Sözcü yazarı Emin Çölaşan, ın 1 Mart 2012 yazısı :
SEVGİLİ okuyucularım başlıktaki soruyu ilginç bulduğunuzu sanırım. Biri bu soruyu bana sorsa “Asla olamaz, mutlaka karşı çıkmıştır” derdim. Ama kazın ayağı öyle değil. Fethullah askerlerin güçlü olduğu o 28 Şubat döneminde. Refah yol hükümetinin istifa etmesini istiyor, muhtıraya destek veriyor… Aynen askerlerin istediği gibi!
Ve bu isteği o günkü gazetelerin birinci sayfasında, manşetlerde yer buluyor.
İşte size 18 Nisan 1997 tarihli bazı gazetelerin manşetleri
Hürriyet “Beceremediniz, artık bırakın… Gülen, Refahyol’a emaneti iade edip çekilme çağrısında bulundu.”
Milliyet “Gülen de uyardı. Şok çıkış. Beceremedik deyip hemen seçime
İslamcı Akit: “Gülen: Hükümet gitsin.”
Peki, nereden kaynaklanıyor bu manşetler? Fethullah efendi 16 Nisan 1997 günü Kanal-D de Yalçın Doğan’ın karşısına oturuyor w bu sözleri orada söylüyor.
Peki, ama Türkiye’de o sırada durum nedir?
28 Şubat günü MGK toplanmış, laiklik ve irtica açısından sert kararlar alınmış, bunların Refahyol hükümetine Başbakan Erbakan aracılığı ile bildirilmesine karar verilmiş. Erbakan önce direnir gibi yapmış, sonra kararların tümünü imzasıyla onaylamış, bakanlıklara tebliğ etmiş ve gerekli işlemlerin bu kararlar doğrultusunda yapılmasını istemiş.
Ancak o sırada ortada başka bir sorun var 28 Şubat kararlan alınmış ama bir yandan da ülkeyi kargaşaya sürükleyen Refahyol hükümeti halen işbaşında. İktidarın istifa edip gitmesi isteniyor
Askerler ve kamuoyu bastırıyor. Ancak Erbakan ve onun yardımcısı Çiller, gitmemekte direniyor.
İşte Fethullah tam da o günlerde devreye girip televizyonda beceremediniz, istifa edin” diyor!
Çok önemli bir uyarıdır!
İyi de, bu uyarıyı niçin yapmak zorunda kalmıştır? Çünkü o aşamada askerler güçlüdür ve nabza göre şerbet vermeyi yeğlemiştir. Burada bir konuyu vurgulamak gerekiyor:
Fethullah o sırada Türkiye’de. Henüz ABD’ye gitmiş değil. Üstelik bugünkü gibi güçlü de değil. Henüz devleti ele geçirmemiş. O yüzden korku içinde.
***
Şimdi, yukarıda değindiğim gazete manşetlerinin altındaki haberleri kısaca okuyalım:
“Nur cemaatinin önde gelenlerinden Fethullah Gülen, Refahyol hükümetine ‘Bu isi beceremedik, yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Emaneti götüremiyorum, emaneti al diyerek millet adına bu fedakârlığı yapın’ çağrısında bulundu.
Gülen, Türkiye’yi yönetenlerin gerekli performansı gösteremediğini, ülkenin ustura sırtında olduğunu savundu ve şöyle dedi:
‘Hazreti Ebubekir ve Ömer Bin Abdülaziz bunu birkaç defa yaptılar. Minbere çıkıp ‘Bu ağır yükü biz götüremiyoruz, size devrediyoruz. Halk alsın, kime verirse versin’ dediler.”
Askerler için şöyle diyor: ”
“Kuvvet ellerinde olduğu halde çok zeki ve muhakemeli (düzgün, tutarlı, anlayışlı} davranıyorlar. Kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Sonra demokrasi de daha dengeli geliyor bu açıdan…
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim imam hatip okullarına zarar vermez.”
Askerlerin 28 Şubat eylemine destek veren Fethullah’ın bu sözleri, istifa etmemekte direnen Refah Partisini kızdırdı Birbiri ardına demeçler verip onu kınadılar. İşte bir örnek:
İstanbul milletvekili Mehmet Ali Şahin (AKP döneminde Meclis Başkanı) ” Konuşması talihsizliktir. Bazı yerlere (askerlere) mesaj gönderiyor. Benden zarar gelmez, ben sistemle uyum içindeyim diyor. Siyasetle ilgilenmediğini söylüyor ama siyasetin içinde yer alıyor. Onun imam hatip liselerine rakip bir kolejler zinciri var. Onlara (askerler tarafından) dokunulmaması için çaba harcıyor. Fethullah hoca bu sözleriyle. Müslümanlık deyince tüyleri diken diken olanları son derece sevindirmiştir.”
***
Kaderin şu cilve bine bakın ki, birkaç yıl sonra ülke yönetimi o günlerde kapışanların eline geçecek ve aralarında oluşan çok güzel bir uyumla Türkiye’yi AKP-Fethullah koalisyonu yönetmeye başlayacaktı!
Peki, ama o günlerde Türkiye de ikamet buyuran ve 28 Şubat sürecine destek veren Fethullah gerçekten 28 Şubatçı mıydı’?
O günün koşullan öyle olmasını gerektiriyordu! Askerler güçlüydü, Refahyol hükümetinin istifası isteniyor ve bizim Fethullah da, başına bir iş gelmesin diye ister istemez 28 Şubat’çıların yanında yer almayı başarıyordu!
***
Peki, başka neler demişti 16 Nisan 1997 tarihi, manşetlere geçen o televizyon programında? Kısaca özetliyorum:
“Din Allah’la insan arasındadır. Sokaklarda tef çalıp zikir yapanlar oldu. (O dönemdeki Aczmendileri kastediyor) Dinin siyasasallaştırılması rejim için tehlike olmaktan çok din için tehlikelidir. (Refahyol hükümetini kastediyor.) Siyasi görüşle yola çıkanlar her şeylerini dine alet etmek ister. Çok tehlikelidir.
Başbakanın laik olup olmadığını bilemem!.. Dinin böyle şov malzemesi yapıldığını daha önce bu kadar yoğun ölçüde gördüğümü söyleyemem…
Sekiz yıllık eğitimi tehlikeli görmüyorum…
MGK kararlan gelecekte huzur sağlayacaksa, isabetli olmuştur…
Ben dünyanın en fakir insanlarından biriyim.” (Yıllardır ABD de yüzlerce dönümlük arazideki çiftlik evlerinde hizmetkârları ile birlikte krallar gibi yaşıyor. Türkiye’ye gelemiyor)
Konuşmasının son sözleri ise gerçek bir ibret belgesi:
“Cemaati sevk ve idare ettiğimin düşünülmesi, bana hakaret gibidir.”
Bakın, burada doğru söylüyor!
Cemaat dediğiniz nedir ki! Cemaat ona hafif gelir. O şimdi Türkiye’yi sevk ve idare ediyor!
İşte sizlere geçmişten, şimdi tantanası yapılan ve sövülen 28 Şubat’ın hemen sonrasından bir portre! Okuyun, koskoca, anlı şanlı Fethullah hazretlerinin, güçlülerin önünde eğilip eğilmediğine falan lütfen siz karar verin!
Yorum Gönder