! Diktatörlüğe son!’ diye çığırıyor. Kendilerinden ne kadar da eminler! Libya da olanları “olağan” karşılayanlar, bir gün herhangi bir ülkede ‘diktatör’ suçlamasına uğrayan, herhangi bir liderin aynı sonla yok edilebileceğini unutmasınlar… Diktatör ne demek bir de onu okuyup anlasınlar!
Bush, Obama ve diğer pek çok lider gelmiş geçmiş en kallavi diktatörlük örneklerine imza attılar.
Uluslar arası hukuk taş devri kurallarına dönerse, onlar da aynı hukuk çerçevesinde ‘yargılanırlar’! Onlara yardakçılık edenlerde aynı sondan kaçamazlar… Tarih bilimi böyle diyor!
Ömer Yıldız: Basın-yayında Esad’ın insanları katlettiğinden, insan haklarını çiğnediğinden, bir an önce oraya müdahale edilmesi gerektiğinden bahsediliyor. Oraları görüp, yakından inceleme fırsatını yakalayan biri olarak neler yaşanıyor Suriye’de? Bu yaygaranın asıl amacı nedir?
Banu Avar: Asıl amaç, bu coğrafyanın zenginliklerine el koymaktır. Asıl amaç, Türkiye ve İran ardından Rusya ve Çin’i çökertmektir. Asıl amaç, petrol coğrafyasına 2. İsrail yani Kürdistan’ı kurdurmaktır. Bunun için 4 ülkeden parça koparılması gerekir. İran, Irak, Suriye ve Türkiye…
Demek ki esas mesele ‘Tek Dünya Devleti’ne giden yolda Suriye’nin oyunbozanlık etmesi, dünya bankerlerinin arzusu hilafına hareket etmesi… Tüm bu gelişmelerin Suriye’ye ve bölgeye ‘demokrasi’ getireceğini sanacak kadar iyi niyetliyseniz ve bunun sonrasında Türkiye’yi, bir paylaşım savaşında ‘paylaşılacak bir cephe ülkesi’ olarak kan gölüne sürükleyeceğini göremiyorsanız, siz ‘bekleyip görecek’ olanlardansınız!
“ERDOĞAN: KOMŞULARIMIZIN İÇ İŞLERİNE KARIŞMAYIZ”
Ömer Yıldız: Seçenekler arasında Suriye’ye müdahale en öncelikli madde gibi görünüyor? Böyle bir müdahalede Rusya ve İran’ın tutumu ne olur sizce?
Banu Avar: Böyle bir müdahale olamayacağını 15 Nisan 2011’den beri söylüyoruz. Ve şimdi Batılılar da söylüyor. Hatta Arap Birliği de… Ve dahası 23 Nisan günü Tayyip Bey’de söyledi… Uzun zamandır ‘müdahale’ diye bağırıyordu... Ama 23 Nisan’da aniden ‘komşularımızın iç işlerine karışmayız!’ dedi. Demek ki şartlar değişti. Dik duran Suriye emperyal saldırıyı püskürttü şimdilik... Rusya ve Çin bu süreçte, Suriye’ye bir müdahale durumunda ‘müdahil’ olacaklarını söylediler, söylemekle kalmadılar, savaş gemilerini bölgeye gönderdiler onla da yetinmediler ortak tatbikat yaptılar…
Ömer Yıldız: Suriye’ye çekilmek istenen bir Türkiye’nin kaybı ve ya kazancı ne olur?
Banu Avar: Türkiye böyle bir işe kalkışamaz… Yönetim böyle bir işe kalkışırsa karşısında Türk Milleti’ni, Türk ordusunu bulur… Suriye bizim akrabamızdır, yarı nüfusu Türkçe konuşur.
ABD Kuveyt'e de Irak'ı sokmuş sonra Saddam'ın kellesini almıştı. Sonucunda 2 milyon Iraklı ölecek 2 milyonu göç edecekti! Suriye topun ucunda ve pis işleri bize yaptırmak hedefindeler. Halk, Suriye düşmanlığına hazırlanıyor. Her yerde özellikle medyada 'müdahale!' çığlıkları atılıyor... Herkes Suriye'ye müdahaleye karşı çıkmak için elinden geleni yapsın… Bu psikolojik harbe karşı koyalım. Suriye 'düşerse' Türkiye düşer! Tüm bölge yangınlara düşer…
“KOMŞULARIMIZLA SIFIR BARIŞ”
Ömer Yıldız: Komsularımızla sıfır sorun politikası diye yola çıkılmışken, gelinen noktada komşularımızla ilişkilerimizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Banu Avar: Komşularımızla “sıfır barış” pozisyonundayız! Demek ki bizi bu noktaya sürükleyenler ne yaptıklarını bilmiyorlar. Türkiye’nin Suriye topraklarının bir kısmına girmesi durumunda, Türkiye, Suriye’ye karşı savaş açmış sayılacaktır… Suriye-Türkiye savaşının içinde yer alacağız. Ondan sonra Türk vatandaşları ve Türkiye yönetimi, Suriye vatandaşları ve yönetimi için tehdit ve düşman olacaktır…
Batı basını şu anda Suriye içindeki muhalifleri ‘teröre karışanlar’ ve ‘barışçıl olanlar’ diye ikiye ayırdı. Bunların ‘barışçıl’ olanları da Türkiye düşmanı olarak konuşlanacaktır. Geriye Türkiye ‘dostu’ olarak El Kaide, Taliban, İhvan-i Müslimin yani CIA tetikçileri kalacaktır…
İkincisi, Türkiye’nin karşısına Suriye’nin stratejik müttefiki İran dikilecektir…
Üçüncüsü Türkiye’nin karşısına Maliki yönetiminde Irak dikilecektir…
Tüm güney ve güneydoğumuz savaş alanına dönecektir.
Bir de doğu ve kuzey var… Türkiye karşısında Rusya Federasyonu’nu da bulacaktır!
Bu durum komşularla “sıfır barış” pozisyonu demektir!
İçerdeki “barış” gülleri işte tam da bu çevrelenmiş coğrafyada açmaktadır. BDP'li Selahattin Demirtaş, ‘Iğdır’dan Hatay’a Türkiye’nin güney sınırları resmen Kürdistan olacak!’ demiştir.
Ömer Yıldız: ‘Hadi Türkiye! Aslan kaplansın! Bizim bölgedeki jandarmamızsın! Yüzlerce yıllık akrabalarına savaş aç… Öl öldür! Sen toprağın üstündekileri temizlerken ben toprağın altındaki servete konayım!’ diyor emperyalistler demiştiniz? Sizce bu oyuna gelir mi Türkiye?
Banu Avar: Gelmeyecek... Beceremeyecekler! Bunu yüz yıl önce de planlamışlar, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle TÜRK Milleti’nin kurduğu koca bir setle karşılaşmışlardı.
Emperyalist hedefleri gören ve her türlü imkânsızlığa açlık ve yoksulluğa rağmen önlem alan bir millet heveslerini kursaklarında bırakmıştı. O gün bugün uğraşıyorlar. 4 ülkeden koparılacak toprakla 2. İsrail Devleti’ni kurmak için yırtınıyorlar.
Güçlü ordusuyla Türkiye, bölgede emperyalist güçlere direnen ülkelerle savaşırsa, hem kendisi hem İran hem de Suriye kan gölüne dönecek. Emperyal sırtlanlar için kaos mükemmel fırsat haline gelecek. Ve son “altın vuruş” Türkiye’yi bitirecek. Planları bu…
“İNANCIM TAM”
Ömer Yıldız: “Tek çıkış yolu bölge ülkeleriyle birlikte hareket etmek bu azgın emperyalist saldırıya DUR demektir. Eğer bunu yönetimdekiler yapmazsa, yapamazsa Türk milleti yapacaktır. Ya da Türkiye tarihinin en sancılı dönemine adım atacaktır.” diyorsunuz peki sancılı dönemden kastınız nedir? Bu sancılı süreçten sonra Türk Devleti dünya sahnesinde güçlü bir devlet olarak yerini alabilecek midir?
Banu Avar: Türkiye fiilen şu anda bir müdahale üssü olarak şekillenmiştir. Türkiye’yi yönetenler, geri dönülmez bir yolda ilerlemektedir. Türkiye, Kuzey Irak dışında tüm bölge ülkelerinin düşmanı ve hedefi konumuna gelmektedir.
Bu milletin genetik hafızası TV dizileri ve evlilik programlarıyla ezilip püre yapılmaya çalışılıyor. Olan biteni göremez hale gelsin diye... İşsizlik ve yokluktan yılgın eve kapanmış ve televizyona bağlanmış bir millet yaratmak istediler. Şimdi yeni yasayla kafası saman doldurulmuş bir gençlik hedefliyorlar.
Sancılı dönemler kanlı savaşlara gebe dönemlerdir. Karanlık dönemlerdir. Ama her karanlığın bir sabahı vardır. Gecenin en koyu karanlığı aydınlığa en yakın andır… Türk milletinin binlerce yıllık sağduyusuyla devletine sahip çıkacağına inancım tamdır.
Ömer Yıldız: Peki, dünyanın gidişatı ne yönde, Avrupa ve ABD’nin umursamaz ve başına buyruk işgalleri, Birleşmiş Milletler ve Nato’nun acziyeti İsrail’in şımarık tutumu, Rusya’nın yaşananları sessizce izlemesi, Doğu komşumuz İran’ın tehditleri… 3. Dünya savaşının eşiğindeyiz diyebilir miyiz?
Banu Avar: Dünya savaşı 2001’de başladı. Bu bildiğimiz meydan muharebesi değil ama asimetrik bir çeteler savaşı… Dünyadaki sermayenin yüzde 65’ini elinde tutan küresel şirketlerin birbiriyle savaşı… Hedef bölgelere el koymak için gırtlaklaşıyorlar. Batı ile Avrasya güçleri arasında da ayrı bir savaştan söz etmek mümkün…
Ömer Yıldız: Afganistan’dan gelen şehitlerimiz… Butik devlet tartışmaları… Afganistan’da Türk askerinin ne işi var? tepkileri… Sizin fikirleriniz nedir bu konuda?
Banu Avar: Obama göreve gelir gelmez “Hedefimiz Afganistan’da başarı elde etmektir!” demişti. Amerika’nın dünya hâkimiyeti için Orta Asya ve Doğu Akdeniz’de hâkim olması gereğinin altını çizmişti. 2009′da NATO o bölgelere doğru genişlemeyi hedefleyecekti.
Bir zamanlar Afganistan ile Sadabad paktı içindeydik. Cumhuriyetimiz kurulduğunda, Atatürk’ü ziyaret eden ilk devlet başkanı Afgan kralı Emanullah Han’dı. Afganistan ile etle tırnak gibiydik. Şimdi? ABD tarafında Afganistan’a gönderiliyoruz. Düşman ordulara yardım amacıyla Afganistan’da bulunmamız utanç vericidir.
Ömer YILDIZ
Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46
Sayfa: http://www.facebook.com/omeryildizyazilari