Bellek Yoksunluğu - Cüneyt Arcayürek

Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek,in 13 Mart 2012 köşe yazısı:
Bellek Yoksunluğu

Yandaşları, dindaşları bir yana bıraktım; “öteki” gazetelere baktım dün sabah.
Hemen hepsinde manşetler aynı ayarda.
Hiçbirinin haberinde, manşetinde komisyondaki olayları demokratik rejim
açısından kaygı verici bulduğunu ifade eden tek sözcük, tek satır yok!
Oysa, rejimin giderek kan kaybetmesine karşı bir süredir başarılı direniş gösteren CHP grubunun başkanvekillerinden Muharrem İnce’nin komisyon savaşından sonra olayları açıklarken “Demokratik rejim bitmiştir” diyen yorumu yaşanan süreci özetliyor.
Ekranlardan yüzsüzlük, ikiyüzlülük örnekleri yansıyor.
Komisyon Başkanı Nabi Avcı, komisyon meydan savaşının sorumluluğunu muhalefete yüklemeye çalışan açıklamalarında:
(1)- 150’den fazla AKP milletvekilinin toplantının başlamasından bir saat önce komisyona gelerek muhalefet milletvekillerinin oturacakları iskemleleri işgal ettiklerini,
(2)- 30-40’ının komisyon başkanının önünde etten duvar ördüklerini,
(3)- Muhalefet milletvekilleri toplu olarak geldikleri komisyon kapısında AKP milletvekillerince engellenerek içeri sokulmayınca olayların başladığını,
(4) Muharrem İnce’nin söz isteyen milletvekillerinin listesini vermesine karşılık Başkan Nabi Avcı’nın, muhalefete söz hakkı tanımadığını, “söz yok” diye karşıladığını, olaylara tanık olan kameraların dışarı atılmasını emrettiğini,
(5)- ...ve bugüne dek görülmemiş bir uygulama ile maddeler üzerinde muhalefete söz hakkı tanımadan, anayasayı, içtüzüğü hiçe sayarak, 20 maddeyi 27 dakikada, her maddeyi bir dakikadan çok kısa sürelerde AKP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmesini sağladığını...
….-bellek zafiyetinden muzdarip olsa gerek anımsamıyor bile!
***
CHP’nin uzun yıllar genel başkanlığını yapan İsmet Paşa, Adalet Partisi iktidarında İçişleri Bakanı’nın Meclis’te muhalefet odalarını bir gece yarısı basması olayını “Eşkıyanın gece ne yapacağı belli olmaz” diye sert bir yanıtla karşılamıştı.
CHP’nin son genel başkanı Kılıçdaroğlu da olaylara benzer bir yorum yaptı, “Eşkıyanın parlamentoda olduğunu bize hatırlattı” dedi.
Bu benzeyiş, Kılıçdaroğlu’nun komisyon olaylarının yaşandığı gün yayımlanan Habertürk ekibiyle yaptığı görüşmede söylediklerini anımsamaya vesile oldu.
Serdar Turgut’un yazdığına göre, Kılıçdaroğlu “AKP iktidarına karşı mücadele ederken ben bazen kendimi 1940’lar CHP iktidarına karşı mücadele ediyormuş gibi sanıyorum. Çünkü AKP iktidarı aynen 1940’lar CHP iktidarının ortamını, koşullarını yarattı” diyor.
Kılıçdaroğlu ne yazık ki RTE’nin, CHP ve İsmet Paşa düşmanlığıyla aynı kulvara düşüyor. Partisinin geçmişine de İsmet İnönü’ye de en hafif deyimiyle haksızlık ediyor.
O yıllarda onaylanmayacak kimi uygulamalar olmuş olabilir ama bugün eleştirilen konuları anımsatmayacak değerde kimi büyük ve önemli olayları, son CHP Genel Başkanı’nın anımsamasına yardımcı olmak gerekiyor:
1940-45 arasında bu ülkeyi savaşa sokmayan, 1946’da çok partili parlamenter rejime kapıları açan, DP’nin tek başına iktidara gelmesini sağlayan ortamı ve yasaları gerçekleştiren parti CHP idi ve devletin de partinin de başında İnönü vardı.
Nasıl ki Dersim olaylarından siyasal ve toplumsal husumet yaratmak ne kadar ülke yararına değil ise…
…Kılıçdaroğlu’nun AKP’ye vurayım derken partisinin geçmişini karalayarak yeni bir parti yaratacağını sanması, kişiliğine de CHP’ye de yarar sağlamayacak, yenilik iddialarına katkı yapmayacaktır.
***
Kılıçdaroğlu “Medyadan daha güçlü ‘hayır’ sesi istiyoruz” diyor. Hangi medyadan? Bugün AKP grubunda muhalefeti suçlaması, hatta CHP’nin 1960, 1980 darbeleri öncesi olduğu gibi bugün de sokağı kışkırttığını söylemesi olası RTE’nin söylemlerine ters düşmemeye gayret gösterecek medyadan mı “daha güçlü ses” çıkacak?
Bir de “Tanklarıyla toplarıyla da gelseler konuşacağız” diyor...
İlahi Kılıçdaroğlu; ortalıkta top, tank mı kaldı?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget