Bataklıkta bir adam.
Boğazına kadar çamura batmış…
Çırpınıyor.
Kurtulmaya çalışıyor.
Çabalıyor. Çabaladıkça daha çok pisliğin içine gömülüyor.
Kurtarıcısı yok. Daha doğrusu kurtarıcısı ABD de aynı bataklıkta… O da çırpınıyor…
Bataklıkta bir adam.
Yalnız, yapayalnız. Tüm dünya karşısında…
Yanında sadece bir iki “Kıl Adam”… “Kıldan Adam” var… Bir de
aşiret reisi Barzani ile bebek katili APO… Bir de şeriatçı Arap
şeyhleri…
Suçu, günahı o kadar çok ki… Saymakla bitmez…
Artık geriye dönüş yok onun için. “Durmak yok, yola devam…”
yandaşlarıyla Beraber yürüyecek, beraber ıslanacak o yollarda…
Yürüyecek… Yüce Divana varıncaya dek yürüyecek… “Dönülmez akşamların
ufuklarında geziniyor o şimdi, vakit çok geç…”
ÖSO’lu, PKK’lı teröristler adam öldürüp, yol keserken, haraç toplarken,
onları bırakıp, yasal direniş hakkını kullanan gencecik çocuklara
saldırdı. Onları Gözünden etti. Anaların, babaların gözü gibi koruduğu
yavrularını canından etti. Hapishanelere doldurdu. Meşe odunları ile
dövdürdü.
Şimdi de komşuyu komşunun, arkadaşı arkadaşın üzerine sürmeye, aralarına nifak tohumları ekmeye çalışıyor… “Tencere, tava çalanları emniyete bildirin, mahkemelerde süründürün…” diyor.
Orduyu dağıttı. Yargıyı siyasallaştırdı. Cumhuriyete, Türk’e, Atatürk’e
ve tüm komşularımıza savaş açtı. Yurtta savaş, dünyada savaş…
Ama terörist gruplara elini verdi kolunu kurtaramıyor şimdi…
Bir avuç bebek katili eşkıya, ordunun çekilmesinden de yararlanarak, yol
kesiyor, kimlik denetimi yapıyor, vergi topluyor… Türk ordusunun
karakollarına APO posterleri, paçavraları asıyor.
Sınırımız yolgeçen hanına döndü…
PKK’lı Kürt katiller omuzlarında silahları ile göstere göstere ortalıkta
dolaşırken o, tencere tava çalanlarla uğraşıyor… Halkının üzerine gaz
bombaları, tazyikli sularla birlikte eli palalı, eli sopalı adamlarını
gönderiyor…
Üç adım ötemizde, sınırlarımızda bombalar, silahlar patlıyor…
İnsanlarımız ölüyor. Polis katili PKK’lı cani, yurt dışından gelerek,
emniyet güçlerinin gözü önünde terörist arkadaşının cenaze törenine
katılıyor, tabutunu taşıyor…
Savcı görüyor bunu. Yargıç görüyor. Emniyet görüyor. Ordu görüyor. Hükümet görüyor…
Ama görmezlikten geliyor…
Ama Yüce Türk milleti de görüyor… Vakti saati geldiğinde hesap sormasını da çok iyi bilir o.
Ne demiş atalarımız? “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner…”
Keser dönecektir.
Sap dönecektir.
Günü geldiğinde hesap da dönecektir.
Gelin bu şaşkın, biçare adamlara güvenerek, ham hayaller peşinde koşmayın, bu millet, size bu vatanı böldürmez.
Gelin bu Kürdistan sevdasından, rüyasından vaz geçin… Bin yıllık birlikteliği tehlikeye atmayın.
Onlar birer aciz kuldur şimdi… Ataları, dedeleri gibi elin emperyalistine teslim olmuş durumdadır…
Babalarınız gibi sizler de hüsranla karşılaşmayın… Gelin bu üç yüz yıllık Kürdistan rüyasından uyanın.
ABD kuklası, üç paralık bir aşiret reisi Barzani’nin kuyruğuna
takılmayın. Şimdi o Suriye’nin, Irak’ın, Türkiye’nin sorunlarla
boğuşmasını fırsat bilip, yüksek perdeden atıp tutuyor: “Hiçbir
güç Kürtleri bastıramaz. Artık kimse Kürtleri silah zoruyla bastırmaya
cesaret edemez. Bu gerçek bölge güçleri tarafından da anlaşılmıştır…” diyor.
Değil bunun gibi bir kabile başkanı, İngiltere’si, Fransa’sı, yedi
düveli, daha önceleri de Türk topraklarında bir Ermenistan, Kürdistan
devleti kurmaya çalıştılar da havalarını aldılar…
Bu millet bir şahlandı, bir ayağa kalktı ki, sel olup aktı, Tsunami olup patladı…
Hevesleri kursaklarında kaldı.
Gelin yol yakınken bu ham hayallerden vaz geçin, bu millet, size bu
vatanı böldürmez, milyonlarca şehit kanı ile sulanmış bu vatanın bir
karış toprağını bile size yedirmez…
Ağababanız ABD’ye, Ağabeyiniz RTE’ye de fazla güvenmeyin…
Onlar ayakta zor duruyor şimdi.
Sallanıyor.
Düştü düşecek…
Bir “Gezi Direnişi” bile onları sarsmaya yetti. Sizi de sarsmaya yetti.
Bir ara toplantılarınızdan APO, PKK paçavralarını bile kaldırmaya
başladınız. Sesiniz, soluğunuz kesildi…
Cani APO işte bunun için acele ediyor, Yüce Türk ulusunun gazabından korktuğu için acele ediyor… “Bir milli hükümet gelir de, beni toz eder, ne yaparım o zaman” diyor. Kandil’dekiler bu nedenle Türkiye Cumhuriyetine tehditler, şantajlar yağdırıyor…
Aceleniz var çünkü… “Fırsat bu fırsat” deyip, Yangından mal kaçırmak istiyorsunuz.
Ama yemezler.
Yedirmezler…
Avucunuzu yalarsınız…
Hevesiniz kursağınızda kalır…
Yorum Gönder