Pazar, o güneşli günde en güzel yere gidip Şişli Öğretmenevi’nde “Milli Anayasa Forumu”na katıldım. Türkiye’nin aydınlık insanlarıyla beraber oldum. Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek aylardır şikâyet ediyordu: “Yeni anayasa hakkında her kesimden görüş istiyoruz, kimseden ses gelmiyor” diye. Tabii Çiçek’in görmeyi umduğu yorum ve öneri katkıları nelerdi bilemem, ama pazar günü Şişli’den çıkan seslerin iktidar partisini çok mutlu edeceğini sanmıyorum!
Oturumu yöneten ve Hüsamettin Cindoruk, Mümtaz Soysal, Yekta Güngör Özden’le beraber Milli Anayasa Forumu’nun ilk çağrısını yapanlardan olan Kemal Alemdaroğlu, açılış konuşmasında en önemli noktayı hatırlattı: “Yaşayan bir devletin parlamentosu, ‘yeni anayasa’ yapamaz. Olsa olsa anayasa değişikliği yapar.” Gerçekten de sürekli olarak ilk dört maddeye tecavüz dahil, sürekli “Yeni Anayasa”dan söz edenlere şaşıyorum. Darbe mi yaptınız da anayasa yazmaya kalkıyorsunuz? Kim size bu yetkiyi verdi? Bu ne cüret? Hele o ilk dört maddeye saldıran yandaş paydaşlara bayılıyorum! Sanki spagetti tarifi değiştirecekler! Eski CHP Milletvekili Şahin Mengü, konuşmasında, sokaktaki adamın anayasa talebi olmadığını, esasında iktidarın dayatmaya çalıştığının açıkça “rejim değişikliği” olduğunu, 80 sonrası Atatürk düşmanlığı yayanların gülünç bir şekilde eski dönem şartları ile değerlendirmelerini yaptıklarını vurguladı. “Hiç kimsenin gücü yetmez bunları gerçekleştirmeye” diyerek büyük alkış aldı. ADD Başkanı Tansel Çölaşan, ulusal kesimlerin kararlı çabalarına rağmen anayasa dayatmasının hızlandırılmış şekilde yürüdüğünü hatırlattı. “Suçluların telaşı içindeler, Abant toplantıları doğrultusunda bildikleri yolda ilerliyorlar” diyen Çölaşan, cemaatçiler ve “yetmez ama evet”çilerin el ele demokrasiyi yok etmek üzere örgütlendiklerini anlattı. Anayasanın vatandaşlık kavramına getirilen eleştirilere karşı da Çölaşan, Atatürk’ün el yazısıyla kaleme aldığı “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir” sözlerini hatırlattı ve bu yaklaşımın hümanist bir milliyetçilik yansıttığını, iktidar yanlılarının da “Cumhuriyetin ulus kavramı yapaydır, zorlamadır” şeklinde yorumlarla, yıpratma çabasında olduklarını haklı olarak hatırlattı. Bu yeni paketle, laiklik yerine “inanç özgürlüğü” kavramının öne çıkarıldığını söyleyen Çölaşan, yolsuzluk ve borçlanmalarla fakirleşen halkın bu dönemde devrim karşıtları tarafından bu değişime malzeme edilişini izah etti.
Günün en genç konuşmacısı, TGB’nin başkanı İlker Yücel’di. O da “Natotürkçülük” kavramının, Atatürkçü “milli devrimci yol”la alakası olmayan bir yöntem olarak kullanıldığını ve artık devrimci örgütlü bir dayanışma gerektiğini savundu. Yücel, “Ne zaman büyük bir demokratik adım atıldıysa, arkasında büyük bir kitle hareketi olduğunu” hatırlattı. Onu izlerken, Atatürk’ün güvendiği ideal Türk gencinin yansımasını görüp gurur duydum. Şimdi Ulusal Kanal’ı başarıyla yöneten Adnan Türkkan’dan sonra, TGB’nin yine özverili bir başkanla yürüdüğünü görmek bana keyif verdi. Ardından forumda başka katılımcılarla beraber ben de konuştum. Sanatçılar Girişimi’nin “Reddediyoruz” tepkisinden ve Silivri’de süren aydınlara zulümden söz ettim. Perinçek’in özgür insanların bile başaramadıkları şekilde ortaya koyduğu onurlu direnci tarihin unutmayacağını vurguladım. Ulusal Kanal programcısı ve “sosyalist ilahiyatçı” Eren Erdem, ilginç cümleler sarf etti: “Kafası liberal, belden aşağısı muhafazakâr, aptesli kapitalist bir tipleme yarattık, onlar haçlı emperyalizmin emrindeler; anayasa yazmak için adam olmak gerekir.” Büyük ilgi uyandıran sözlerinin ardından Avrasya Birliği’nin önemini anlatan Erdem, çocukları aç diye intihar eden anneler varken süslü püslü camiler yapılmasının mantıksızlığını vurguladı. (Anlayana!)
Aylar önce başlamış olan “Milli Anayasa Forumları”, artık hızla birçok ile, ilçeye yayılıyor. Hazırlanan sonuç bildirgesinin en önemli vurgusu ise CHP ve MHP’nin derhal Anayasa Komisyonu’ndan ayrılması ve bu yapay, sözde demokratik girişime haksız meşruluk kazandırmaya son vermeleriydi. Gerçekten sormak lazım bu partilere: 12 Eylül referandumu gibi antidemokratik rezalete imza atmış olan bir hükümetin birden anayasada demokrasiyi ileriye taşımak için bu “yeni anayasa” macerasına giriştiğine inanmak mümkün mü? Sevgili Ankaralılar, umarım çoğunuz bu satırları CHP’nin 4+4+4 “Tandoğan” grup toplantısında okuyorsunuz! Artık baharla birlikte demokratik güçlerin sahaya çıkma vakti geldi! Kış uykusundan u-ya-nın!
Yorum Gönder