Ece, dün gece ölümü düşündü! - Mustafa Mutlu

Yılbaşı geceleri özellikle genç yaştakiler için genellikle hayal kırıklığıyla biter...
Günler önceden yapılan planlar kursaklarda kalır.
Ya yemek kötüdür ya müzik size hitap etmemiştir ya da arzuladığınız o büyük coşkuyu yaşayamamışsınızdır.
Yine de güzeldir yılbaşı geceleri gençler için.
En azından, o heyecanı yaşamak bile güzeldir.
Ve geride bırakılan yılın son saniyelerinde gözlerini kapatıp ondan geriye doğru sayarken, öylesine içtenlerdir ki...
Akıllarındaki binbir dilekten birini bile unutmama telaşıyla sayarlar geriye doğru...

***
Bazı gençler yıllardır ne bu heyecanı ne de arkasından gelen düş kırıklığını yaşayabiliyor... Çünkü onlar “bölünmüş, parçalanmış aileler”in çocukları!
Ece Saygun da onlardan biri... Silivri tutuklularından Emekli Orgeneral Ergin Saygun’un kızı...
Yılbaşından iki gün önce büyük bir çaresizlik ve isyan içinde oturup kâğıda dökmüş duygularını ve benimle paylaşmış...

***
“Babam tam beş aydır Mehmet Akif Ersoy hastanesinde yatarak tedavi görüyor. Durumu bir türlü düzelmedi. Yalnız kalamadığı ve refakatçiye ihtiyacı olduğu için anneciğim de beş aydır onunla birlikte mahkûm koğuşunda kalıyor.
Her geçen gün onun da sağlığı bozuluyor, doktorları oradan çıkması gerektiğini söylüyor ancak ne yazık ki elimizden de bir şey gelmiyor. Ne annemi çıkarabiliyoruz oradan ne de babamı yalnız bırakabiliyoruz.
Kaldı ki annem de çıkmayı kesinlikle kabul etmiyor!
Bu yaştan sonra anne ve baba arasında seçim yapmaya mecbur bırakıldık.
İkisi de canım... Hangisini seçeyim?
Hastane bu 5 aylık süre sonunda babam için yeni bir rapor düzenledi. Rapor çok açık! Artık duymak, görmek ve anlamak isteyen için çok açık! Ama ne yazık ki, aynı döngüye, kurumlar arası paslaşılmaya, oradan oraya taşınmaya devam ediyoruz. Bu döngüyü artık akıl, mantık ve vicdan kabul etmiyor.
10. Ağır Ceza Mahkemesi, son derece açık ve net olan bu rapor doğrultusunda tutuksuz yargılama kararı vermek mümkün iken, babamı 3. Kez Adli Tıp’a sevk etti.
Oysa ikinci rapor son derece açık ve net biçimde babamın cezaevinde de hastanede de kalamayacağını söylüyor. Bayılma ve düşme nöbetleri nedeni ile sürekli refakatçiye ihtiyaç duyuyor.
Bu nedenle cezaevine geri gönderilmesi İMKÂNSIZ!
Bu da doktor raporu ile belgelendi. Kalp kapakçığının metal olması ve kronik böbrek hastalığı nedeni ile hastanede kalması, olası enfeksiyon riskini artırıyor.
Peki; ne yapalım o zaman?
Hastane raporunu alıp, mevcut şartları değerlendirip tahliye kararını veya nerede yatmasının uygun olup olmayacağının kararını verecek olan gene mahkeme heyeti değil mi?
Bu resmen topu taca atıp zaman kazanma değil de nedir? Adli tıp zaten ikinci raporunda açık açık tüm hastalıklarını yazmışken, şartları sıralamışken tekrar onların görüşüne başvurulmasının bir anlamı var mı?
Daha kaç kere bu döngüyü yaşayacağız... Daha geç kere Adli Tıp’a gideceğiz... Daha kaç hastane raporu alacağız. Allah bilir.
Nedir bunun çıkışı? Bu döngüden çıkmak için ölmek mi lazım?”

***
Dedim ya yılbaşı geceleri özellikle genç yaştakiler için genellikle hayal kırıklığıyla biter...
Yine de güzeldir!
Ece ve tüm tutuklu çocuklarının ise ne bayramı kaldı artık, ne de yılbaşı kutlamaları...
Babalarına mı üzülsünler, gözlerinin önünde eriyen annelerine mi, bilemiyorlar...
Ve tıpkı Ece’nın yaptığı gibi, ölüm geliyor akıllarına...
Bir de mektup gönderip, bu gencecik yaşlarında, “Bu döngüden çıkmak için ölmek mi lazım?” diye sormuyorlar mı...
İşte o zaman tükeniyorum...

*****
GÜNÜN SORUSU

Suriye’de yayın yapan Esad yanlısı yapan bir gazete, dört Türk savaş uçağı pilotunun Halep yakınlarındaki bir askeri havaalanına sızmaya çalışırken gözaltına alındığını iddia etti... Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel bunun bir söylentiden ibaret olduğunu söyledi ve yalanladı... Sorum size:
Bu tür “asılsız söylentiler”in muhatabı neden hep biz oluyoruz?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget