Savunma Bakanı sıfatlı muhterem müjdeyi verdi.
-Terörle mücadele çok iyi gidiyor!..
Bu lafları ettiği sırada Hakkâri’de verdiğimiz 8 şehitle birlikte, son bir ayda toprağa düşen Mehmetçik sayısı 68 oldu! Şemdinli ve etrafındaki geniş arazide neler olup bittiğini bilmiyoruz ve bu alana ekim ayına kadar giriş çıkış yasaklandı…
Bitmedi!.. Sıfır sorun diye diye etrafımızdaki tüm coğrafya ile “sırf sorun” pozisyonunu görülmemiş bir başarıyla tesis eden Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bakanlığının açıklamasına göre, Irak ve Suriye’den sonra İran’a da nota vermiş bulunuyoruz, iyi mi!.. Ayrıca Tayyip Bey de İran Genelkurmay Başkanı’na açtı ağzını, yumdu gözünü, “Türkiye hiçbir ülkenin içişlerine karışmamıştır” dedi. “İran önce kendini hesaba çeksin” de dedi!.. Peki ne demişti İranlı general?..
-Suriye’deki kanlı gelişmelerin sorumlusu Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’dır. Bir sonraki seferde sıra Türkiye ve diğer ülkelere gelecektir!..
Yalan mı? Büyük Ortadoğu haritası, tam da generalin söyledikleriyle tıpatıp aynı değil mi?!..
***
Gelelim Tayyip Bey’in öfkeyle söylediği, “Kimsenin içişlerine karışmıyoruz” masalına!..
Neredeyse bir yıldır, Suriye sınırının yanı başına kurulmuş olan kamplarda beslenen militanların silahlarıyla birlikte her akşam Suriye tarafına geçerek eylem yaptıktan sonra geri döndüğünü biz değil, ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın en etkin gazeteleri yazdı!.. “Özgür Suriye Ordusu” adı verilen isyancılara en büyük silah ve lojistik yardımını Türkiye’nin yaptığını yine aynı gazeteler manşetlerinde, başyazılarında anlattılar!..
Suriye, aylar önce elinde sürüyle MİT ajanı olduğunu duyurmuştu!. Önceki gün de Suriye Genelkurmayı, “Türk, Suudi, Katar milislerini Şam’dan kovalıyoruz” açıklaması yaptı!.. Dünkü gazetelerde “Türk El Kaide militanı avukat Suriye’de öldürüldü” haberi vardı!..
Sanırım bu kadarı yeter!. Daha bu ülkeyi yıkmak için bir araya gelen ve “Suriye’nin Dostları” gibi komik bir sıfatı kendine yakıştıran ülkelerin ilk toplantısını Türkiye’de yaptığını, Beşşar Esad’ın koltuğuna oturacak kaçak generalin, Dışişleri Bakanı “sıfır sorun” Davutoğlu’nun konuğu olarak zırt pırt Ankara’ya geldiğini, isyancı liderlerin en lüks otellerde konuk edildiğini anlatmadım!..
-Bu kadarı, tabloyu anlatmaya yeter!..
***
Şimdi, pazar günü 8 evladımızı daha kaybettikten sonra, yandaş gazetelerin attığı başlığa bakalım:
-Mehmetçiği, Suriye’nin verdiği silahlarla vurdular!..
Demek öyle! Sen ABD’nin dümen suyunda Suriye’de hükümet darbesi yapmaya çalışacak, üstelik bunu gayet fütursuzca tüm dünyaya ilan edeceksin, bu uğurda Rusya’yı, İran’ı, hatta Çin’i karşına alacaksın, sonra da bu şikâyeti yapacaksın... Her şeyden önce aynaya bakıp şu soruyu sorman lazım:
-Bu yaptığımın ahlaki bir yanı var mı?!.
***
Bu arada, İçişleri Bakanı sıfatına her nasılsa haiz olmuş muhteremin “Geçimli’de atılan havan mermisiyle Ankara’da, İstanbul’da yazılan yazıların bir farkı yoktur” sözlerine yanıt vermek istiyorum.
-Sayın muhterem, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels de aynen böyle konuşurdu…
Bu yazının ana fikri ise Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın pek sevdiği, sıklıkla kullandığı sözlerde saklı:
- Men dakka dukka!..
Silivri’de ışıldayan hayatlar
Sevgili kardeşim Mustafa Balbay, dün 52 yaşına bastı. Tam dört yaş gününü Silivri tutsakevinde, son ikisini ise birkaç metrekarelik bir hücrede karşılayan kardeşim, bir an dahi zulmün karşısında eğilip, bükülmedi.
-O bir ışıldayan hayattır.
Yalnızca beş gün sonra, bir başka ışıldayan hayatın, Tuncay Özkan’ın doğum günü. O da dört yılını tamamladığı zindanda kahramanca direndi. Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek, Fatih Hilmioğlu, Soner Yalçın, Deniz Yıldırım, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Turan Özlü, Silivri’de, Hasdal’da dimdik duran subaylar, hepsi kahramandır…
- Tüm ışıldayan hayatların önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum...
Yorum Gönder