Müslümanların Reisi - Orhan Erinç

Gelin, sevgili Orhan Bursalı’nın “Yoksa İktidardaki Muktedir bir “Ulu’l emr” mi ki kendisine karşı muhalefetleri bir ‘itaatsizlik’ olarak görüp, ezilmesini mi emrediyor” sorusuna yanıt arayalım.

***

Kısa bir süre öne malum televizyonlardan birinde konuşmacı olan genç bir köşe yazarı, Başbakan’dan yana olmasını şöyle açıkladı: “Biz Başbakan’ı icmaı ümmet nedeniyle destekliyoruz.”
“İcmaı ümmet” dinsel bir terim. Kuran ve hadislerde yer almamış bir konuyu değerlendirmek için İslam topluluğu üyelerinin ortaklaşa vardıkları yargıyı ifade ediyor.
İslam toplumu üyelerinin ezici çoğunluğu bu görüşteler mi doğrusu bilmiyoruz.
Ama bu açıklama, Türkiye’deki kimi grupların Başbakan’a böyle baktıklarını anlatıyor.
Bu nedenle de eksikleri, yanlışları yok sayılarak kutsanıyor. Bu yaklaşım İslamiyet açısından bir zorunluluğu da geçerli kılıyor.

***

Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895) tarihimizde yazar, hukukçu, tarihçi ve devlet adamı nitelikleri ile yer alan önemli bir kişidir.
En önemli başarılarından biri de İslam hukukunun kurallarını bir araya toplayan Mecelle-i Ahkâmı Adliyye’yi, kısaca Mecelle’yi kaleme alan kurulun başkanlığını yapması ve 1851 maddenin büyük bölümünü yazmış olmasıdır.
Mecelle’nin ilk bölümünü, padişahın olur vermesi için sadrazamlığa sunarken (29 Mart 1863) yazdığı gerekçenin son paragrafında, sorunun yanıtına da açık seçik şöyle yer verilmiştir:“Uygulanacak kuralın belirlenmesini gerektiren meselelerde Müslümanların reisi herhangi bir sözle işlerin görülmesi için emrederse gerektirdiği şekilde uygulamak vacip olduğundan...” Geliyoruz yine dinsel bir terim olan “vacip”e.
Vacip, İslam hukukunda mutlak uyulması gereken farzdan sonra gelen ama farza yakın bir uyulma kuralıdır.
Kısaca, Müslümanların reisinin koyduğu kurallar, söylediği sözler dinsel anlayış gereği bağlayıcıdır. Bu sözler sadece idareyi değil, yargıyı, dolayısıyla yargıçları da bağlar.

***

Başbakan, daha İstanbul Belediye Başkanı iken “İstanbul’un imamı” olduğunu açıklamıştı. Başbakan olunca da doğal olarak “Türkiye’nin imamı” oldu.
Dindeki konum sıralaması ile devletteki konum sıralamasının aynı olmadığını ve şimdiki Türkiye’de dinsel yaklaşımın ağır bastığını da unutmayalım.

***

Başbakan’ın söylediklerinin dışına çıkan yasama, yürütme ve yargı uygulaması olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz.
Zaten savcılık yaptığını da kendileri söylemişti.
Ama son söylediği “Tencere tava kullanmak, mutfakta değil ha, komşuyu rahatsız etmek suçtur.
Ben bunu ceza olarak söylüyorum. Suçtur, ben söylemiyorum, yasalar söylüyor. Onun için bu tencere tavacıları da çekinmeden sizler yargıya taşıyacaksınız” sözleri vacip sayılsa da uygulanamayacak. Çünkü tanımladığı eylem suç değil kabahat.
Suç sayılması için eylemin doğrudan komşulara karşı yapılması gerekiyor (TCK Madde 123). Eğer öyleyse eylemlerin kendisine karşı olduğu iddiası da çürümüş oluyor.

***

Bilmem anlatabildim mi?
Onca yazı ve kitap yazan Orhan Bursalı neyin ne olduğunu bilmez mi?
Bilip de bilmezden gelmesinden yararlanıp eski futbolcu alışkanlığı ile pasını alıp biraz da ben sürmüş oldum.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget