Bu Kadar Pisliği Ancak Bir Devrim Temizler - Ali Eralp
Ticaret, siyaset, tarikat…
Kenetlendi birbirine.
İç içe geçti.
Karabasan gibi…
Kara.
Kapkara bulutlar gibi.
Çöktü sevgili yurdumuzun üstüne…
Üç kuruş para için, dünyalık için din alıp, din satıyorlar.
Din sömürüsü yapıyorlar.
Binlerce öğretmen, milyonlarca çocuk okulsuzluktan okula gidemezken, iktidar durmadan cami yapıyor… Ve en büyük bütçe Diyanet İşlerinin… Şu anda Türkiye’de 67 bin okul, 1220 hastane, 85 bin cami var. Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye bir cami düşüyor. Göç nedeniyle, Köylerde sadece 2 – 3 kişiyle namaz kılınıyor.
Bu kadar aç, işsiz insan bulunurken Suriye teröristlerine harcanan para ise 350 milyon, yani 350 trilyon…
Bozulmadık, kirlenmedik kurum kalmadı…
Ne bilimden anlıyorlar, ne eğitimi biliyorlar… Ne TBMM’ni tanıyorlar, ne adaleti…
Binlerce molla, imam okullara öğretmen olarak atanırken, işin uzmanı, diplomasını alnının teriyle, emeği ile hak etmiş yüz binlerce öğretmen sokaklarda iş bekliyor… Görev istiyor. Eğitim ve öğretimde harcadığı yılların karşılığını istiyor…
Gençliğini istiyor.
Ve soruyor:
“Ne işi var YÖK Genel Sekreterliğinde imamın?”
“TÜBİTAK’TA ne işi var; ne anlar o bilimden, ilimden?”
Elbette işi yok. İşi yok ama onlar imam, molla… Atanmak, devlet memuru olmak için bundan daha geçerli bir neden olabilir mi?
Çünkü hak, hukuk, adalet yok onların kitabında. Adam olmak yok…
Yandaş var. Eş, dost, akraba var…
Paylaşma, bölüşme, hoşgörü yazmaz onların kitabında…
Onlar, milyonlarca insanı katleden, kadınların, kızların ırzına geçen sömürge askerinin sağ salim yurduna dönmesi için dua ederler… Ama kendi yurdunda, öz vatanında, vatan savunmasında şehit düşen fidanlara dönüp bakmazlar bile. PKK, “Birkaç Mehmet’i şehit etti diye Meclis toplanmaz…” derler.
Çözüm üretmezler.
ABD istemediği için, Kandil’i asla söndürmezler. Kandil yanar. Yanmaya, yakmaya devam eder…
Olan yoksullara, yoksul çocuklarına olur, her gün ateş düşer ocaklara…
Peki, sadece toplumsal yapımızı, ekonomik yaşantımızı mı bozuyor bu adamlar? Sadece onlar mı bitiriliyor? Ya doğa? Ya ormanlar, akarsular, kurtlar, kuşlar, böcekler…
Onlar rahat yüzü görüyor mu?
İkiz Dere vadisi, zümrüt yeşili Kaz Dağları, bünyesinde 1518 bitki barındıran Munzur, Munzur’un bağrında görkemli boynuzları ile özgürce dolaşan dağ keçileri, geyikler, yüz yıllık kaplumbağalar, bülbüller, keklikler… Onların gelecekleri güven altında mı?
Ne yazık ki bu sorulara da olumlu yanıt veremiyoruz.
İnsanlarımız gibi, onların gelecekleri de güven altında değil.
Çünkü vurguncular doymak bilmiyorlar.
Bu kez de doğada başlattılar talanı. Bu kez de doğaya diktiler gözlerini.
Güzellikleri, canlıları, bin bir renk zümrüt ormanları, tarihsel kalıntıları yıkmaya, yok etmeye yemin etmişler. Çekilen sular nedeniyle dereler şimdiden kurumaya başladı bile.
Kurtlar, kuşlar böcekler, akarsular, akarsularda oynaşan balıklar, ışıltılı damlacıklar onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Onlar sadece keselerini doldurmaya bakıyorlar. “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyorlar.
Binde 4 elektrik elde etmek için Fırtına Vadisi’ne saldırıyorlar.
Çamlıhemşin’e saldırıyorlar.
Ormanlara, gürül gürül akan sulara, kuşlara saldırıyorlar. “Fırtına Vadisi”nin fırtınasına son verip, rüzgârını, şimşeğini, yağmurunu bitirmeye çalışıyorlar…
Bu gidişe dur demek gerek.
BU GİDİŞ, MUTLAKA, AMA MUTLAKA DURDURULMALI.
Bu gidişe dur demezsek, Türkiye Cumhuriyeti diye bir devletin adı da kalmayacak, kendisi de…
Vurgun, talan, yağma almış başını gidiyor. Özelleştirmeleri engelleyen yargı kararları bile uygulanmıyor.
Hak, hukuk hak getire…
Tüm kurumlar pislik içinde.
Bataklığa dönmüş… Her taraf çamur içinde…
Kir içinde.
Lağım akıyor dört bir yanımızdan, lağım…
Peki çözüm?
Çözüm ne?
Çözüm: DEVRİM.
Yineliyorum:
Çözüm: DEVRİM.
BİR DEVRİM TEMİZLER ANCAK BU KADAR PİSLİĞİ…
Ali Eralp
Yorum Gönder