Davutoğlu Kerkük’e niye gitti? - Sabahattin Önkibar

Davutoğlu Kerkük’e niye gitti?
Günaydın mı yoksa hadi oradan mı demek lazım, karar veremiyorum!
Ne için mi?
Ahmet Davutoğlu’nun, ansızın Kerkük’ü keşfetmesine!
Sahi, ne oldu da onlarca defa K.Irak’a, Suriye’ye, İran’a ve körfez ülkelerine giden Davutoğlu bir kez olsun ağzına bile almadığı Kerkük’ü şimdi hatırladı?
Öyle ya, bu AKP iktidarı değil miydi, Telafer’de Türkmen kardeşlerimiz katledilir ve Kerkük’te tapu müdürlükleri talan edilirken kılını kıpırdatmayan?
Bu AKP değil miydi, onlarca yıldır Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Kerkük’ün ve Türkmen soydaşlarımızın üstüne çizgi çeken?
Ne oldu şimdi, başlarına saksı mı düştü, nereden çıktı bu Kerkük çıkarması?
Olan şudur:
AKP ve Davutoğlu, bu gezi ile aslında bugüne kadar izledikleri politikanın duvara çarptığını itiraf etmiş oluyorlar!
İyi de, adama bayram geçtikten sonra, kınayı eline değil başka bir yerine yak derler zira Bad-el harab-ul Basra (Basra harap olduktan sonra) Kerkük’ü keşfetsen ne işe yarar?
Türkmenleri, Irak’ta hak ettikleri bir zemine oturtamayıp yok sayarsan ve Barzani-Talabani ikilisi ile kolkola girersen akıbet bugünkü tablo olur!
Gelelim Davutoğlu’nun Kerkük seferi ile hedeflediklerine?
Bu çıkarma ile hem K.Irak peşmergelerine hem de Şii Irak yönetimine mesaj verilmek isteniyor.
Barzani’ye Büyük Kürdistan’ı hedeflersen, Türkmen kartını oynar ve sizi rahat ettirmeyiz mesajı verilirken, Malikiye de, Türkiye’ye hasımlığı sürdürürsen karşına Kürtlere ilaveten sayıları üç buçuk milyon olan Türkmenleri de ilaveten çıkarırız demek isteniyor.
Peki, böyle bir metot etkili olabilir mi diye sorarsanız mümkün değil deriz, zira Türkiye’nin günü birlik politika ve kuru gürültülerle yönetildiği aşikar olduğundan her iki muhatap zerre umursamayacaktır.
Bir başka boyut bu gezi, haritası yeniden çizilecek olan Ortadoğu ya da Mezopotamya’da Türkmenlerin de olduğunu küresel patrona yani ABD’ye hatırlatma çabasıdır ama yukarıda söyledik, gelinen bu noktadan sonra bunlar nafile çabalardır!
Hilmi Özkök’ün ifadelerini nasıl okumak lazım?

Silivri’de, nihayet hakim karşısına çıkan Hilmi Özkök, tek kelime ile durumu idare etmiş ve kendince iki tarafı memnun etmeye çalışmıştır!

Özkök, bir yanda hukuken kendini sorumluluktan kurtarmaya yani darbe teşebbüsü vardı ise gerekeni yapıp niye darbecileri cezalandırmadın ya da emekli etmedin sorusuna karşı önlem alırken, diğer tarafta söylenenler resmi teklif değil, beyin fırtınasıydı ifadeleri ile kendince yargılananları da hedef almamıştır!
Peki, Özkök’ün beyanları davanın seyrini temelden değiştirir mi diye sorarsanız, buna evet demek kolay değil, zira Hilmi Özkök her tarafa çekilebilecek şeyler söylemiştir.
Kuşkusuz, sefer tası ve zehirlenme yalanlarını çürütmesi önemli, lakin beyanlarının geneli köşeli değil, yuvarlaktı.
Kısacası Özkök, bir kıpırdama vardı ama bunlar suç niteliğinde değildi demek istedi!
TRT’de TSK’ya bu kin niye?
Önceki gün, ekranda Hilmi Özkök’ün Silivri mahkemesinde ettiği sözleri takip ederken TRT’ye takıldım ve şunlara şahit oldum:
Haberi bildiren muhabirin, izlenim notlarında, taraflı yanının ötesinde, yargılananlara karşı açık bir hasımlık vardı!.
Defalarca, Hilmi Özkök’ün darbe teşebbüslerini itiraf ettiğini söyledi!
Muhtıranın talep edildiği ve darbenin masaya yatırıldığını dillendirdi!
Bunlar söylenirken, mesela Özkök’ün sefer tası ve zehirlenme iddialarını reddettiği konusu ağıza dahi alınmadı!
Sanki, milletin ve devletin TRT’sini değil de, F Tipi örgütün STV’sini izliyor gibiydim!
Diyeceksiniz ki bugünkü TRT’nin haber kadroları zaten STV ve benzerlerinden oluşuyor!
Öyle de, bu kurumun Genel Müdürü nihayetinde bir kamu görevlisidir ve gün geldiğinde bu yaptıklarını hukuk önünde öder! Öyle, çünkü söz konusu olan devletin en temel kurumunu aşağılama ve hatta ona psikolojik operasyon yapmakdır!
Atabeyler’den sonra casus ve fuhuş davaları da çöktü!
Atabeyler tezgahını biliyorsunuz!
Ergenekon tertibinin, önemli figürlerinden Ali Fuat Yılmazer’ın iddia ve ısrarla bu çete Tayyip Erdoğan’ı kesin öldürecekti dediği malum yapı!
Dahası, Ergenekon operasyonunun nüvesi!
Yargı, bu tezgaha malum beraat kararını verdi!
Ve ikinci perde:
Nemrut Mustafa Divanı hüviyetinde olmayan bağımsız yargı askerlerin casusluk ve fuhuş organizasyonları yaptığı iddialarına da yine beraat kararını vererek çürüttü yani hayır dedi!
Tam bu noktada soralım:
Günler, haftalar ve aylar boyu TSK’ya, casus merkezi ve ırz düşmanı ithamları ile psikoloik harekat yapanlar bedel ödemeyecek mi?
Bir ülkenin en temel kurumuna, böylesine şerefsizce saldırmanın bir bedeli ya da müeyyidesi yok mu?
Necdet Paşa ne olur, bu alçakları ya yargıya havale et ya da şamar hüviyeti bir söz söyle!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget