Allah ile aldatanların en büyük kötülüklerinden biri, insanların imanları hakkında karar verme yetkisi kullanmaya kalkmalarıdır.
Allahlık iddia etmenin en sinsi şekli böyle bir yetki kullanmaya teşebbüstür. Çünkü imana onay hakkı, Tanrı'nın tekelindeki yetkilerden biridir.
Allah ile aldatanların tahakküm teolojisi işte bu hakkı kullanmıştır, kullanmaktadır. Fesat teolojisinin Türkiye temsilciliğinin bu yetkiyi kullanırken sergilediği zulümleri, tutarsızlıkları, iftira, ihanet, itham ve kötülükleri düşünüyorum da ürperiyorum.
İmana onay, din meselesinin en hassas konusudur. Bu onay hakkını Allah'ın dışında birilerine kullandırmaya kalktığınız anda din adına en zehirli dinsizliği yapmaya başlarsınız. Akıl almaz, sonu gelmez hatalar, zulümler birbirini izler.
Bir düşünün, yıllar ve yıllar, Allahsız, komünist, münkir, din düşmanı' damgası yemiş bir Nazım Hikmet, yıllar sonra bakıyorsunuz, Bükreş'te bir gece, mihmandarından kendisini camiye götürmesini istiyor. Olayın tanığı olan zat bunu 47 yıl sonra açıklıyor. (Hürriyet, 8 Şubat 2004)
Ünlü müzisyen Cem Karaca'nın yıllar ve yıllar, Ermenilik, solculuk, dinsizlik ve imansızlıkla suçlandığını yakından izledim. Bu satırların yazarının Kur'an Meali'ni yıllarca okuyan ve samimi bir mümin, tasavvuf meşrebinde bir sanatkar olduğunu yakından bildiğimiz bu insan, 8 Şubat 2004 günü hayata gözlerini yumduğunda basın onun vasiyetini açıkladı.
Şunu vasiyet ediyordu rahmetli Cem:
"Namazımın Üsküdar'daki Seyit Ahmet Camii'nde kılınmasını istiyorum. Cenazemde alkış ve tören istemiyorum; sadece dinî vecibelerin icrasını istiyorum..."
Peki, ona yıllarca dinsiz-imansız damgası vuranlar yaptıklarının hesabına kime, nasıl ödeyecekler?
Fesat teolojisinin açtığı yaralar, yaptığı kötülükler ne yazık ki telafisi mümkün olacak türden değildir. Bu kötülükleri yapanların cezaları ahirete kalıyor; böyle olunca da yaşayanlar bunların akıbetlerinden ders alamıyor Onlar vücutlarıyla cehennemi kirletirken, dünyadaki benzerleri yeni zulümler sergilemeye devam ediyor.
Kur'an'ın dini; ruhbanlığı, din sınıfını, Allah ile kul arası aracılığı kabul etmediğine göre, imana, sadece Allah onay verecektir.
Allah'a teslimiyet, Allah katında Müslüman olmanız için yeterlidir ama, Allah ile aldatan fesat dincileri için yeterli değildir. Bu zihniyetin, başkalarına Mümin-Müslümnan' onayı vermesi kendisine teslimiyet şartına bağlıdır.
Allah ile aldatanların amacıyla aracı aynıdır: Siyasal rakiplerini din-iman dışı göstererek yıpratmak ve dinin kredilerini kullanarak iktidar erkini ele geçirmek... Bu gerçek, tarih boyunca hiç değişmemiştir ve asla değişmeyecektir.
Onun bunun dinine-imanına onay verme yetkisini kendisinin doğal hakkı gören zihniyetin lügatinde doyma, uzlaşma, acıma... gibi kavramların yeri yoktur. Ondan anlayış bekleyenler bir gün gelir, saçlarını-başlarını yolarlar, ama iş işten geçmiş olur.
Kaynak: Allah ile aldatmak / sayfa:114-115
Yorum Gönder