Türkiye Amerika’nın Emir Eri Midir? - Ali Eralp

Türkiye Amerika’nın Emir Eri Midir?
Türkiye koşuyor.
Hem de son sürat…
Türkiye ABD’nin istediği yöne doğru koşuyor. BOP’a doğru koşuyor.
AKP ve onun BOP Eşbaşkanı, “kraldan çok kralcı bir tavır”la Ortadoğu, Kürt, Türk Baharını getirmek için elinden gelen tüm çabayı gösteriyor.
Mezhep, din ırk çatışmaları yaratıyor. Ülkeleri bölmeye çalışıyor. Tabi başta kendi ülkesini…
PKK, “Van Eyaleti”ni oluşturdu bile. 100-125 kişilik bir terörist grubunun Van’da bulunduğu ve “yapılandırma” çalışmaları yaptığı istihbarat birimlerince belirlendi. Şemdinli’de ise PKK-ordu savaşı halen devam ediyor.
AKP, BOP’a doğru koşuyor…
AKP, emperyalistlerin bir dediğini iki etmiyor.
Tekrarlatmıyor.
Recep Tayyip, 90’lı yıllarda, iktidar olabilmek için AS Başkana ve ABD’ye ne söz vermişse, neler kararlaştırılmışsa, birer birer yerine getiriyor.
Amerika karşısında AKP’nin boynu kıldan ince çünkü…
Bir kurşun asker o… ABD’nin emir eri…
Türkiye Cumhuriyetini, Atatürk’ü yok etmek için de her çeşit yolu deniyor. Bu hedefe ulaşabilmek uğruna her yöntemi kullanıyor.
Kim muhalefet yaparsa, kim karşı koyarsa, silindir gibi eziyor. Gerekirse kaset sürüyor piyasaya, ya da dosya atıyor kişilerin önüne… “Vergi silahı”nı kullanıyor… Çoğu işadamını gazete ve TV sahibini bu yolla nasıl dize getirdiğini artık bilmeyen yok.
Çoğu şantaj, iftira, tehdit kasetleri Stratejik Ortağı ABD tarafından hazırlanıyor.
Yalan, dolan, iftira, tehdit, şantaj, dosya, dijital kurgu… Paranın, gücün ve dijital gelişimin bütün olanakları kullanılıyor.
AKP ve onun lideri bugün “ak” dediğine, yarın “kara” diyebiliyor. Bugün “dost” olan, yarın “düşman” olabiliyor.
Libya’ya NATO Müdahalesi sorulduğu zaman Recep Tayyip:

“NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya’ya nasıl müdahale edebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez…”

Sonra Amerika ve Avrupa’nın yönlendirmesiyle, 180 derece dönüş yaparak yeni bir demeç vermişti. Şöyle demişti:

“Libya halkının kendi geleceğini belirlemesi bizim en büyük arzumuzdur. Şu anda NATO’nun devreye girmesi söz konusudur. NATO devreye girecekse bizim bazı şartlarımız var. Biz, NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir…”
diyoruz.
Bakın, ABD nelere kadir… O emretti mi akan sular duruyor. Bir anda her şey nasıl da değişiyor…
Tek değişmeyen şey, ABD’nin biricik ve tek dost olması…
İktidarda bulunduğu 10 yıllık süre içerisinde, Başbakan’ın eleştirmediği, sataşmadığı kimse kalmadı, ama şimdiye dek Amerika için tek söz, tek sözcük söylemedi o…
Çünkü o büyük patron, işveren, ağababa… AKP ise onun emir eri, kurşun askeri…
Onun uğruna neler yapılmadı. Türklüğün binlerce yıldan beri sürüp gelen değerleri, gelenekleri, görenekleri, onuru, vatanı, ordusu paramparça edildi.
Bayrağımız yerlerde sürüklendi, ayaklar altında çiğnendi. Topraklarımızda konuşlanan, ekmeğimizi yiyen sığınmacılar bile devletin acizliğini fırsat bilerek, bayrağımızı indirip, askerlerimize, polislerimize saldırdılar.
Tüm komşularımızla düşmanca ilişkiler içerisine girdik.
Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu ABD Dışişleri Bakanı ve yetkilileri ile görüşmeler yaptıktan sonra altı ay önce can ciğer, kuzu sarması olduğu, birlikte yan yana, ele ele resimler çektirdiği, “Kardeşim” dediği Beşer Esat birden, yeryüzündeki en büyük düşmana dönüştü. Dost, kardeş konumundan çıkıp, “sabır taşını bile çatlatan bir azılı katil” olup çıktı…
Ve bir anda Başbakan “Suriye bizim iç meselemizdir” deyiverdi. Arkasından da ekledi: “Orası aynı zamanda bizim eski bakiyemiz olan bir toprak…”
TDK’ye göre bakiye, “artık, artan, kalan, geri kalan şey” demektir. Bununla Osmanlı İmparatorluğunun geçmişte yönetimine girmiş devletler vurgulanmak istenmektedir her halde.
Bu dış politika anlayışına göre birileri de çıkıp, “İstanbul bizim bakiyemiz. Hatay bizim bakiyemiz. Kars bizim bakiyemiz. Diyarbakır bizim bakiyemiz…” dese ne yanıt vereceğiz o zaman?
ABD günü geldiğinde Ortadoğu’dan defolup gidecektir. Biz yine bin yıllık komşularımızla kalacağız. Müslüman halklara karşı “Ben Müslüman’ım” diyen bir devlet adamının haçlı orduları ile işbirliği yapması, onları savaşla tehdit etmesi hangi Müslüman’ın kitabında yazar?
Devletlerarası ilişkilerde, bir olaya karşı çıkmak ya da bir davayı savunmak, sokak kabadayısı tavırlarıyla yapılmaz.
Bir devlet adamı tıpkı Atatürk gibi asla çığırtkan, abartılı bir davranış içerisine girmeden aklın ve bilimin ışığında, gerçek, ulusalcı bir dış politika çizgisini hem yurt dışında hem de yurt içinde uygulamak zorundadır. Bu konuda Mustafa Kemal şunları söylemişti:
“Bizim aydın ve uygulanır gördüğümüz siyasal meslek ulusal politikadır. Ulusal politika dediğim zaman a) Ulusal sınırlarımız içinde, b) Her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak, c) Ulus ve ülkenin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak, d) Gelişigüzel büyük emeller peşinde ulusu oyalamamak ve zarar vermemek, e) Uygarlık dünyasından uygarlıklı ve insanca muamele, karşılıklı dostluk beklemek…”
AKP hükümeti, günümüzde, uyguladığı bu dış politika ile “Uygarlık dünyasından uygarlık ve insanca muamele görüyor” diyebilir miyiz?
Hele hele, meşru Irak Hükümetinin, Dışişleri Bakanına “24 saat içerisinde ülkeyi terk edin…” ültimatomundan sonra…
Aşiret reisi Mesut Barzani’yi “uygarlık dünyasının uygar bir devlet adamı” kabul edersek elbette bu soruya yanıtımız kocaman bir “EVET” olacaktır…
Ama görünen köy kılavuz istemez. AKP, “Amerika’nın emir erliği”ne soyunarak, ülkelerin iç işlerine müdahale ederek, kendi sonunu da hazırlamaktadır.
AKP, halkları ve devletleri çekmek istediği ORTADOĞU BATAKLIĞINDA boğulacaktır…
Ali Eralp

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget