Türkiye’de her konu her olayın yapımcısı ve yönetmeninin Tayyip
Erdoğan olduğunu yaşanan olaylar kanıtlıyor. Türkiye’de 25 bakanlık var. Ama 25
bakan yoktur. Hepsinin bakanı da Başbakan Erdoğan’dır. Meclis’te 326 AKP’li
milletvekili yok, 326 Tayyip Erdoğan dublörü vardır. Yargının başsavcısı,
İstanbul’un baş imamı olduğunu kendisi ferman buyuruyor. 81 ilin valisi,
belediye başkanı, polis müdürü de O’dur. Tüm görevli makamlar Yalova Kaymakamı
konumundadır. Hiçbirinin kıymeti harbiyesi yoktur. O’nun bilgi ve onayı olmadan
sinek uçmuyor. Nerde köprü, havaalanı yapılacak, hangi alanlar yeşil alandan
çıkarılıp, hangi yandaşa AVM merkezleri yaptırılacağına o karar veriyor. Kıyak
ballı ihalelere çağrılacakların listesini ve nihai kararları da o belirliyor.
Bakanlık uzmanlarının görüşü alınmadan “4+4+4 molla eğitim sistemi”, açılım
skandalları, Kürt sorunundan, “batak Suriye politikasına kadar” tüm konuların
“uzmanı ve karar mercii de” kendisi oluyor. Kimseye hakkı-hayat tanımıyor. Söz
konusu Tayyipse, “Cumhurbaşkanı dahil Meclis, yargı” herkes teferruat oluyor.
Bundan da kimse şikayetçi olmuyor. Her alanda, her konuda kendisinin karar
vermiş olması “Ankara ve İstanbul’daki onlarca milyar doları aştığı söylenen
imar vurgunları sorumluluğunu da kendisinin üstlenmiş olduğunu kanıtlıyor”. Hal
böyle olunca yarın tüm bu yolsuzluklar, şaibeli kirli işler sorgulandığında
Başbakan “benim ilgim yok yetkili ve sorumlu olanlara sorulması gerekiyor” deme
hakkını yitiriyor. Eğer Başbakan “tüm bunlar konuyla ilgili birim ve kişilerin
sorumluluğunda yapılıyor. Benim hiçbir dahlim ve talimatım yoktur” diyorsa,
ayyuka çıkan yolsuzlukların sorgulanmasını sağlaması gerekiyor. Atatürk
döneminde bile Meclis’te eleştiriler oluyor, fikirler cesaretle söyleniyordu.
Tayyip beyi eleştirmeye cesaret eden bir AKP milletvekili henüz anasından
doğmuyor. Analar ağlamasın yutturmacısıyla ülkenin terör örgütü “PKK’ya peşkeş
çekilmesine, çözüm ya da barış süreci” diyen bir başbakanı tarih yazmıyor.
Barış süreci yutturmacısıyla ülkenin başına büyük
belalar açtılar
Yüksek okuldan terk teröristbaşı,
“karşısında ABD’ye kurgulanmış bir Başbakan ve hababam sınıfı bir yönetim
bulunca” parmağında oynatıyor. “Barış süreci” hokkabazlığıyla istediği her şeyi
alıyor. Terörist öldüren komutanları zindana attırıyor. Türklük kimliği ve
T.C.’yi yasaklattırıyor. 5 bin terörist caniyi ülkeyi terk yutturmacısıyla affa
mazhar kıldırıyor. İkinci etapta “kendisine af ve bağımsız Kürdistan’ı”
planlıyor. Bunun için her türlü melanetleri çeviriyor. “PKK polis ordusunu”
kurduruyor. Güneydoğu’ya da T.C. değil, K.C.’yı egemen kılıyor. Daha şimdiden
halkı sokaklara döktürerek “Apo’ya af” mitingleri düzenletiyor. “Yarın, eğer
azad edilmezsem işte o zaman ananızı ağlatırım. Türkiye’yi yakar, yıkarım”
diyeceğini bilmemek tam bir eblehlik oluyor. Tayyip Erdoğan, İmralı canisine
verdiği sözleri yerine getirirse, Türk Milleti’nin; getirmezse Apo’nun gazabına
uğrayacak, akıl tutulması basiretsizliğin cezasını önce kendisi çekecektir. Ama
7 düvelde gelse Türk Milleti’nin birlik, bütünlüğü, Misak-ı Milli’yi yok etmeye
kimsenin haddi ve gücü yetmeyecektir. Türk Milleti bu sinsi emellerini
kursaklarında bırakacak, ülkeye “Başbakan’ın destan yazan! efsane polisleri
değil” Türk Ordu’su ve Mehmetçik sahip çıkacaktır. 2002’de sıfırlanmış terör,
“açılım rezaletleriyle” daha azmış, PKK’nın daha güçlenmesine neden olmuştur. Bu
gaflet vatan bütünlüğünü korumada, daha fazla Mehmetçiğin şehit olacağı sonucunu
doğurmuştur. Bu durumdan Başbakan ve onu “bu gidişin bedel ve faturasının çok
ağır olacağı konusunda” uyarmayan topuk selamıyla maruf paşa sorumlu olacaktır.
Aynı vahamet dış politikada da yaşanıyor. Alay ettikleri monşer diplomatlar
dışlanıyor. Molla Davut diplomasisi her cephede çuvallıyor. Önce Irak’a
demokrasi getireceğiz diyor, Saddam’ın kellesini alıyorlar. 1,5 milyon
Şii-Sünni’ye birbirini kırdırıyor. Irak’ı parçalıyor. Şimdi Irak halkı, diktatör
Saddam’ı mumla arıyor. Önce kadim dostu Kaddafi’ye NATO dokunamaz diyor. Sonra
NATO kuvvetlerinin başını çekiyor. Kaddafi linç ediliyor. Şimdi Libya halkı
vodvil Kaddafi’yi hasretle arıyor. Önce Mübarek’e “Mısır’a demokrasi gelecek,
çek git” diyor, O’nu maymun kafesine koyduruyorlar. Şimdi şeriatçı Müslüman
Kardeşler’in gazabına uğrayan Mısır halkı, beterin beterini görünce Mübarek’i
arıyor. Tayyip Erdoğan tüm bunlardan ibret almadan, Ortadoğu liderliği
sevdasıyla eski kankası Beşar Esad’a “Esed-Esed defol git, demokrat ol, halkın
sesini dinle, zulmetme” diyerek aynı senaryoyu Suriye’de sahneliyor. Ancak şimdi
de Esad kendisine “Tayyip-Tayyip demokrat ol, Taksimin sesini dinle, halkına
zulmetme, çekil git” diye mesajlar gönderiyor.
SÖZCÜ
Yorum Gönder