Afganistan’da Ne İşimiz Var? - Hikmet Çetinkaya
Aydınlık bir günün sabahında gökyüzünün mavi olduğunu unutanlara seslenmek istiyorum bugün...
Hayatın fırtınalarını, umudu, umutsuzluğu, hüznü, acıyı.
Viladimir’in dizelerinde, anlatmak istiyorum.
“Dinleyin! Bu yıldızları böyle her gece niçin yakarlar? Dumanlar içinde mavi olduğunu unutan gökyüzü yaşam sevincimizi nereye saklar?”
Paçavra giyinmiş bulutlar, kasatura gibi ucu sivri günlerden geçtiğimizin belki habercisidir.
Özgürlük, yoksul Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerini işgal edip yeraltı kaynaklarının üzerine oturmaktır onlara göre.
Bunun adı neoliberalizmdir...
Emperyalizmin vurucu gücüdür!
Örnek mi?
Irak, Libya, Tunus, Afganistan ve Suriye.
Hepsi ama hepsi “demokrasi-özgürlük” kandırmacasıyla işgal edilir...
***
Küreselleşme adına neoliberalizm “devrim” ya da “Arap Baharı” masalını medya aracılığıyla çok iyi yutturur, yoksul ve ezilen halklara.
Bakın bugün Libya’da neler oluyor, aşiret çatışmalarından, iktidar mücadelesinden ötürü çıkan çatışmalarda kaç kişi ölüyor biliyor muyuz?
Neoliberalizmin “demokrasi ve özgürlük masalı”, kandırmaca üzerine kurgulanır.
50’li yıllarda emperyalizmin ağababası ABD’nin hazırladığı Balkanlar, Ortadoğu, Afrika ve Kafkaslar’ı kapsayan “işgal planı” günümüzde hayata geçiyor.
Bush bunu başlattı, Obama sürdürüyor...
Amaç sermayenin yani çokuluslu şirketlerin serbest dolaşımı.
Sovyetler Birliği yıkılmadan önce Rusların Basra Körfezi’ne inmelerini önlemek için üretilen “Yeşil kuşak” projesi İran’daki ‘İslam devrimi’yle sekteye uğradı.
70’li ve 80’li yıllarda yöntem askeri darbelerle amaca ulaşmak değil miydi?
Sovyetler Birliği yıkılınca durum değişti...
11 Eylül 2001 El Kaide eylemi büyük patronu şaşırttı, itibar kaybettirdi.
Şimdi ise NATO güçleriyle birlikte köktendinci örgütlerle işbirliği yapıp, halk hareketiyle gücünü perçinleyip amacına ulaşmak...
Acaba bunu başarabilecek mi?
***
ABD, “AKP modeli” bir yönetim istiyor bölgede ama işi çok zor.
Yani ılımlı İslam!
Melih Pekdemir, bu konuyu ayrıntılarıyla yazdı Birgün’de...
Sömürge tipi demokrasi...
ABD bunu istiyor...
İsrail rahatlatılacak, İran hizaya getirilecek...
Tek sorun Suriye...
Peki, Lübnan Hizbullah’ı İsrail’i vurursa ne olacak?
ABD, 1952 yılında şöyle bir çalışma yapmış:
“Birleşik Devletler’in ve Birleşik Krallıklar’ın ya da her ikisinin birlikte bölgedeki çıkarlarını 19. yüzyıl yöntemleriyle (örneğin kaba güç ve fiili askeri varlık sayesinde) sürdürebilecekleri kuşkuludur.”
Buna karşın Mısır’da tam tersi oldu, ordu yönetime el koydu.
Seçimlerde ABD’yle sarmaş olan, dünün terör örgütü sandıktan birinci parti çıktı.
***
ABD ve AB, sömürge tipi sivil iktidarlar istiyor ve halk ayaklanmalarını destekliyor.
Mısır ve Libya’da bunu başardı ama Suriye’de şimdilik amacına ulaşamadı.
ABD ters köşeye yattı...
Esad ne kadar direnir bilemem...
Peki, Türkiye taşeron olur mu?
Bu konu yeni yeni tartışılmaya başlandı.
Türkiye’de neoliberalizmin avukatlığını yapanlar, sömürgeci güçleri savunuyor, Irak’ta ölen Müslümanları, öldürülen yoksul Afganlıları umursamıyor.
Bize gelince...
Hrant Dink davası kararına, Sivas kıyımına, Silivri’de uzun tutukluluk sürelerine tepki gösterenlere Ergenekoncu; 600 üniversiteli gencin tutuklanmasını, Metin Lokumcu’nun Hopa’da biber gazıyla öldüğünü yazar; Nevruz kutlamalarında dayak yiyenleri, Ragıp Zarakolu’nun, Büşra Ersanlı’nın, Ayşe Berktay’ın tutuklanmalarını eleştirirseniz KCK’li...
Suriye’yle savaş istemezseniz ise BAAS’çı!
Sömürgeci düşünceyi, neoliberalizmi savunun...
Özgürlükçü olun özgürlükçü!
Sahi Afganistan’da ne işimiz var bizim?
Demokrasi, özgürlük adına mı, yoksa 500 milyar dolarlık eroin pazarının ve yeraltı kaynaklarının ABD’nin eline geçmesi isteği nedeniyle mi?
Yorum Gönder